Türkler direksiyonu otonom araçlara bırakacak

KPMG Türkiye’nin bu yıl beşincisini gerçekleştirdiği ‘Türkiye Otomotiv Yöneticileri Araştırması’, yerli otomotiv sektörünün önümüzdeki 10 yılda geleceği noktaya ilişkin çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Araştırmaya katılan sektör liderlerinin yüzde 92’sine göre, sürücüsüz araç ve aktif sürücü desteği sistemleri 10 yıl içinde Türkiye’deki sürücülerin ilk tercihi olacak.

KPMG Türkiye yönetiminde, Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ve Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin (OYDER) destekleriyle gerçekleştirilen araştırmaya dört derneğin üyesi olan, lider otomotiv şirketlerinin 211 üst düzey yöneticisi katıldı.

Türkiye’deki otomotiv yöneticilerinin neredeyse tamamı, gelecek 10 yılda ‘bağlanabilirlik ve dijitalleşme’ ile ‘elektrikli mobilite’nin, sektörün en önemli trendleri olacağı öngörüsünde bulundu.

Yöneticilere göre 2030 yılına gelindiğinde Türkiye’deki müşterilerin satın alma kriterlerinin başında, ‘sürücüsüz araçlar/aktif sürücü desteği sistemleri’ bulunacak. Bu kriteri, günümüzde önemsiz görülen ‘sıfır emisyon/elektrikli mobilite’ takip edecek.

KPMG Türkiye Otomotiv Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Hakan Ölekli, dünya genelinde artan volatilite, siyasi belirsizlikler ve korumacı politikalar sektörü zorlasa da, 2017’de rekor kıran üretim ve ihracat rakamlarının yanı sıra yerli otomobil projesinin, Türkiye otomotiv sektörünün güçlü konumunu sürdürdüğünün göstergesi olduğunu belirtti. Ölekli, geleneksel ve köklü otomotiv şirketlerinin geleceğin iş modellerine hazırlanırken, tüm ekosisteme hükmetmeye çalışmak yerine oyun alanını belirleyerek nerede işbirliği yapacağına veya rekabet edeceğine karar vermesi gerektiğinin altını çizdi. Ölekli’ye göre, gelecekteki başarıyı stratejik işbirlikleri, ortaklıklar ve ittifaklar belirleyecek.

‘Yıkım’ geleceği anahtarı

Tüm dünyada gelişen teknolojilerle hız kesmeyen değişim, ürün odaklı iş anlayışını zorlarken, otomotiv sektörünün başarı ölçütleri, iş modelleri ve geleceği sorgulanmaya başladı. Ölekli’ye göre otomotiv sektöründe bugünün iş anlayışının ‘yıkımı’, yarının ‘geleneksel’ iş yapış şekli olacak. Ölekli, teknolojinin geldiği ve çok daha fazlasını vadettiği bu noktada dijital dönüşüm kavramının tamamlanmasından değil ancak sürekliliğinin nasıl sağlanacağından bahsedilebileceğini vurguladı.

Yerli ve milli otomobil şart

Araştırmada Türkiye’de yerli ve milli bir otomobil üretilmesinin sektöre getireceği faydalara da yer veriliyor. Yerli araç üretiminde elektrikli modellerin seçilmesinin dünya devleriyle rekabet etmek için doğru tercih olduğu belirtilirken, sadece iç pazara değil, aynı zamanda dış pazara da hitap edecek alternatif modellerin üretilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. KPMG araştırmada, yerli otomobillerin yurtiçi pazarda yaygınlaşabilmesi için önemli devlet desteğine ihtiyaç duyacağını da vurguluyor.

Şehirler de ‘akıllanmalı’

Araştırmaya göre otomotiv yöneticilerinin yüzde 42’si, Türkiye’de ‘e-mobilite’ ekosisteminin önündeki en büyük zorluğun, akıllı şehir altyapısının olmaması olduğunu düşünüyor.

Yöneticilere göre elektrikli araçların müşteriler tarafından benimsenmesi önündeki başlıca engel araçların ‘menzili’ ile ilgili endişeler. Bu kaygıların giderilmesi için ilk etapta kamu yatırımıyla ülke çapında gelişmiş bir şarj ağı oluşturulabilir.

Otonom araçların gelişine 10 yıl var

Küresel otomotiv üreticilerinin yüzde 73’ü, 10 yıl içinde geleneksel toplu taşıma çözümlerinin yerine isteğe bağlı otonom kapsüllerin kullanıma girmesini bekliyor. Türkiye’de ise yöneticilerin yüzde 60’ı, büyük ölçekte otonom araç satışlarının 10 yıldan önce başlayamayacağını öngörüyor.

Hukuki altyapı gerekiyor

Araştırmada otonom araçların trafiğe çıkması için fiziksel altyapı çalışmalarının yanı sıra hukuki bir altyapı düzenlemesinin de gerekli olacağı vurgulanıyor. Otonom araçların kaza yapmaları halinde, sorumlunun şoför mü, üretici firma mı yoksa aracın yazılımını hazırlayan şirketin mi olacağı, yasal düzenlemelerin ardından belirlenecek.

İşte rapordan öne çıkan bazı satırbaşları:

Türkiye’ye yeni yatırım gelmesi için büyük önem taşıyan adımların çoğunu devlete bağlı değişiklikler (teşvik, vergi politikaları, hukuki düzenlemeler istikrar, vb.)oluşturuyor.
Otomotiv yöneticilerinin yüzde 95’i, 2030 yılına kadar sektördeki temel trendlerin en önemlisinin ‘bağlanabilirlik ve dijitalleşme’ ile ‘elektrikli mobilite’ olacağını öngörüyor.
Yöneticilerin yüzde 72’si, teknolojik gelişim ve artan dijitalleşmenin etkisiyle sektörün iş modellerinde yakın gelecekte kapsamlı bir yıkıcı gelişme bekliyor.
Türkiye otomotiv yöneticilerinin yüzde 85’i gelecekte otomotiv iş modelinin yakıtının ‘veri’ olacağı görüşünde birleşiyor.
Yöneticilerin yüzde 92’si, tedarik sanayisinin rekabetçi kalması için alınması gereken en önemli aksiyonun Ar-Ge sürecinde, yeni inovasyon ekipleri oluşturarak hız ve esnekliği artırmak olduğunu söylüyor.
Her 5 otomotiv yöneticisinden 4’ü gelecek dönemde otomotiv firmalarının başarılı olabilmesinin, yenilikçi startup’larla birleşmelerine ya da işbirliği yapmalarına bağlı olduğunu düşünüyor.
Yöneticilerin yüzde 86’sı gelecekte en önemli başarı stratejilerinin, birbirine yaklaşan endüstrilerden oyuncularla işbirliği yapmak (OEM/araç üreticileri, kamu hizmeti şirketleri, bilişim ve iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren şirketler) ve sektör içinde ortak girişimler ile stratejik ittifaklar kurmak olacağını vurguluyor.
Yöneticilerin yüzde 95’i, dijital müşterileri çekmek için OEM ve yetkili satıcıların geleneksel pazarlama materyalleri ve tek kanal için tasarlanmış web sitesi yerine interaktif, araç özellikleri ve fiyat bilgileri dahil olmak üzere müşteri ihtiyacına yanıt verebilecek gelişmiş dijital hizmetlere yöneleceğini düşünüyor.
Yöneticilerin yüzde 85’i artan çoklu kanal iletişim yolları sonucunda müşterilerin fiziksel perakende mağazalarına ziyaretlerinin azalmasını, buna karşın ürün ve markayı deneyimlemek için mağazaları ziyaret etmeyi tercih etmesini bekliyor.
Yöneticilerin yüzde 30’u, otomobile ihtiyacın ortadan kalkmasının en önemli nedeninin diğer seçeneklerin kullanımının daha kolay olması (araç paylaşımı, servis olarak mobilite vb) olacağını söylüyor.
Yöneticilerin yüzde 78’i, elektrikli mobilitenin atılım gerçekleştirmesi için en iyi şarj etme deneyiminin hiç şarj etmemek olması gerektiğini düşünüyor.