Uğur Gülen’in kaleminden: Sigorta sektörünün iklim mücadelesi

Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, yapılan araştırmalara göre sigortacıların iklim değişikliğiyle ilgili eylemlerini artırdıkça işlerini güçlendirme fırsatına sahip olacaklarının vurgulandığını belirtti.

Uğur Gülen, linkedin hesabından yayınladığı “Sigorta Sektörü İklim Mücadelesinde Ön Saflarda” başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:

Geçenlerde BBC’nin derlediği bir iklim raporunu inceleme fırsatım oldu. Ortaya çıkan tablo gerçekten ciddi. 2020 yılında atmosferdeki karbondioksit miktarı milyonda 417 oldu. Bu miktar en son 4 milyon yıl önce 400’ün üstüne çıkmış. O zaman sıcaklıklar şimdikinden 2–4°C derece fazla, denizler 10-25 metre daha yüksekmiş. Rapora göre son on yıl şimdiye kadar kaydedilen en sıcak on yıl olmuş. 2020’de sıcaklıklar 19’uncu yüzyıldaki yıllık ortalamadan 1,2°C daha yüksekmiş.[1]

Ünlü danışmanlık şirketlerinden Boston Consulting Group’un (BCG) yakın zamanda gerçekleştirdiği bir çalışmada sigorta sektörünün bu alanda neler yapabileceği üzerinde duruluyor.[2] Sektörün iklim mücadelesine ön saflardan katıldığı, bunun hem dünya hem sektör için önemli bir değer yaratabileceği net bir şekilde ortaya konuluyor.

BCG’nin 8 ülkede 3.000 kişinin katılımıyla yaptığı bir araştırma katılımcıların %70’inin içinde bulunduğumuz dönem öncesine göre şimdi insan faaliyetlerinin iklime yönelttiği tehdidin daha fazla farkında olduklarını ortaya koydu. Dahası katılımcıların %87’si şirketlerin çevreyle ilgili endişe ve yaklaşımlarını ürünlerine, hizmetlerine ve faaliyetlerine yansıtması gerektiğine inanıyor.

Bu çerçevede elbette sigorta sektörüne de önemli sorumluluklar ve görevler düşüyor.

BCG’ye göre sigorta sektörü bu mücadele kapsamında ürün ve hizmetlerini iklim krizine çözüm olacak şekilde geliştirebilir, yenilenebilir enerji kaynakları gibi sektörlere yatırımı ön planda tutabilir, tedarikçiler de dahil olmak üzere şirket içi operasyonlarda CO2 emisyonlarını azaltacak önlemler alabilir.

Bu noktada özellikle ürün portföyünde yapılacaklar önemli. Düşük karbon ayak izine sahip şirketlere, hibrit araç sahiplerine, enerji verimli evleri olan bireylere prim indirimleri sunmak da yine yapılacaklar arasında. Örneğin Swiss Re 2023 yılına kadar karbon yoğun akaryakıt ve gaz üretimi yapan şirketlere sigorta, reasürans sağlamayı ve yatırım yapmayı durduracağını, öte yandan enerji sektöründeki şirketlerin yenilenebilir kaynaklara yönelimini de destekleyeceğini açıkladı.

BCG araştırması sadece yapılacakları değil fırsatları da ön plana çıkarıyor.

Sigortacıların iklim değişikliğiyle ilgili eylemlerini artırdıkça işlerini güçlendirme fırsatına sahip olacakları vurgulanıyor. Sağlam bir iklim stratejisi yeni sigorta türlerinin gelişmesini teşvik ederken, yeni müşterileri de beraberinde getirebilir. Uluslararası Finans Kurumu’na (IFC) göre küresel elektrik talebi 2030 yılına kadar yüzde 30 artacak ve gelişmekte olan pazarlarda yenilenebilir enerji yatırımlarına 23 trilyon dolarlık teşvik sağlanacak. Bu sektördeki yeni işletmeler ve varlıklar sigortacılar için büyük bir pazar oluşturacak.

Evet, iklim değişikliği ile mücadele konusu sektörümüze yeni görevler getirdiği gibi fırsatlar da sunuyor. İklim konularını karar alma sürecine dahil eden sigortacıların yatırım performansını artıracağı düşünülüyor.

Küresel sigorta sektörü görevini yerine getirmeye hazır.  Türkiye’de de sigorta sektörünün artık iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha net ve kapsamlı politikalar, yaklaşımlar geliştirme zamanı çoktan geldi.

[1] https://www.bbc.com/future/article/20210108-where-we-are-on-climate-change-in-five-charts

[2] https://www.bcg.com/publications/2020/insurers-take-up-the-climate-fight