Orhun Emre Çelik: Sigorta Muhasebesi, TFRS 17 ve Aktüerya

Gerek aktüeryal modeller için gerekli veri hacmi, gerek şirket bilgi işlem altyapılarında ortaya çıkacak revizyon gereksinimi, gerekse bunları yerine getirmek için ortaya çıkacak maliyet, TFRS 17’ye geçişte ülkemizde belirli bir ölçeğin altındaki şirketler için makul sınırları aşacak gibi görünüyor.

*****

Aktüeryal uygulamaların sigortacılığın olmazsa olmazlarından olduğu artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Bunun sonucu olarak sigorta şirketlerinin finansal sonuçlarının değerlendirilmesi de giderek aktüeryal çalışmaların sonuçlarına göre belirlenir hale geliyor. Günümüzde bu husustaki en önemli etki özellikle hayat dışı sigorta şirketlerinde muallak tazminat karşılığı (ve özünde bunun bir alt kalemi olan gerçekleşmiş ancak rapor edilmemiş hasar karşılıkları – GERK/IBNR) hesaplamalarında kendini gösteriyor.

Bu durumun ortaya çıkması da ciddi bir zaman aldı. Sigorta muhasebesine ilişkin mevzuatın tarihçesi incelendiğinde aslında gelişimin ne kadar yavaş olduğu gözler önüne seriliyor:

 

  • 2004 yılı – mevzuata gerçekleşmiş ancak rapor edilmemiş hasar karşılıkları hesabının girmesi (sonradan test IBNR’ı olarak adlandırılacak geçmiş 5 yıllık istatistik)
  • 2007 yılı – 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu
  • 2008 yılı – Yeni teknik karşılıklar mevzuatı (6 yıllık ödenen hasar verisi üzerinden AZMM hesaplamaları, test IBNR’ından yüksek olursa farkın kayıt altına alınması)
  • 2010 yılı – Gerçekleşen hasar üzerinden rezerv hesaplaması (7 yıllık gerçekleşen hasar verisi kullanımı, büyük hasar elemesi, test IBNR’ı ile kontrole devam ve büyük olanın kayda alınması)
  • 2011 yılı – test IBNR’ı uygulamasının sona ermesi ve aktüeryal yöntemler ile rezerv hesabı
  • 2015 yılı – 2014/16 sayılı Genelge ile muallak tazminat karşılığı hesaplamalarında serbestiyet (en iyi tahmin hesaplamalarına geçiş)
  • 2019 yılı – 2014/16 Sayılı Genelge ile tanımlanan kademeli geçişin son bulması

 

Şirketlerin gerçek rezervlerini kayıt altına almalarını sağlayacak düzenlemelerin ortaya çıkması bile 15 yılı almış durumda. Burada sadece muallak tazminat karşılığından bahsettik ancak benzer süreçler devam eden riskler karşılığı başta tüm karşılıklar için yaşandı.

 

Bu uygulamalar rayına oturmaya başlamıştı ki bu sefer de hayatımıza TFRS 17 (Türkiye Finansal Raporlama Standardı 17) girdi. İlk tasarlandığında çok radikal değişiklikler getireceği öngörülüyordu. Özellikle portföyün kârlı ve kâr etmeyen ürün gruplarına ayrıştırılması, bunların zaman içindeki gelişiminin takibi ve iş yılı bazında raporlama ile ciddi bir şeffaflık ortaya çıkacağı düşüncesi, risk marjının ve nakit akışı bakışının hesaplamalara yansıması ön plana çıkıyordu. Bunların yapılabilmesi için de esaslı bir veri yönetimi yapısı oluşturulması ve bunun üzerine mevcuttakinden çok daha kapsamlı aktüeryal modeller oturtulması gerekiyordu. Uygulamaya dönük çalışmalar başlayınca işin o kadar kolay olmadığı anlaşıldı. Şu anda 2022’ye ötelenmiş başlangıç tarihinin 1.1.2023’e uzatılması tartışılıyor.

Türkiye’de de henüz mevzuat detayı netleşmemiş olsa da bu konuda ciddi projeler yürütülüyor. Birlik bünyesinde yürütülen çalışma sonucunda ortaya çıkan taslakların kamu otoritesi tarafından nihai haline getirilerek yayınlanması uygulamaya ilişkin birçok belirsizliğin ortadan kalkması için kritik.

Gerek aktüeryal modeller için gerekli veri hacmi, gerek şirket bilgi işlem altyapılarında ortaya çıkacak revizyon gereksinimi, gerekse bunları yerine getirmek için ortaya çıkacak maliyet ülkemizde belirli bir ölçeğin altındaki şirketler için makul sınırları aşacak gibi görünüyor. Dolayısı ile (özellikle orta ve küçük ölçekli şirketler için) basitleştirilmiş modellerin ortaya çıkması gereksinimi kendini gösteriyor.