Prof. Dr. Acar Baltaş: Ego Boşalması

Bir önceki yazıda insanların beyinlerinin mantıklı ve iradeli tarafının (düşünen beyin) meşgul olduğu ve yorulduğu durumlarda, iradelerinin zayıfladığı ve baştan çıkartıcı ipuçlarına direnmekte zorluk çektiklerini konu etmiştik. Bu yazımızda “ego boşalması” (ego deplation) adı verilen bu durumun günlük hayatımızda verdiği sonuçlar üzerinde duracağız.

Havanın kötü olduğu bir haftasonunu ailenizle alışveriş merkezinde geçirmeye karar verdiğinizi düşünün. Yola çıkarken aklınızda herhangi bir şey satın almak yok. Ancak çok uygun bir şey bulursanız, ilkbaharda giymek için yeni bir ceket almayı düşünebilirsiniz. AVM içinde gezdikçe göz kamaştırıcı bir şekilde sergilenen ancak doğrudan ihtiyacınız olmayan birçok ürünü görüyorsunuz. Yaktığınız kaloriyi hesaplayan ve reklamıyla o sabah karşılaştığınız, yeni piyasaya çıkan koşu ayakkabıları, geçen hafta televizyonda izlediğiniz dizinin başrol oyuncusunun giydiği eşofman, evdeki büfenizin üzerinde çok güzel duracağını düşündüğünüz bir vazo zihninizde ışıklar yakıyor. Önünden geçtiğiniz ve içinizdeki alım sesini bastırdığınız her ürün iradenizi biraz daha zayıflatıyor ve biraz sonra baştan çıkmaya hazır duruma geliyorsunuz.

İnsan doğasının özelliği hazza ve keyif veren uyaranlara yönelmeye meyilli olmasıdır. Hisseden beyin ve düşünen beyin konusunda yazdığımız yazıda ortaya konduğu gibi, bu mücadelede çoğunlukla hisseden beyinin, düşünen beyni ikna ettiğini hatırlayacaklardır. Özellikle gün içinde çeşitli zor kararlar vermek, beynimizi karar verme noktasında meşgul tutmak, içimizden gelen dürtülerle mantığımızın çatışmasına neden olur. Bu mücadelenin sonunda mantık (düşünen beyin) zayıf düşer ve dürtülere ( hisseden beyine) boyun eğer.

İnsanlar, kilo vermek, düzenli egzersiz yapmak, derslerini biriktirmeden çalışmak gibi hayatlarında bir değişiklik yapmak istediklerinde, önlerinde atılması gereken üç adım vardır: Doğru yöntemi bulmak, konfor alanının dışına çıkmak ve “bunu hep yapmaya devam etmek.” İlk iki adımı atmak nispeten kolaydır. Ancak üçüncü adımın kavramsal adı disiplindir.  Disiplinli davranmanın insan doğasıyla çok uyumlu bir durum olmadığını herkes kendi hayatından bilir.

Dürtülerin engellenmesi irade kaynağını tüketir

İrade insanın sahip olduğu sınırlı bir iç kaynağı kullanmaya dayanmaktadır. Bu nedenle belirli bir zaman dilimi içinde, kişinin kendisini fazla kontrol etmesi, dürtülerini engellemesi bu kaynağın tükenmesine yol açar. Kişinin kendisini kontrol etmek için geçirdiği süre ne kadar uzunsa, daha sonra ego boşalması durumuyla karşılaşma ihtimali o ölçüde artmaktadır.

Yapılan bir araştırmada, katılımcılar bir lezzet testi denemesinden geçtiler. Masanın üzerinde, bir tabakta dumanı üzerine iştah açıcı çikolatalı kurabiyeler, bir diğer tabağa da kırmızı turplar kondu. Bir grup katılımcıdan sadece çikolatalı kurabiyeleri, bir diğer grup katılımcıdan da sadece turpları tatmaları ve diğer tabağa el sürmemeleri istendi. Katılımcılar bir süre yalnız bırakıldıkları odada gözlendi ve hiçbiri kural dışına çıkacak bir davranışta bulunmadı. Oysa gerçekte amaç denekleri odada yalnız bırakarak iradelerini sınamaktı. Daha sonra araştırmanın ikinci aşamasına geçildi ve deneklere, sorun çözme becerilerini ölçmek için ikinci bir uygulamaya katılacakları söylendi. Bunun için denekler, gerçekte çözümü olmayan bir labirentle mücadele etmek zorundaydılar. Çikolatalı bisküvilerden yiyen ve iradeleri zorlanmamış grup labirenti çözmek için ortalama 19 dakika çalıştı ve 34 girişimde bulundu. Buna karşılık kırmızıturp yiyen ve çikolatalı bisküvileri seyrederek iradeleri sınanan grup, ortalama 8 dakika çalıştı ve 19 girişimde bulundu. Bu araştırma, basit bir konuda bile olsa özdenetimin sınanması, iradenin tükenen bir kaynak olduğunu göstermektedir.

Sonuç

İnsanın kendini kontrol etmesi temel bir beceridir. Böylece kişi yüreğini, bedenini ve zihnini hemen haz verecek baştan çıkartıcı konu ve imkanlardan uzak tutar. Kendini kontrol etmenin günlük dildeki karşılığı iradedir. İrade, insana özgü bir yetenektir ve kişinin düşüncesini, duygusunu ve davranışını yönlendirmesi konusunda zihinsel bir kapasitedir. Bu özellik insanın en temel ve ilkel kökeninden kaynaklanan dürtü ve eğilimlerini kontrol etmesini ve düzenlemesini mümkün kılar. Böylece kişi, uzun dönemli ve daha değerli amaçlarına yönelmek için gücünü ve dikkatini odaklayabilir.

Bu konuda toplumda kolektif olarak ortaya çıkan eksiklik, insanlık için sorunlar ve istenmeyen sonuçlar doğurur. Bu sorunlar aşırı şişmanlıktan suçluluğa; aşırı borçlanmadan madde bağımlılığına; evlilik dışı ilişkilerden zimmete para geçirmeye kadar uzanabilir. Bu nedenle irade ve bunu kontrol eden ego boşalmasının farkında olmak kişiyi birçok konuda zarar görmekten koruyabilir. Böylece, kişi geliştirdiği farkındalıkla kendisini amaçlarından saptıracak durumlardan uzaklaşabilir veya kendisine zarar verecek adımları atmaktan geri durabilir.

Bu anlatılanlardan çıkan sonuç çok açıktır: Yorgun olduğunuzda önemli kararlar vermeyin, kendinize koyduğunuz disiplinden uzaklaşmayın.

Kaynak:

Baumeister R.F. ve Ark. Ego Depletion. J.of Personality and Social Physiology, 74. (1998)

İnzlicht,M., Schmeichel,B.J.: What is ego depletion? Perspectives on Psychological Science, 7. (2012)

Heat,C., Heath,D.: Switch. Random House, (2010)

 

Bir yanıt yazın