Mine Turalı: Kabul edelim ya da etmeyelim: Hepimizin bilinçsiz ön yargıları var

Günümüzde kadın ve erkeklerin eşit muamele gördüğü bir dünya için çalışmak yerine bu konunun çoktan çözüme kavuşturulmuş olmasını isterdik. Ancak hala toplumsal cinsiyet eşitliği olması gerekenden çok uzak bir yerde. Bu konuda pek çok çalışma yapılıyor ve bu çalışmalar nispeten de olsa konunun ele alışılışına ve farkındalığına katkı sağlıyor.

Kabul edelim ya da etmeyelim: Hepimizin bilinçsiz ön yargıları var. Beyinlerimiz işleyebileceğinden daha fazla bilgi ile karşı karşıya, bu yüzden çevremizdeki dünyayı basitleştirmek için zihinsel kısa yollara başvuruyoruz. Başka bir deyişle, standartlaşan kalıplara güveniyoruz. Örneğin, hızla bir araç geliyorsa, bu nedir diye bakmak yerine kaçmak gerekir. Ancak aynı kalıpları insanlara dair doğrudan karar vermek için kullandığımızda davranışımızın ciddi zararları olabilir.

Erkek kariyerle, kadınsa aile kavramıyla eşleşiyor

Siz bilinçli zihninizde kadın ve erkeği aynı oranda “bilim”le eşleştirebilirsiniz ama bilinçaltınızda bu tamamen farklı olabilir. Harvard Üniversitesi’nin bu konuda sürdürdüğü “Project Implicit” kapsamında yapılan testler, cinsiyetten bağımsız katılımcıların %76’sının erkekleri ‘kariyer’, kadınları da ‘aile’ ile eşleştirdiğini göstermiş. Bu testler aslında aramızdan en çok “ben yapmam” diyenlerin bile bir yerlerde farkındabile olmadığı ön yargılara sahip olduğunu gösteriyor. implicit.harvard.edu/implicit adresinden siz de girip kendi bilinçsiz ön yargılarınıza bakabilirsiniz.

Cinsiyetten bağımsız olarak ön yargılar her yerde!

Toplumda kadın ve erkek kimliklerine yüklediğimiz rollerden hareketle oluşan kalıplarımız, bilinçsiz ön yargılarımız olarak hayatın her yerinde karşımıza çıkıyor. İş hayatında karşımıza çıkanlardan biri, olan “Performans ön yargısı”, belli rollerde kadınların performansının azımsanması ve erkeklerin performansının abartılması ya da tam tersinin olması. Beynimiz farkında bile olmadan belli meslekleri, uzmanlıkları cinsiyetlerle eşleştiriyor ve buna göre davranıyor. Örneğin kadınlar kariyerle eşleştirilmedikleri için belli bir basamaktan sonra ilerlerken bu ön yargıya karşı savaşmak, daha fazla başarı göstermek ve her seferinde erkeklere oranla becerilerini tekrar kanıtlamak durumunda kalıyorlar. Ancak aynı durum toplumsal roller paralelliğinde erkeklere atfedilen klasik rollerin dışında bir kariyer seçen erkeklerin de başına geliyor. Ana okulu öğretmeni olmak isteyen erkekler için hayat hiç de kolay olmuyor. Bu rol zihnimizde otomatik olarak kadınlara veriliyor. Aslında bilinçsiz ön yargılar kadın veya erkeklerden bağımsız toplumsal cinsiyet kimliklerine bağlı olarak oluşuyor ve duruma göre her iki tarafa da yansıyor. Bu kalıplar cinsiyetten bağımsız olarak zihinlerimizde hemen her gün tekrar tekrar üretiliyor. Yani kadınlar kadınlara ya da erkekler erkeklere de bu bilinçsiz ön yargılarla davranabiliyor.

Hepimiz kendimiz gibi olanlarla olmak istiyoruz.

Bir diğer bilinçsiz ön yargı ise ‘benzerlik ön yargısıdır’. Kendimize benzeyen insanları daha fazla beğeniyor ve bizden farklı olanlardan hoşlanmayabiliyoruz. Bu sadece kadın erkek konusunda değil her konuda karşımıza çıkıyor. Sadece aynı okula gittiğimiz için birisine yakın davranabiliyor ya da saç kesimi bize çok garip geldiği için birisinden hoşlanmayabiliyoruz. Bu ön yargı insanların işe alımda kendilerine benzeyen insanlara daha yüksek puan vermesine sebep olabiliyor. Baktığımız zaman bu durum aslında çok da doğal ve insana dair. Hepimiz kendimiz gibilerle olmak istiyoruz. Ancak daha çok erkeklerin egemen olduğu iş hayatında bu durum kadınların çemberin dışında kalmasına yol açabiliyor. Bu aynı zamanda sadece kadınların değil, aslında çoğunluğun benzeri olmayan herkesin dışarda kalması anlamına da geliyor.

 Ön yargıları kabul edip yola çıkmak gerekiyor

Her türlü çeşitliliğin getirdiği farklı bakış açılarının kurumlara sunduğu katkı yapılan çalışmalarda ortaya konulmuş durumda. İş hayatında ayrımcılığın ortadan kalkması sadece adil değil aynı zamanda da oldukça doğru bir strateji. Hiç kimsenin ön yargılara karşı bir bağışıklığı yok. Ön yargılarımızın bilinçsiz olması onlara dair tek başına farkındalık çalışmalarının yeterli olmamasına sebep oluyor. Bu alanda daha farklı çalışmaların da yapılmasını gerektiriyor. Farklı alanlarda olduğu gibi bu konuda da Dürtme/Nudge teknikleri çok daha hızlı yol alınmasını sağlıyor. Ön yargılarımızın olduğunu kabul edip bu konuda ne yapabileceğimize bakmak ve konuya eğilmek atılacak en önemli adım olarak karşımızda duruyor.