Can Akın Çağlar: Birlik sigortacılığın stratejik öneminin anlaşılması için çalışıyor 

Sigortacılığın gerek ekonomiye arz ettiği kaynaklar, gerekse riskleri güvence altına alarak iktisadi faaliyetlere olan desteğinin yadsınamayacak kadar önemli olduğunu söyleyen Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Can Akın Çağlar, “Buna rağmen sigortacılık sektörünün kıymetini, sanırım, sektörün bizzat içine girmeden, dışarıdan takdir etmek biraz güç. Bireyler sigortanın faydalarını ne yazık ki başlarına üzücü bir olay görmeden anlayamıyorlar” dedi. Çağlar, Sigorta Dünyası’na verdiği röportajda, sigortacılığın stratejik işlevlerinin daha iyi anlaşılması için TSB’deki mesainin önemli bir kısmının iletişime ayrıldığını vurguladı.  

Birlik, son dönemde sigortacılığın yerinin sağlamlaşması için ciddi bir gayret sarf ediyor. Ayrıca vatandaş nezdinde de sigorta farkındalığının artması için girişimlerde bulunuyor. Birliğin sigortacılık bilincinin ve itibarının arttırılmasına yönelik son dönemdeki faaliyetlerini detaylarıyla aktarabilir misiniz? 

Sigortacılık hem bireylerin hem de işletmelerin karşılaştıkları risklere karşı koruma sağlayan, kayıplarını tazmin ederek hayatın, gerek bireysel gerek kurumsal düzeyde mümkün olduğunca olumsuzluklardan az etkilenerek devamına yardım eden, diğer bir deyimle kara gün dostu bir sektördür. Ancak ülkemizde, toplumumuzda bireylerde ve kurumsal düzeyde piyasadaki işletmelerde sigortanın ifa ettiği önemli fonksiyonların yeterince anlaşılmadığını görüyoruz. Bu durumdan TSB olarak kendimizi de sorumlu tutarak, vatandaşımıza, firmalarımıza sigortayı daha iyi anlatmak ve farkındalığı yükseltmek için, ifade ettiğiniz gibi birtakım girişimlerde bulunuyoruz.  

Bilincin gelişmesi için sürekli iletişim 

Gelişmiş ülkelerle mukayese ettiğimizde de rakamlar sigortayı anlatmak ve geliştirmek üzere ne kadar çok çaba sarf etmemiz gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. 2017’de ülkemizde sigorta penetrasyonu, diğer bir deyişle sigortanın gayri safi milli hasıla içindeki payı %1,4 olurken Avrupa’da %6,5 oranında. Kişi başına düşen prim tutarı bizde 149 ABD Doları, yine Avrupa’da bu tutar 1651 ABD Dolarını buluyor. İşyerlerine bakacak olursak, işletmelerin maddi ve mali değerlerini korumak için kritik olan sigortaları yaptırmadıklarını görüyoruz. Örneğin, her iki işletmeden birinin yangın sigortası bulunmuyor. Gelişmiş ülkelerin rakamlarına kısa sürede ulaşmak zor olsa da, orta ve uzun vadede sigorta bilincinin geliştirilmesi için özellikle gençlerden başlayan toplumu bilgilendirme çalışmalarının; sürekli iletişimin ve iletişim kanallarının olabildiğince etkin kullanımının gerekliliğine inanıyoruz. 

Biraz sigortacılığın teknik ve mali tarafına da değinelim… 2017 sonuçlarında sektörde belirgin bir düzelme göze çarparken, 2018 yarı yıl sonuçlarına bakıldığında da 2,8 milyar liralık net dönem kârı görülüyor? Burada trafikteki zararın azalmasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Sizce alınan hangi önlemler ve aksiyonlar sektördekkârlılığın artmasının önünü açtı? 

Ülkemizde döviz kurlarında yaşanan dalgalanma ile birlikte faiz oranlarındaki artış nedeniyle şirketlerin elde ettiği mali kârlarda da artış yaşanmıştır. Bu kapsamda geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında teknik olmayan bölümden teknik bölüme aktarılan yatırım gelirlerindeki %57’lik artış Hayat Dışı Branşlara 792 Milyon TL’lik katkı sağlamıştır. Hasar Prim oranlarında yaşanan değişim ile birlikte katkının net değeri yaklaşık 450 Milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 

Trafikte prim artışı ihtiyacı devam ediyor 

Trafik Branşındaki yaşanan zararın azalmasında da yine teknik olmayan bölümden teknik bölüme aktarılan yatırım gelirlerindeki artış etkili olmuştur. Trafikte, bilindiği üzere, tavan fiyat uygulaması  var ve uygulama öncesinden gelen poliçelerin olumlu etkisi branşın teknik sonucuna mali gelirle birlikte pozitif katkı sağlıyor. Bildiğiniz üzere, Trafik branşında tavan tarife dolayısı ile sektörün olması gerekenden daha düşük düzeyde bir tarife ile çalıştığını ve tarifenin artırılması gerektiğini ortaya koyan bir çalışma yapmıştık. Bugün kur ve enflasyon artışına bağlı olarak maliyet noktasında baskı daha da artmış bulunmaktadır. Mali gelirdeki artış sektöre zaman kazandırmaktadır. Bu itibarla tarifedeki artış ihtiyacı devam etmektedir. 

Türk Lirasının son aylarda döviz kurları karşısında değer kaybetmesiyle, yükselen enflasyondan dolayı maliyetlerin artması ve teknik sonuçların olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Öte yandan, sigortacılık gelirlerinin düşebileceği, ancak mâli gelirlerin artacağı da konuşuluyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?  

Araç yedek parça, tıbbi malzeme gibi sektörümüzün ana maliyet unsurlarındaki ithalat payı, hatta yerli üretimin hammaddesinin ithal olması, sektörün kur artışından etkilenmesi muhtemel önemli kalemleridir. Sektörün malzeme, parça dışındaki diğer girdi maliyetlerinin de kur artışının enflasyona yansıması ile kademeli olarak artması beklenmektedir. Bu dönemde hasara konu poliçelerin büyük kısmı kur artışından önce düzenlenmiş/primlendirilmiş poliçelerdir. Özellikle bu poliçelerde alınan primlerin hasarı karşılama düzeyi, öngörülenin altında gerçekleşecektir. Mali gelir şüphesiz ki olumlu etki sağlamaktadır ancak ileriki dönemlerde hasar prim oranlarının yükselmesi beklenmekte olup,  şirketlerin teknik sonuçları üzerinde olumsuz etki yapacaktır. 

Bireysel emeklilik de otomatik katılımla birlikte ülkenin gündeminde geçen yılın başından bu yana yer tutan sektörel gelişmeler arasında. Geçen süre zarfında otomatik katılıma dahil olanların beklenenin altında olduğunu düşünülse de, bardağın dolu tarafından bakıldığında sistemde 5 milyon ilave katılımcı olduğu görülüyor. Siz otomatik katılımdaki mevcut duruma ve sistemin geleceğine nasıl bakıyorsunuz? 

Bireysel emeklilikte otomatik katılım uygulaması, belirttiğiniz gibi 1 Ocak 2017’de başlamıştır. 2019 yılı itibarıyla kademeli olarak yaklaşık 14 milyon çalışanı bireysel emeklilik sistemi ile tanıştıracak olan bu uygulama, ülkemizde sosyal güvenlik sistemini desteklemek yönünde başlatılmış büyük bir projedir. 

TSB Başkanı Can Akın Çağlar, Sigorta Dünyası Genel Yayın Yönetmeni Birant Yıldız’a konuştu.

Oto katılımda revizyon için otoriteyle görüş bildirildi 

Otomatik katılım uygulaması ile Eylül itibarıyla 5,2 milyon çalışan ve 3,6 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşılmıştır. Sistemden çıkışlar yüksek olmakla birlikte, otomatik katılımdan sonra bireysel emeklilikte üçüncü basamak dahil tasarruf edenlerin sayısı 12 milyonu aşarak, sistemin tabana yayılmasına büyük ölçüde hizmet etmiştir. Ancak, otomatik katılımda sistemden ayrılanların oranının yüzde 63 gibi çok yüksek bir seviyeye ulaşmış olması sistemin kurgusundaki temel eksikliklere işaret etmektedir. Sistemin köklü revizyonu gerekmekte olup, otoriteyle önerilerimizi paylaşmış bulunmaktayız. Yeni yapılanma sürecinde otomatik katılıma ilişkin yeni düzenlemeler bekliyoruz.  Sistemde çalışanların uzun süre kalması esas olup devam oranlarının yukarıya çekilmesi, gerek emekliliğe yönelik bireysel tasarrufları, gerekse milli tasarruf oranlarını yükseltmek için kritik önem taşımaktadır. Ancak cayma/ayrılma oranlarının aşağıya çekilmesi için sistemin revizyonunun şart olduğunu düşünüyoruz.  

Diğer yandan, özellikle otomatik katılıma ilişkin düzenlemenin Ağustos 2016’da parlamentodan geçerek yasalaştığını ve 1 Ocak 2017 itibarıyla da uygulamaya geçtiğini hatırlayacak olursak, ve yurtdışındaki başarılı ülke uygulamalarında hem işveren hem de çalışanların sistem hakkında bilgilendirilmeleri için uzun bir hazırlık dönemi geçirdiklerini ve bu ülkelerin tanıtım ve iletişime bilhassa eğildiklerini düşünecek olursak otomatik katılımda bazı revizelerin yansıra iletişim için de daha fazla gayret ve kamu spotu gibi destekler gerektiğini söyleyebiliriz.  

Bireysel emeklilikten bahsetmişken, hayat sigortacılığını da sormak istiyorum. Bu branş ülkemizde maalesef dünyadaki oranıyla paralel olmayan, hayat dışına göre çok düşük bir oranda gelişim sergiliyor. Bu branşın büyümesinin hızlanması için sizce neler yapılabilir? 

Kredi hayat sigortalarının hakim olduğu hayat sigortalarında, kredilere ilişkin yapılan düzenleme ve kredi hacmi, prim üretiminin en önemli belirleyici unsuru durumundadır. Bu bağlamda, ülkemizde üretimdeki payı düşük olan hayat sigortaları penetrasyonunu artırmak için, bireysel kredilerle bağlantılı ürünler dışında eğitim sigortası, işsizlik, fatura koruma gibi çeşitlendirilecek yaşam standardını korumaya yönelik kredi bağlantılı olmayan hayat sigortaları ile birikimli hayat sigortalarının yaygınlaştırılması önem arz etmektedir. Sigortacılığın gelişmiş olduğu ülkelerde penetrasyonun özellikle birikimli hayat sigortalarından kaynaklandığı görülmekte olup, kısa süreli ihtiyaçlara cevap verecek yatırım araçlarına hitaben piyasaya sunulması ve bu ürünlerin vergisel teşviklerle desteklenmesi, hayat sigortalarının geliştirilmesi için kritik hususlardır.  

Son soru biraz kişisel… Bankacılık sektöründe geçirdiğiniz önemli kariyerden sonra, birkaç yıl önce sigorta sektörüne geçerek yeni bir kariyere adım attınız. Bu kariyerde kısa sürede meslek birliğinin başkanlığına kadar yükseldiniz. Sektöre adım atmadan önce sigortacılıkla ilgili düşünceleriniz nelerdi ve sektörde olduğunuz dönemde yaşadığınız deneyim bu düşünceyi hangi açılardan değiştirdi? Kısaca sigortacılıkta geçirdiğiniz süreyi nasıl yorumlarsınız?     

Türkiye’de de Avrupa’da da sigortacılığın ekonomideki payı bankacılığa göre düşük ama bizde çok daha düşük kalıyor. Avrupa’da sigortacılık fonlarının GSYH’ye oranı %60, biz de %4. Ülkemizde bankacılığın finansal sektörler içinde ezici bir ağırlığı var. Sigortacılığa girmeden önce de bunu böyle düşünüyordum. Ancak mesleğe girince gördüm ki sigorta sektörü, girişte de bahsettiğim gibi, ekonomideki işlevleri açısından son derece kritik ve stratejik bir işlev görmekte. Bu, üretim olarak, aktif toplamlarının çok ötesinde. Ekonomiye GSYH’nin 35 katı teminat sağlıyor; ki 107 trilyon TL’lik bu miktar 2017 rakamı.  

“Sigortanın faydası üzücü olay yaşamadan anlaşılmıyor” 

Sigortacılığın gerek ekonomiye arz ettiği kaynaklar, gerek riskleri güvence altına alarak iktisadi faaliyetlere olan desteği yadsınamayacak kadar önemli. Sektör, iş yaptığı müesseselere ve bireylere muazzam bir risk yönetim danışmanlığı veriyor. Tasarrufların toplanmasına, değerlenmesine katkıda bulunuyor. Buna rağmen sigortacılık sektörünün kıymetini, sanırım, sektörün bizzat içine girmeden, dışarıdan takdir etmek biraz güç. Bireyler sigortanın faydalarını ne yazık ki başlarına üzücü bir olay görmeden anlayamıyorlar. Sigorta için ödenen primler, vergi gibi zorunlu kesintiler olarak algılanıyor. Sigortacılık, talebini yaratmak zorunda olan bir sektör olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle sigortacılığın işi bankacılığa nazaran daha zor. Başta da belirttim, sigortacılığın bu stratejik işlevlerinin bilinmesi için TSB’de mesaimizin önemli bir kısmını iletişime ayırıyoruz. Tanıtım, bilgilendirme ve sigortanın ne olduğunu, ne zaman ne işe yaradığını anlatmak için önemli. Bu nedenle tüm iletişim kanallarını ve özellikle çağımızın medyası sosyal medyayı yoğun ve etkin kullanma gayreti içine girdik. Bunu her zaman söylüyorum, sigorta kara gün dostudur, zor günlerinde halkımızın yanındayız. Sektör olarak her kesime bu mesajı ne kadar doğru aktarabilirsek o kadar güçlü geri dönüş alırız 

Bilincin artması için hedef gençler 

Sigorta bilincini artırmak için Birliğimiz başta sosyal medya ve dijital yayınlar olmak üzere tüm iletişim kanallarında yazılı ve görsel medyada sigortanın günlük hayattaki yeri ve işlevlerine dikkat çekip, bilgilendirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Sosyal medyayı sigorta bilincinin ve farkındalığının artırılması için daha da etkin kullanmak öncelikli hedeflerimizden. Özellikle internet kullanımı son derece yüksek genç kesimleri hedef alıyoruz. Bugünden sigorta bilincini gençlerimize aşılamaya çalışıyoruz. Ayrıca Birliğimizde tesis ettiğimiz iletişim ve strateji komitelerimizle önleyici sigortacılık, sigortada bilinç düzeyinin yükseltilmesi, penetrasyonun artırılması ve sigortacılıktaki gelişmelerin sektörümüze orta ve uzun vadeli etkileri noktasında sektörel uyumu ve değişimi tetiklemek, farkındalık oluşturmak adına çalışmalara başladık. Amacımız tüm sektörleri etkileyen dijitalleşme ve endüstri 4.0 ile yaklaşan yeni döneme yeni trendlere kuşak değişimin getirdiği sosyo-kültürel değişimlere sektörümüzün tüm paydaşları olarak hazır olmak. 

“Tasarruf bilinci ilk okuldan başlamalı” 

Daha da önemlisi sigorta ve tasarruf bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılmasının öneminden hareketle, ilköğretimden başlayarak çocuklarımıza müfredat kapsamında risk kavramı, sigortanın önemi ile tasarruf yapmanın gereği ve yolları konusunda eğitim verilmesi; finansal okur-yazarlığın yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Geleceğimizin sigortası çocuklarımıza sigorta ve tasarruf bilincini mutlaka kazandırmalı, buna da mutlaka okul sıralarında başlamalıyız. Önümüzdeki dönemde Milli Eğitim Bakanlığımızla müfredata girmek için temaslar kurmak amacındayız.  

Otomatik katılımda sistemden ayrılanların oranının yüzde 63 gibi çok yüksek bir seviyeye ulaşmış olması sistemin kurgusundaki temel eksikliklere işaret etmektedir. Sistemin köklü revizyonu gerekmekte olup, otoriteyle önerilerimizi paylaşmış bulunmaktayız. Yeni yapılanma sürecinde otomatik katılıma ilişkin yeni düzenlemeler bekliyoruz.  Sistemde çalışanların uzun süre kalması esas olup devam oranlarının yukarıya çekilmesi, gerek emekliliğe yönelik bireysel tasarrufları, gerekse milli tasarruf oranlarını yükseltmek için kritik önem taşımaktadır. Ancak cayma/ayrılma oranlarının aşağıya çekilmesi için sistemin revizyonunun şart olduğunu düşünüyoruz.  

Sigorta ve tasarruf bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılmasının öneminden hareketle, ilköğretimden başlayarak çocuklarımıza müfredat kapsamında risk kavramı, sigortanın önemi ile tasarruf yapmanın gereği ve yolları konusunda eğitim verilmesi; finansal okur-yazarlığın yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Geleceğimizin sigortası çocuklarımıza sigorta ve tasarruf bilincini mutlaka kazandırmalı, buna da mutlaka okul sıralarında başlamalıyız. Önümüzdeki dönemde Milli Eğitim Bakanlığımızla müfredata girmek için temaslar kurmak amacındayız.