Kerim Gürkan: Sektördeki dijital açığı kapatarak hizmette fark yaratmak için geldik

Ülkemizdeki sigorta ve reasürans brokerliği pazarının yeni yatırımcısı BMS’in Türkiye CEO’su Kerim Gürkan, yarım asırlık uluslararası bir broker olarak, her geçen gün sofistikeleşen risk yönetimi ve sigorta satın alma süreçlerinde müşterileri küresel risklere karşı daha dirençli hale getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Hem sigorta hem de reasürans brokerliğinde iddialı olduklarını vurgulayan Gürkan, “Pazarda istenen seviyelerde olmadığını gözlemlediğimiz hizmet kalitesinde fark yaratmayı planlıyoruz” dedi.

Sigorta Dünyası’nın Temmuz ayı konuğu olan Gürkan, dünyada vaka çalışması olarak gösterilen Türk dijital bankacılığının gelişme hızının, ülkemizde sigortacılıkta yapılabileceklerin de göstergesi olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Dijital sigortacılığın, teknolojik yeniliklere uyum sağlama refleksi kuvvetli olan toplumumuzda çok önemli fırsatlar barındırdığına inanıyorum. Dijital imkanlar sayesinde gelişmesini hızlandıracak olan sektörümüzün kalifiye insan kaynağını çekebilme kabiliyeti de artacaktır. Yetenek havuzunun gelişmesiyle toplumdaki sigorta farkındalığının artacağına ve 120 dolar olan kişi başı prim üretimimizin AB ortalamasını yakalamak için yukarı yönlü hareket etmeye başlayacağına inanıyorum.” 

Kerim Bey öncelikle sektöre yeniden hoş geldiniz. BMS ile sigortacılığa dönüş kararı nasıl oldu, anlatır mısınız?

BMS geçtiğimiz dönemde emeklilik ve yatırım fonlarından, küresel büyüme stratejisini hayata geçirmek adına önemli yatırımlar aldı. Bu çerçevede 2020 yılında kendileri bizimle iletişime geçerek Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldıklarını belirttiler ve bu yatırımı bizimle gerçekleştirmek istediklerini söylediler. Ekip olarak JLT’de göstermiş olduğumuz performans, şirket kurucu ortaklarımızdan Servet Gürkan’ın yıllara dayanan sigortacılık ve brokerlik tecrübesi, Tamer Saka’nın da kurumsal risk yönetimi alanındaki tecrübesini birleştirerek, Türkiye’deki kurumların risk yönetimi ve transferi açısından ihtiyaçlarını karşılayacak bir şirket olmak üzere yola çıkma kararı aldık. Direkt yabancı yatırımın tarihsel olarak en düşük olduğu bu dönemde İngiliz bir firmanın yatırım yaparak sektörümüze güvenini göstermesi bizim için oldukça gurur verici oldu. BMS, Türkiye’ye yatırım yapma kararını aldığında uzun vadeli bir yatırımla, burada yıllar boyu sürecek bir yapı kurmak istediğini belirtti. Biz de onların bu stratejisi doğrultusunda, sürdürülebilir kârlı bir büyüme trendi ile Türkiye’nin sayılı brokerlerinden olmak için kolları sıvadık.

Bunu nasıl yapmayı planladığınızı ve hangi boşluğu dolduracağınızı da dinleyebilir miyiz sizden?

Geçtiğimiz iki yıl küresel anlamda brokerlik piyasasında konsolidasyonlarla hatırlanacak bir dönem oldu. Marsh’ın JLT’yi alması ardından AON – Willis birleşme süreci gündemi hayli meşgul etti ama sonuçta gerçekleşmedi. Yeni rekabet ortamında özel ve karmaşık risklere odaklanan, butik hizmet anlayışına hakim, dijitalleşmeyi iş modelinin merkezine yerleştiren ve ekibinde en iyilerle çalışmayı hedefleyen uluslararası yetkinliğe sahip ciddi bir alternatif yaratmak için yola çıktık. Yarım asırlık kendini ispatlamış uluslararası bir şirket olarak, Türkiye’de her geçen gün daha da sofistikeleşen risk yönetimi ve sigorta satın alma süreçlerinde müşterilere küresel ve yerel tecrübemizi sunarak, pazarda istenen seviyelerde olmadığını gözlemlediğimiz hizmet kalitesinde fark yaratmayı planlıyoruz.

“Çözülmesi zor bir problemde akla BMS gelecek”

Uzmanlık gerektiren branşlarda dünyanın her yerinden know-how ve kapasite temin ederek müşterilerimizin risk transfer ihtiyaçlarına hizmet vermeyi planlıyoruz. Ne zaman sigorta ve risk yönetimi anlamında çözülmesi zor bir problemle karşılaşılsa, BMS’in bu sorunu çözeceğinin düşünülmesini istiyoruz.

BMS gibi hem reasürans hem de sigorta alanında faaliyet gösteren küresel brokerler sigorta şirketleriyle iki türlü ilişki kuruyorlar: Hem trete ve ihtiyari reasürans sağlayan bir çözüm ortağı hem de sigorta şirketinin kapasitesini müşterilerine sunan bir dağıtım kanalı. BMS’in yetkinlikleri doğrultusunda bu iki alanda da çok iddialıyız. Bunun için kurum içerisinde iki ayrı departman kuruyoruz ve sigorta şirketlerinin hem reasürans teminatı sağlayan brokeri hem de müşterilerimize bu şirketlerin teminatlarını pazarlayan bir dağıtım kanalı olmak istiyoruz. BMS’in trete alanındaki modelleme tecrübesini ve dijital araçlarını Türkiye’de sigorta şirketlerine tanıtarak, sadece kapasite bulan bir broker olmanın ötesinde, danışmanlık şapkamızla sermaye çözümleri, alternatif risk transfer çözümlerini de masaya koyarak sigorta sektörünü derinleştirmek için çalışmayı planlıyoruz.

Peki, daha çok hangi alanlarda hizmet vermeyi düşünüyorsunuz?

Kurucu ekibin tecrübesi endüstriyel ve “specialty lines” denen uzmanlık alanlarında -bu doğrultuda başlangıç olarak büyük ve yurtdışı kapasitesine ihtiyaç duyan risklerin teminatlandırılmasıyla yola çıkacağız. Bununla birlikte de sigorta ve reasürans şirketleriyle birlikte projeler geliştirerek özel teminatlar, fasiliteler ve affinity projelerine odaklanacağız. Trete alanında da BMS tecrübesini Türkiye’ye ithal ederek modelleme alanında alternatif yaratmayı arzu ediyoruz. Hızlı bir şekilde sağlık ve retail segmentinde de büyümeyi planlıyoruz. Büyük risklerin yanı sıra finansal, sorumluluk ve siber sigortalar alanında da fasiliteler ve özel ürünlerle hem müşterilerimize hem de sigorta şirketlerine hizmet vermek istiyoruz.

Burada Türkiye sigorta sektöründeki fırsatlar da önemli hale geliyor. Siz ne tür fırsatlar olduğunu düşünüyorsunuz sektörde?

Öncelikle konvansiyonel sigortacılığın dışındaki finansal ve alternatif risk transfer ürünlerindeki potansiyel bizi çok heyecanlandırıyor. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’deki 3 milyar lira değerindeki gayri nakdi kredi havuzuna henüz sigorta sektörü mesafeli duruyor -bu alanda yapılacak çok şey olduğuna inanıyorum. Bunun haricinde, dünyada vaka çalışması olarak örnek gösterilen Türk dijital bankacılığının gelişme hızı ülkemizde sigortacılıkta yapılabileceklerin bir göstergesi. Dijital sigortacılığın teknolojik yeniliklere uyum sağlama refleksi kuvvetli olan toplumumuzda hem de bölge için çok önemli fırsatlar barındırdığına inanıyorum. Bu iki önemli unsurla birlikte sektörün kalifiye insan kaynağı çekebilme kabiliyeti de artacaktır. Yetenek havuzunun gelişmesiyle de toplumsal farkındalık artacak ve 120 dolar civarı olan kişi başı prim üretimimiz AB ortalamasını yakalamak için yukarı yönlü hareket etmeye başlayacaktır diye inanıyorum.

Şimdiye kadar konuştuklarımızdan dijitalleşmenin sizin gibi genç bir yönetici için ne kadar önemli bir başlık olduğu iyice anlaşılıyor…

Evet, dijitalleşme bizim stratejimizin merkezinde. Sektörümüz her ne kadar bu konuda çok istekli olsa da ne yazık ki halen birçok süreç analog çalışıyor. BMS olarak Türkiye’de teknolojiyi en üst seviyede kullanan broker olma iddiasıyla yola çıkıyoruz. Brokerlerde dijitalleşmenin üç bacağı var:

  1. İç Süreçler: Şirketimizdeki tüm süreçleri tanımladık ve bunları dijital iş takip platformlarına yansıttık. Böylelikle şirketimizdeki tüm süreçlerimizin takibi yapılabilir oldu. Böylelikle müşteri hizmet kalitemizi ölçülebilir hale getirdik. CRM, süreç ve belge yönetimlerinin dijitalleşmesi, brokerlerin zaman ve enerjilerini daha çok müşterilerimizin ihtiyaçlarına stratejik çözümler üretmelerinin önünü açacaktır.
  2. Müşteri Hizmetleri: Türkiye’nin en büyük sigorta alıcısı olan kurumlar bile halen sigortalarını dijital olmayan ara yüzlerle yönetmek durumunda kalıyorlar. Biz müşterilerimizin bu sorununu merkeze alarak bir platform geliştirdik ve en kısa zamanda hizmete açacağız. Böylelikle kurumlar artık sigorta süreçlerini ve poliçelerini şeffaf bir şekilde takip edecek ve gerekli raporlamalarını bizim tool’umuz üzerinden yapacaklar
  3. İş Geliştirme: BMS Türkiye olarak B2B2C iş modeline çok inanıyoruz. E ticaretin katlanarak büyüdüğü, dijital içerik tüketiminin tavan yaptığı bir dönemde dijital platformlar üzerinden yapılacak sigorta satışlarına yönelik yurtdışından alanında lider insurtech’lerle iş birlikleriyle affinity projelerinde teknoloji ve teminatı birlikte sunmayı planlıyoruz.

BMS’in Türkiye’deki orta ve uzun vadeli üç hedefi

  • Türkiye’yi BMS için bölgesel bir merkez haline getirmek istiyoruz. Türk sigortacılığının yetenek havuzu bunun için oldukça müsait. BMS Türkiye’de birlikte çalışacağımız arkadaşların BMS’in yurtdışında kurulacak ofislerine BMS kültürünü taşıyan elçiler olmalarını sağlayacak adımlar atıyoruz.
  • Çalışan mutluluğu en yüksek brokerlerden biri olmayı arzu ediyoruz. Bunun için çok şeffaf bir liyakat ve değerlendirme sistemi geliştirdik. Ekip arkadaşlarımın heyecan duydukların alanlara odaklanması, eğitimlerle ilgi duydukları alanlarında derinleşerek Türkiye’de ve BMS içerisinde alanın uzmanı olmalarının önünü açmak istiyoruz. Ayrıca ilgi duydukları alanlarda projeler gerçekleştirmelerini sağlayacak zeminler yaratıyoruz.
  • BMS Türkiye olarak şirket satın alma veya Silikon Vadisi deyimi ile “Acquihire” (ekip sebebiyle satın alma/transfer yapma) seçeneklerine açığız. Organik büyüme iştahımızın yanında satın almalarla da büyümeyi planlıyoruz.

“Direkt yabancı yatırımın tarihsel olarak en düşük olduğu bu dönemde İngiliz bir firmanın yatırım yaparak sektörümüze güvenini göstermesi bizim için oldukça gurur verici oldu. BMS, uzun vadeli bir yatırımla Türkiye’de yıllar boyu sürecek bir yapı kurmak istiyor. Biz de onların bu stratejisi doğrultusunda, sürdürülebilir kârlı bir büyüme trendiyle Türkiye’nin sayılı brokerlerinden olmak için kolları sıvadık.”

Sigorta süreçleri yeterince dijitalleşemedi

Stratejimizin merkezinde ise dijitalleşme yatıyor. Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan ve müşterilerimize de bu konuda en dijital tecrübeyi sunan broker olmayı planlıyoruz. Bugün bir bankada 10 TL’lik bir hesap açtığınızda dahi birçok dijital ürünü kullanabilirken, milyon dolarlık poliçeler alan Türk müşteriler ne yazık ki halen daha sigorta süreçlerini dijital süreçlerle idare edemiyorlar.

BMS insurtech’lerin Türkiye’ye giriş kapısı olacak

BMS olarak biz tüm iç süreçlerimizi dijitalleştirerek, aynı zamanda da müşterilerimize de en iyi dijital deneyimi sunmayı amaçlıyoruz. Bununla birlikte dünyanın önemli insurtech’lerini de Türk pazarına sokmak ve sigorta şirketlerimizle işbirlikleri yaratmak için de çalışmalar yapıyor, bu coğrafyada büyümek isteyen küresel insurtech’lerin Türkiye’ye giriş kapısı olmayı arzu ediyoruz.

Kerim Gürkan kimdir?

Kerim Gürkan, Alman Lisesi ve Sabancı Üniversitesi’nin ardından İtalya’daki Bocconi Üniversitesi’nde MBA yaptı. İtalya’da Ferrari ve yönetim danışmalığı şirketi Bain & Company’de çalıştıktan sonra 2014’te Servet Gürkan’ın önderliğinde, JLT’nin kuruluşunda ve faaliyetlerinde yönetici olarak yer aldı. Şirketin 2019 yılında satılmasıyla birlikte, dünyanın en hızlı büyüyen mobilite start-up’larından olan Flixbus’a katıldı. 7 yıllık genç bir şirket olmasına rağmen şehirlerarası ulaşımda dünya lideri haline gelen bir teknoloji platformu olarak 3 milyar avroluk bir değere ulaşan Flixbus, Türkiye’de de Actera isimli girişim sermayesi fonundan Kamil Koç’u satın aldı. Bu strateji doğrultusunda Gürkan da Flixbus’ın temsilcisi olarak, Kamil Koç’un satın alma sonrası birleşme ve entegrasyon sürecini yönetti. Bu süreci, “Neredeyse 100 yıllık bir Türk şirketini, yedi yıllık küresel bir startup’la birleştirmek oldukça zor ancak keyifli oldu benim için” diyerek özetliyor Gürkan.