AGCS: Dünya genelinde siyasi riskler ve şiddet artıyor

Allianz Global Corporate & Specialty’nin (AGCS) raporuna göre, şirketlerin önümüzdeki aylarda daha fazla siyasi kargaşa ve şiddete hazırlanmaları gerekiyor.

AGCS, isyanlar, vandalizm veya diğer sivil huzursuzluk türlerinden kaynaklanan hasar, rahatsızlık ve kayıpların artık şirketler için en önemli politik riskler arasında yer aldığını ve COVID-19 salgınının devam eden etkisinin büyük olasılıkla daha fazla huzursuzluğu körükleyeceğini söyledi. Sigortacı, iş sürekliliği planlamasının proaktif olarak siyasi şiddet risklerini ele alması gerektiğini belirtti. Özellikle perakende gibi yüksek riskli sektörlerde.

AGCS’de küresel siyasi şiddet ve düşmanca çevre çözümleri başkanı Bjoern Reusswig, “Neyse ki, büyük ölçekli terörizm olayları son beş yılda önemli ölçüde azaldı. Ancak, son iki yıldaki ayaklanmaların ve protestoların sayısı, ölçeği ve süresi şaşırtıcı. Ekonomik zorluklardan polis vahşetine kadar çeşitli konularda dünyanın dört bir yanındaki vatandaşları etkileyen protestolar nedeniyle sivil huzursuzluk arttı. COVID-19 salgınının etkisi işleri daha da kötüleştiriyor. Görünürdeki ekonomik gerilemenin sona ermesine dair küçük bir işaretle, protestoların sayısının artmaya devam etmesi muhtemel.” dedi.

Yıllık küresel risk araştırması Allianz Risk Barometer 2021’e göre, sivil kargaşa olayları şirketler için daha önemli bir risk haline geliyor. Bu yılki ankette, “siyasi riskler ve şiddet” 2018’den bu yana ilk kez ilk 10 riske girdi. Bu eğilim, küresel protestocuların sayısının önümüzdeki iki yıl içinde artacağını öngören son araştırmalarla destekleniyor. Araştırma firması Verisk Maplecroft, 75 ülkenin 2022’nin sonlarına kadar protestolarda artış yaşamasını bekliyor. Bunlardan 30’dan fazlasının büyük ölçüde Avrupa ve Amerika’da önemli faaliyetler görmesi muhtemel.

AGCS, COVID-19 salgınının hem uzun süredir devam eden şikayetleri büyüttüğü hem de onlara bir odak noktası verdiği için sivil huzursuzluğun temel itici gücü olduğuna dikkat çekti. COVID-19, siyasi istikrara zarar verdi, kutuplaşmayı artırdı ve eşitsizlik, çalışma koşullarını ve medeni hakları aşındıran konuları açıkça vurguladı.