“Acenteler kurumsallaşmalı, sigortacılık profesyonelleşmeli”

Acenteliğin bir meslek değil, kurumun adı olduğunu söyleyen PASAD Başkanı Mustafa Dikgitmez, “Bizler sigortacıyız. Bu yüzden, dernek olarak ‘Acente kurumsallaşmalı, sigortacılık profesyonelleşmeli’ diyoruz. Sigortacılık çocuklara devredilecek bir meslek olamaz. Çünkü hiçbir meslek devredilemez. Meslek olmak için öncelikle akredite şartı ve ayrıca branşlaşma olmalı. Öte yandan, meslekte yükselmek diye bir kavram vardır, bu yüzden kıdem şartı da olmalı. Bir de bu mesleğin sınırları olmalı. Bu sınırlar da zamanla kişinin işini büyütmesini sağlamalı. Mesleğe girmek kolaylaştırılsın ama yeni girenler her işi yapamasın diyoruz. Yeniler, büyüklerinin kazancını görüp özenmeli ve meslekte yükselmeyi bir ideal haline getirmeli” dedi.

*******

Mustafa Bey, PASAD’ın kuruluşunun üstünden 6 yıl geçti. Bu zaman diliminde dernek ve sektörde yaşanan gelişmeleri değerlendirerek başlayalım mı?

Öncelikle şunu söyleyeyim: Günümüzde sigortacılık, en küçük acentesinden en büyüğüne kadar mesleği icra edenlerle bu mesleğe girmek isteyenlerin buluştuğu bir sektör haline geldi. Bu da şube şeklinde örgütlenmeyi gündeme taşıyor. PASAD da bu tür acenteleri bir araya getirmek üzere 2013’te kuruldu. Dernek, şube şeklinde örgütlenen acentelerin bir araya gelmesiyle kurulmuş olsa da farklı yapılardaki acenteleri de içinde barındırıyor. Aslına bakarsanız, ülkemizde her acentenin kendi içinde inkar edilemeyecek bir organizasyonu var. Ekran paylaşımını neredeyse her acente yapıyor bugün. Herkesin eşinden dostundan iş geliyor, bu yadsınamaz bir gerçek. Biz dernek olarak bu işi prosedüre uygun olarak yapan acentelerle bir araya geliyoruz. Sigorta sektöründeki gelişmeler de bugün ancak konsolide olan yapılarla güçlü hale geleceğimizi gösteriyor.

Geldiğimiz noktada, düne kadar bize mesafeli olan acentelerimizin bugün derneğimize üye olmak istediğini görüyoruz. Demek ki biz doğru yoldayız ve PASAD’ın acentelerin düşmanı olduğu anlayışını yaymak isteyenler yanıldı. Bizim içimizdeki hiçbir arkadaşımızın arkasında bir sermaye grubu yok; biz acenteyiz. Ama yerimizde saymadık ve teknolojiyle, insan kaynaklarıyla, kurumsallaşmayla ne işimiz var demedik. Derneğimiz, “Ben sigortacı olmak istiyorum” deyip geçmişte evini-arabasını bu işe teminat olarak yatıran arkadaşlardan oluşuyor. Ama hepimiz çok çalıştık, işimizle ilgili kendimizi geliştirdik ve yatırım yaptık. Urfa’da da Diyarbakır’da da, İzmir’de de, Adana ve Antalya’da da üyelerimiz var. Demek ki ülkenin genelinde böyle bir derneğe ihtiyaç var. Vizyonunu genişletmek isteyen acenteler bizi buluyor.

Komisyonların arttırılması gibi acil problemlerle de ilgileniyoruz. Teknik personel yükünü en çok biz dillendirdik. Çünkü bir acentenin tek başına faaliyet yürütebilmesi gerektiğine inanıyoruz. Statik IP’nin tamamen gereksiz bir masraf olduğunu da dile getiriyoruz. Fax şartı kaldırılsın, sigorta şirketleriyle sözleşmeler bizi ezmeyecek şekilde düzeltilsin diyoruz. Bunlar 20 yıldır konuştuğumuz konular. Ama bunların ötesinde asıl 10 yıl sonra sigortacılık ve acenteler nerede olmalı sorusunu soruyoruz. Bizim PASAD ve acenteler olarak nasıl bir yol izlememiz gerekir, bunu belirlemeye çalışıyoruz. Ayrıca çatı örgütümüz olan SAİK’le (Sigorta Acenteleri İcra Komitesi) çok iyi diyalog geliştirdik, SAİK bizim talep ve tespitlerimize olumlu tepkiler veriyor ve bu da bizi mutlu ediyor. Hazine’den de olumlu tepkiler alıyoruz. Diğer acente dernekleri de bizim haklı olduğumuzu söylüyorlar, bu da bizi sevindiriyor.

Peki PASAD farklı olarak neler söylüyor?

Biz, kurumsallaşıp profesyonelleşerek sigorta bilincini arttırabiliriz diyoruz. Ayrıca, sigorta sektöründe çalışan 50 bin kişi değil, 150 bin, 250 bin kişi olsun ve bu bilinci yaysınlar istiyoruz. Üniversiteyi bitiren gençlerimiz bu sektöre girsinler ve “hayalimdeki meslek sigortacılık” diyebilsinler. Zemin kalabalık olursa yıldız sigortacılar yetiştirebiliriz. Bu noktada “zar zor karnımızı doyuruyoruz”, sektör bu kadar insanı nasıl besleyecek diyenler de olacaktır, ancak bu olaya tersten bakmak olur. 150 bin sigortacı ekilmeyen yerleri ekecek, pastayı büyütecek, bu pastanın zeminde büyümesi gerekiyor. Ayrıca mevcut şartlarda zorlanan acentelerin güç birliği, iş birliği yapmaları gerektiğini savunuyoruz.

“TEK BAŞINA İŞE SOYUNMUŞ ACENTENİN YÜKÜ AĞIR”

Aslında özellikle son beş yılda konsolide yapıların gerekliliği kamu ve şirketler tarafından sık sık dile getiriliyor…

Çünkü çok branş ve proses olduğu için bir sigorta acentesi mesleğinin her türlü inceliğini bilmek durumunda. Bunu yapamayanlarsa alternatif üretmek zorunda. Bir acente bugün sigortacılığın yanı sıra finans bilmeli, muhasebe bilmek zorunda, idari işlerini yürütmek, hasarını yürütmek, işyerinin yasal yükümlülüklerini yerine getirmek gibi bir çok işlevi eksiksiz yapmak zorundadır. Ayrıca teminat bulamadığında başka şirketlerden teminat arayacak ve bunun için diğer bir acenteyle işbirliği yapacak. Yani tek başına bu işe soyunmuş bir sigortacının üzerinde öylesine büyük bir yük var ki, bütün bunları eksiksiz yapması çok zor. Bu yüzden müşterisine verdiği hizmeti de aksatabilir. Bütünleşmiş, konsolide bir yapıda birlikte iş yapma gereği buradan doğuyor. Sağlık branşında uzmanlaşmış ve iyi satışı olan bir sigortacı, muhasebe ve benzeri operasyon süreçlerinin detaylarında boğulabiliyor. Biz o arkadaşlarla birlikte iş yapabiliyoruz. Ayrıca, sağlıkta uzmanlaşmış o arkadaşımızın bulduğu yangın sigortası ihtiyacına da karşılık veriyoruz. Çünkü bizim gibi yapılar birçok branşta kaliteli ve hızlı hizmet verebiliyor. Bu arada butik çalışan arkadaşlarımız da çok kıymetli. Bir ya da iki branşta uzmanlaşıyor, ama örneğin oto kaza yapmıyor, mühendislik yapıyor sadece. Fakat o da endüstriyel bir kurumun grup sağlık sigortasını kaçırabiliyor. Ya da büyük bir iş yakalayan küçük bir acente, o iş için gerekli teminatları sigorta şirketine sağlayamayabiliyor. Burada mali yapısı güçlü acentelerle işbirliği öne çıkıyor.

PASAD için sigortacılık mesleğini yapmak isteyenlerin üzerindeki yükü alan, işbirliği ve karşılıklı kazanma esasına dayalı yasal organizasyonların buluştuğu dernek diyebiliriz. Sermaye ayırarak, teknolojik yatırımlar gerçekleştirip, insan kaynaklarımıza kaliteli eğitimler vererek sektöre katkı sunuyoruz. Bu da ancak konsolide ve birleşik yapılarla gerçekleşiyor. Daha önce bizim çok üstümüze gelindi ama şimdi herkes bu gerçeği görüyor.

SOSYAL TRAVMA HALİNE GELMEDEN…

Öte yandan, acenteliğini bir şekilde kaybetmiş, hasar prim dengesini sağlayamamış, rekabetçi şartlara ayak uyduramamış, bu yüzden ikinci bir şirketten de acentelik yetkisi alamamış ve bütün ümitleri yıkılmış sigortacı arkadaşlarımız var. Etik dışı hiçbir faaliyeti olmayan bu arkadaşların illa mesleklerini kaybetmesi mi gerekiyor? Mesleğimizin ciddi bir sorunu bu. Sigortacılığı bilen bu arkadaşlar meslek hayatlarını sürdürebilmek için işbirliği arıyor. Daha önce yaşadığı bu sorunları yaşamadan, prim alarak bu işi yapmaya devam edebiliyor bizim gibi yapılar sayesinde. Yani PASAD, bu sorun sosyal travma haline gelmeden çözüm bulan bir kurum.

Sektörün gidişatı bu yönde ve bu yapıların yanlış anlaşılmaması yazım. Hatta destek olunması gerekir, çünkü biz güçlü acente yapıları istiyoruz. Bu iş illegal yapılmak zorunda kalınmasın.

PASAD bu işin bir meslek olarak yapılmasını istiyor. “Acente kurumsallaşmalı, sigortacılık profesyonelleşmeli” diyoruz. Acentelik meslek değil, kurumun adıdır. Bizler sigortacıyız. Sigortacılık çocuklara devredilecek meslek olamaz. Çünkü hiçbir meslek devredilemez. Meslek olmak için öncelikle akredite şartı ve ayrıca branşlaşma olmalı. Meslekte yükselmek diye bir şey vardır, bu yüzden kıdem şartı olmalı. Bir de bu mesleğin sınırları olmalı. Bu sınırlar da kişinin kendisini geliştirmesi sağlamalı.

“MESLEĞE HER YIL 50 BİN KİŞİ GİRSİN”

PASAD olarak mesleğe girmek kolay olmalı diyoruz. Mesleğe başlamak için acente kurma şartı olmamalı. Örneğin eğitim ve SEGEM gibi şartları tamamlayan 50 bin kişi her yıl bu mesleğe giriş yapabilsin.  Ama mesleğe girdi diye her poliçeyi kesmemeli tabii. Zorunlu branşlarla başlayacak ve örneğin, yılda en fazla bin poliçe kesebilecek ve toplam teminat limiti olacak. Bir yıl sonra sınava tabi tutulup yükselme şansına sahip olabilecek. Bundan sonra da, mesela yangın veya sağlık branşına başlayabilecek. Bu yapılanmanın sektörde geniş çapta tartışılarak zemini ve tanımları yapılmalı, gerekirse bu konuda çalıştay düzenlenmeli diye düşünüyoruz.

Kurumsallaşmış acente yapıları içinde sigortacılara bireysel gelir elde edebilme imkânı tanıyacak yasal altyapının oluşması gerekiyor. Doktor ile hastane ilişkisi gibi düşünebiliriz. Sigortacılarda anlaştıkları acentelerle işbirliği yapıp serbestçe gelir elde edebilmeli ve bu yasal bir zemine dayanmalı. Tabela takınca sigortacı olunmuyor. Levhaya kayıt olmak, bu mesleğe sahip olmak için yeterli kriter olarak algılanmamalı.

50 bin kişi girsin diyorsunuz. Bu yeni girecekler için sektör nasıl cazip hale gelebilir peki?

Sigortacı mesleğinde yükseldiği zaman daha çok kazanabileceğini görmeli. Örneğin, 10 milyon lira teminatlı yangın işini A sınıfı diyebileceğimiz 20 yılını bu işte geçirmiş bir sigortacı yapabilmeli. Elbette kendi de acentelik açabilmeli ya da mesleğini kurumsal bir acentenin içinde belli anlaşma şartlarıyla yürütmeli. Bu dediklerimiz bugünden yarına hayata geçemeyebilir, tartışılıp boşluklar doldurulabilir. Çünkü sigortacılık ancak bu sayede aranan bir meslek haline gelebilir. Trafiği yeni başlayanlar yapsın ama büyük işleri artık bu işin generali, profesyonelleri, A sınıfı (isimlendirme önemli değil) vasıflardaki sigortacılar denebilecek sigortacılar yapsın diyoruz.

Bir de acentelerin dijitalleşmesi meselesi var…

Evet, acente kendini dijitalleştirsin deniyor ama tek başına nasıl yapsın! Sahada iş bulma peşindeki acenteye sigorta şirketi destek olmalı. Dijital platformları etkin kullanabilen, yazılımları güncel tutan, mesajlarla müşterisine güncel bilgiler veren, sosyal medyada etkin olan acentelerin önümüzdeki yıllarda daha da önce çıkacağı, diğer acentelerin geride kalacağı bir yola hep birlikte girdik.

“ONLİNE POLİÇE DÜZENLEME DÖNEMİNE GEÇİLİYOR”

Bundan üç beş yıl öncesine kadar İnternetten poliçe satmak neredeyse suç gibi algılanıyordu. Şimdi iş değişti. Ama bu tip teknolojik değişimleri büyük sermaye gruplarının ele geçirip bize bırakmama ihtimali çok yüksek. Başkaları sektöre girmesin demek de çözüm değil. Onun yerine bu iş meslek olursa, mesleğin dışında kimse poliçeye imza atamaz ise, akredite olanların da kıdemleri olursa, branşları tanımlanırsa, mesleki limitleri belli olursa bu sigortacılar için fırsat haline gelecektir. O zaman da büyük sermaye gruplarının yaptıkları iş boyutunda kıdeme sahip çok miktarda sigortacı çalıştırması gerekir, o da işlerine gelmez. O zaman yine gerçek sigortacı bireyler ön plana çıkar.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Şunu söylemek istiyorum: Sektörümüz, ofise, tabelaya, fiziki şartlara değil, bu mesleği icra edecek bireylere odaklanmalı, bireyleri tanımlamalı, yetkilendirmeli ve sınırlandırmalı. PASAD olarak biz bunu istiyoruz ve destekliyoruz.

PASAD, son 10 yılda acentelerin kendi öz kaynaklarıyla yarattığı tek başarılı projenin adıdır. Bunu gururla söyleyebilirim.

Mustafa Dikgitmez

Sektörde kısa sürede işini geliştirip bir acente derneğinin başkanlığına kadar yükselen Mustafa Dikgitmez, 2008 yılında dijitalleşme fırsatını görerek sigortacılığa adım atıyor. Daha önce bilgisayar yazılımcılığında kariyer yapan Dikgitmez aslında bir bilgisayar mühendisi. Bu alanda İstanbul Üniversitesi’nde lisans ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans derecesi bulunuyor. Dijital pazarlama bilgisinden dolayı sigortacılıkta fırsat görüp sigortasepeti markasıyla bu alana giren Dikgitmez, “O zaman şirketlerimiz bu tip girişimcilere değil dijitalden satış izni, acentelik bile vermek istemiyorlardı. Şimdi ise web sitelerinde satış özelliğine işlerlik kazandırmayan acentelere uyarıda bulunuyorlar” diyor. Mustafa Dikgitmez Necmi Üze’den devraldığı PASAD başkanlığını geçtiğimiz yıldan bu yana sürdürüyor.