300 yıllık şirketlerle 300 günlük “startup”ların maceralı ilişkisi

Geleneksel sigorta şirketleri ve “startup”lar kültür, işgücü, çeviklik ve teknoloji konularında önemli zorluklar ve farklılıklarla karşılaşıyor. Bu durum her iki tarafta yanlış anlamalara yol açabiliyor ve bazen fırsatın büyüklüğü konusunda ortak bir anlayış oluşmayabiliyor. Yani inovasyon riski de beraberinde getiriyor.

Eskiyle yeninin işbirliği her zaman düz bir yolda ilerlemiyor, bazı geleneksel sigorta şirketleri 300 yaşını aşarken InsurTech’lerin birçoğu ise 300 günlük bile değil. Bu nedenle kültür, işgücü, çeviklik ve teknoloji konularında önemli zorluklar ve farklılıklarla karşılaşılıyor. Bu durum her iki tarafta yanlış anlamalara da yol açabilir ve bazen bir fırsatın büyüklüğü veya bu fırsattan en iyi nasıl yararlanılabileceği konusunda ortak bir anlayış oluşmayabilir. Yani inovasyon riskli olabilir. Bu konuda bir araştırma yayınlayan Accenture şu soruları soruyor: Peki yeni dönemde sigortacılar yeni partnerlerine ve yeni veri kaynaklarına güvenebilir mi? İş yapma yöntemlerini temelden değiştirmeye veya alternatif faaliyet modellerini geliştirmeye hazır mı?

1,6 milyar dolarlık InsurTech yatırımı

Global InsurTech yatırımları 2016 yılında toplam 1,6 milyar dolara ulaşırken, yatırım işlemleri hem hacim olarak hem de değer olarak 2014 yılına göre yaklaşık iki katına ulaştı. 2017’nin ilk çeyreğinde önceki dönemlere göre bir yavaşlama kaydedildi. İkinci çeyrekteyse reel bir artış oldu ve 2016’nın ikinci çeyreğine kıyasla yüzde 50 daha fazla yatırım işlemi gerçekleşirken, toplam yatırım 853 milyon dolar gibi çarpıcı bir seviyeye ulaştı. Ayrıca InsurTech şu anda gerçekten global bir trend haline geldi. ABD hakim pazar olmaya devam ederken, İngiltere, Almanya, Çin ve Hindistan önemli pazarlar olarak anılmayı hak ediyor. Bunların ardından da birçok başka pazar geliyor.

Bu büyümenin itici gücü nedir? Bunun cevabı, kısmen, mantıksal analiz, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerden yararlanan ürünlere sahip kalabalık bir “startup” grubunun ortaya çıkmasında yatıyor. Bunlar sigorta sektörünün müşterilerine sunduğu hizmetlerde kişiselleştirme seviyesini yükseltmek ve gerçek hayatta daha iyi sonuçlar elde etmek için kritik gördüğü üç unsuru oluşturuyor. Accenture’ün 550’den fazla InsurTech yatırımı üzerinden yaptığı analiz, bu teknolojilerin her biriyle ilgili yatırımların 2014 ile 2016 arasında yaklaşık üç katına çıktığını ve yapay zekayla ilgili yatırımların sayısının 2017’nin ilk yarısında hızla büyümeye devam ettiğini gösteriyor.

Sigortacılar daha çok InsurTech dışında yatırım yapıyor

Accenture’ün 2016 yılında en büyük 75 sigorta şirketinin yaptığı yatırımlara ilişkin araştırması, yatırımların sadece yüzde 17’sinin InsurTech şirketleriyle ilgili olduğunu, diğer yüzde 83’lük kısmın InsurTech alanı dışında yer alan, ancak, birçoğu sigorta sektörü için geleceğe yönelik potansiyel taşıyan teknolojilere odaklanan startuplarla  ilgili olduğunu gösterdi. Sigorta şirketleri, örneğin ödemeler, analitik, veri koruma ve sağlık hizmetleriyle ilgilenen “startup”lara sürekli kaynak sağlıyor. InsurTech daha yerleşik hale geldikçe, giderek daha fazla sayıda sigorta şirketi, muhtemelen kaynaklarının daha büyük bir kısmını bunlara akıtacak ve InsurTech alanında büyümeyi daha da artıracak.

Ortak zemin: Veri ve müşteri

Her zaman daha çok veriye ihtiyaç duyan bir sektör olan sigortacılıkta uzmanlar nesnelerin interneti, ileri analitik, yapay zeka ve büyük veri gibi yeni teknolojilerin yeni ürünler sunabilmek için çok önemli olacağını kabul ediyor. Sigortacılar diğer sektörlerin hızına ayak uydurmak için müşteri deneyimlerini iyileştirmeleri gerektiğini de kabul ediyor. Bu nedenle geleneksel sigorta sektörü ile InsurTech’in buluşabileceği iki önemli ortak zemin bulunuyor: Veri ve müşteri. Teorik olarak bu sağlıklı görünse de aslında gerçekler çok daha zorlu. ‘300 yıla karşı 300 gün’ kültür açmazı önemli bir engel noktası. InsurTech’te çevik iş yaklaşımlarının yanı sıra ‘öğren ve yap’ ruhundan ziyade ‘dene ve gör’ ruhu bulunuyor. Sigorta kültürünü tam olarak anlamayan “startup”lar sigorta şirketlerinin devasa büyüklükleri ve riski sevmeyen kültürleri nedeniyle hüsrana uğrayabiliyor. InsurTech’lerin bu uyumsuzluğu anlayarak ticaret ve pazar entegrasyonuna yaklaşımlarını değiştirmeleri, sigorta sektörününse hızlanması gerekiyor. Bu nedenle InsurTech’lerin sabırlı olması gerekli.

InsurTech’ler girmekte oldukları pazarın gerçeklerini daha iyi anlamalı. Ayrıca bu, geleneksel sigortacıların kendi kültürel ve teknolojik yolculuklarına başlamaları gerektiğini kabul etmeleri anlamına da geliyor.

“Sartup”ların ürünleri ve kullandığı teknolojiler, sigortacının mevcut gelişkinlik seviyesine uygun mu? “Startup”lar sigortacıların dönüşüm sürecine, uygulama ve devreye girme hızı konusunda destek verebilirler. Bir sigorta şirketinin hedefine yavaş adımlarla ilerlemesi, devasa bir sıçrayıştan daha makul olabilir. Ayrıca bir “InsurTech”le sigortacı arasındaki ticari sınırların nerede olduğunun belirlenmesi ve ortaklık anlayışında esnek olunması çok önemli.

InsurTech’ler, kendi teknolojilerinin doğası gereği en ileri seviyede olduğunu, buna karşılık birçok sigortacının geleneksel platformlarının sistem entegrasyonu açısından kilit konumda olmakla birlikte, teknolojik açıdan en üst düzeyde olmadığını unutmamalı. Merkezi olmayan eski teknolojiler, geleneksel şirket ve BT yönetişim yapılarıyla sarmalanmış olduğu için kırılması zor duvarlar oluşturabilir. InsurTech’ler teknoloji şirketleriyle birlikte çalışarak dijital ekosistem esaslı ürünler oluşturmayı düşünmeli. Geleneksel sigortacılar, platformlar ve ekosistemlerin bilincine giderek daha fazla varıyor. Accenture tarafından yapılan Technology Vision for Insurance 2017 (Sigorta için Teknoloji Vizyonu 2017) araştırmasına göre, sigortacıların yüzde 94’ü platform bazlı modelleri benimsemenin ve dijital ekosistemler oluşturmanın ticari başarı açısından kritik öneme sahip olduğunu düşünüyor. Ayrıca sigortacıların %76’sı rekabet avantajının sadece organizasyonlarına bağlı olmadığını, seçtikleri partnerler ve ekosistemlerin güçlerinin de önemli olduğunu kabul ediyor.

“InsurTech kullanımı hayat dışında daha yoğun”

Accenture’ün, 2014 ile 2017’nin ilk yarısı arasında gerçekleşen 550’den fazla yatırım üzerinden yaptığı analiz, spesifik olarak hayat dışı sigorta sektörleriyle ilgili yatırımların hâlâ InsurTech faaliyetlerinin çoğunluğunu oluşturduğunu gösteriyor. Hayat sigortasıyla ilgili yatırımlar, 2017’nin ilk yarısında toplam yatırımların sadece yüzde 11’ini oluştururken, şu anda bu rakam istikrarlı bir şekilde artıyor. Ayrıca, 2017’nin ilk yarısında gerçekleşen yatırımların sadece yüzde 24’ü ticari sigortayla ilgiliydi.

InsurTech’ler neden sağlık sigortasında ve ticari sigorta segmentlerinde hayat dışının diğer alanları kadar çok görünmüyor? Bunun üç temel açıklaması var. Birincisi, sektörün bu kesimlerinin düpedüz farkında olunmaması ve anlaşılmaması: “Startup”larda çoğu zaman, sigortayla ilgili deneyimi kendileri için hayat dışı sigorta ürünleri satın almakla sınırlı olabilen görece genç insanlar çalışıyor. İkincisi, ileri teknolojilerin sektörün diğer kesimlerine uygulanma şansının daha az olduğu yönündeki yanlış inanç: Aslında analitik ve nesnelerin internetinin ticari ve endüstriyel sigorta alanına etkileri devasa boyutlara ulaşabilir. Ancak kurumsal kültür ve değişim hızıyla ilgili üçüncü engelin üstesinden gelinmesi belki de en zoru olacak: Bireysel alandaki hayat dışı sigortacılar, hayat sigortası yapan meslektaşlarına kıyasla genellikle dijital yeniliklere daha açık, ticari sigortalar ise diğerlerine kıyasla daha yavaş bir dönüşüm yaşıyor

İnovasyon bilmecesinin tek cevabı “Startup”lar değil

“Startup”lar inovasyon bilmecesindeki tek cevap değil. Birçok küresel sigorta şirketi, sorunlarını şirket içinde çözmek için şimdiden tasarım odaklı düşünme gibi yöntemlerden yararlanmaya başlamış durumda. Bazıları da yazılım ve tasarım yarışmaları düzenleyerek inovatif fikirler üretmeye ve müşteri deneyimini iyileştirmeye çalışıyor. Mevcut inovasyon araçları ve seçeneklerinden en iyi şekilde yararlanmak isteyen birçok sigortacı, tamamlayıcı konumdaki üç tip faaliyet alanına odaklanmayı yararlı buluyor. Birincisi sektördeki inovasyonlardan ve pazardaki kaymalardan sürekli haberdar olarak oluşturulan kuluçka merkezlerine katılmak bu süreci başlatmak için iyi bir yöntem. İkincisi, şirket içinde yazılım ve tasarım yarışmaları gibi inovasyon teşvikleri yaparak spesifik fikir ve sonuçlar elde etmek. Üçüncüsü şirketin genel inovasyon stratejisi ve yaklaşımını iyice geliştirmek ve genel bir destek görmesini sağlamak. Bu yapılmadan, spesifik teşviklerin ortaya çıkaracağı fikir ve sonuçlar üretime yansımıyor.

 

Bir yanıt yazın