Orhun Emre Çelik’in Sigorta Dünyası’nda yayımlanan makalesi: Yaşam süresi – Uzun ama sağlıksız

Ortalama insan ömrünün uzaması modern tıp ve teknolojinin bir başarısı ve genellikle bireyler açısından olumlu bir gelişme olarak yorumlanır. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta daha var: Daha uzun yaşıyoruz ancak daha sağlıklı yaşıyor muyuz?

Bu konuda yapılan çalışmalar arttıkça terminoloji de buna göre şekillenmeye başlamış durumda. Artık sadece “beklenen ömür” değil “sağlıklı beklenen ömür” (healthy life expectancy) ve “sağlıksız ömür” (unhealthy life) sürelerinden de bahsediliyor.

Sağlıksız ömür süresinin uzamasının bireylerin hayatlarının son dönemlerinde konforsuz bir yaşam geçirmelerinin yanında sosyal güvenlik ve bireysel refah açısından da önemli sonuçları var. Bu sürenin uzaması sosyal güvenlik sistemlerinin ek maliyetlerle karşılaşması anlamına gelirken, sosyal güvenlik tarafından yeterli desteğin sağlanamaması durumunda bireylerin iflasına kadar gidecek tedavi ve bakım maliyetlerinin ortaya çıkmasına yol açabiliyor.

Geçtiğimiz haftalarda haberlerde buna ilişkin çarpıcı bir örneğe rastladık: Leon Lederman isimli Nobel ödüllü fizikçinin 1988 yılında kazandığı ödülünü, sağlık giderlerini karşılamak amacı ile 2015 yılında 765.000 dolara sattığını öğrendik. ABD sağlık sisteminin işleyişi ile Türkiye ve Avrupa’daki sistemler arasında oldukça büyük yapısal farklar olduğu için bizde karşılaşılacak durum daha farklı olsa da toplumsal maliyet olarak bakıldığında problemin büyüklüğünü kabul etmemiz gerekiyor.

 

Beklenen ömrün uzamasındaki en önemli etkenlerin sağlık alanındaki gelişmeler ve yükselen yaşam standartları olduğu düşünülüyor. Sağlıksız ömre etki eden etmenlerin ise büyük ölçüde sosyal ortam ve bireysel yaşam stilleri ile ilgili olduğu düşünülüyor: Günlük yaşamda karşılaşılan stres seviyesi, alkol ve sigara kullanımı, ya da şişmanlık gibi.

Uluslararası Aktüerler Kongresi – ICA 2018’in iki açılış konuşmasından biri tam olarak bu konu üzerine eğilmişti. Mikko Myrskylä yapmış olduğu başarılı sunumunda kötü alışkanlıklar ve sağlıksız yaşlanma üzerine bir değerlendirmede bulundu. Myrskylä şu üç mesaj üzerine odaklanmıştı:

  • Gelecekteki sağlık ve yaşam süresini davranışlarımız şekillendiriyor.
  • Geçmiş alışkanlıklarımız zamanla yeni (günümüz şartlarına daha uygun) davranış kalıpları ile değişiyor.
  • Günümüzdeki gelişmeler sağlıksız yaşam süresinin uzayacağına ilişkin belirtiler gösteriyor.

Batı toplumunun 1800’lerden bugüne beklenen ömür süresinin değişimi incelendiğinde yaklaşık olarak her 10 yılda bu sürenin 2,5 yıl uzadığı görülüyor. Bir taraftan insan vücudunun doğal sınırlarına yaklaşılıp yaklaşılmadığı tartışması yapılırken diğer taraftan bu ilerlemeyi sağlayan gelişmelerin ne kadar daha süreceği tartışma konusu. Geçtiğimiz ay İngiltere’de özellikle İskoçya ve Galler bölgelerinde beklenen yaşam süresindeki değişimin, kayıt altına alınmaya başladığı günden bugüne ilk kez negatife döndüğüne ilişkin istatistiklerin yayınlanması muhtemelen bu tartışmaları daha da alevlendirecek.

Myrskylä, ICA 2018’de yaptığı sunumuna özellikle Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi sonrasında iki bölgedeki insanların yaşam süresi beklentisindeki değişime odaklı olarak başladı ve sonrasında beklenen ömür açısından birleşme döneminde çok daha geride olan Doğu Almanya nüfusunun çok hızlı bir şekilde Batı Almanya ortalamalarına yakınsadığını hatta 2000’li yılların başlarında Doğu kökenlilerin daha iyi bir duruma geldiğini istatistikler ile gösterdi. Bu gelişmenin nedeni olarak ise daha düşük sigara içme oranına sahip Doğu Almanyalıların Batı Almanya’daki yaşam standartlarında hızlı bir şekilde yol kat ettiği sonucuna ulaşıyor. Bu noktada konuyu hepimizi yakından ilgilendiren bir yere bağlıyor: Sigara içmek beklenen ömrü (10 yıla kadar) kısaltıyor ancak sağlıksız ömre etkisi çok düşük, obezite ise beklenen ömrü çok fazla etkilemiyor ancak sağlıksız geçen yılların miktarını 4 yıla kadar arttırıyor. Yine çalışmalar gösteriyor ki günümüzde obezite, tütün tüketiminden çok daha yaygın bir problem.

Özetle, sigara öldürüyor, obezite öldürmüyor ama süründürüyor. Ve her durumda bunlar çok ciddi tedavi ve bakım ihtiyacı doğuruyor.