Eşdeğer parça kullanımının genel şartlardan çıkarılması tartışılıyor…

Assistcam Asistans Destek Hizmetleri’nde Operasyon Direktörü Saim Öztürk, Linkedin hesabında konuya ilişkin bir yazı kaleme aldı. Öztürk yazısında, eşdeğer parça kullanımının genel şartlardan çıkarılması büyük bir hata olduğunu belirterek, “Sadece Otomotiv Sektöründe, ki bu sektör birçok teknolojik gelişimin lokomotifidir. Ülkemizde sigortacılık uygulamaları (genel şartlar) vesilesi ile önü açılma imkânı bulunmuş iken sanki her şeyin çözümü olacakmış gibi rafa kaldırıldı.” ifadelerine yer verdi.

Saim Öztürk’ün “Eşdeğer parça kullanımını teşvik edecek çalışmalar tekrardan harekete geçirilmelidir!” başlıklı yazısı şöyle:

Eşdeğer parça kullanımının genel şartlardan çıkarılması büyük bir hata oldu.

Bilindiği üzere, 4 Aralık 2021 tarihinde Resmi Gazete’ de yayınlanan 29355 sayılı tebliğ doğrultusunda Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’ ında değişiklik yapıldı. Bu kapsamda eşdeğer yedek parça kullanımı araç üzerindeki hasarlı parçanın orijinal olmadığının veya orijinal olarak temin etmenin mümkün olmadığının tespit edilmesi şartına bağlandı.

Bu mesele sigorta sektörünü yakından ilgilendirmesine rağmen görünen o ki sadece sigorta sektörü kaybetmedi. Bence meseleyi farklı açılardan da değerlendirmek gerekir ki üzülerek söylüyorum birkaç cılız açıklama dışında bu tür bir değerlendirme yapana da rastlamadım.

Elimize gelen fırsatı ne uğruna teptiğimizi anlamaya çalışıyorum.

Ülkemizde eşdeğer parça kullanımı ve standartları ile ilgili önemli sorunlar olduğu aşikardır.

Bu durumun araç sahiplerine bazı mağduriyetler yaşattığı da bilinen bir durum.

Fakat olması gereken, “eşdeğer parça kullanımı konusundaki aksaklıkların telafi edilmesi veya geliştirilmesi miydi? Yoksa bu uygulamayı tamamen rafa kaldırmak mıydı?”

Yaşanan aksaklıkların kaynağı ve çözümü belli iken bu karar ciddi maliyet artışlarına, cari açığın büyümesine ve bence en önemlisi ülke olarak otomotiv sektöründe ne yazık ki yedek parça üretemeyen, gelişemeyen, pahalıya ithal eden noktada oluşumuzu kalıcı hale getirmiştir. Bu anlamda eşdeğer parça kullanımının genel şartlara girişi çok büyük bir umuttu. O günlerde söylenenleri çok iyi hatırlıyorum. Bunların en önemlisi “yerli üretimin teşviki için çok büyük bir adım” olarak görülmüştü. Geliştirilseydi ve akreditasyon sorunu çözülseydi bu bir başlangıç olacaktı. Çok sayıda yerli üretici bu konuya ilgi göstermiş, risk almış ve belirli yapılanmalar, girişim ve yatırım grupları ortaya çıkmıştı. Ankara’ da Sanayi Bakanlığı’ nın da katılımı ve gözetiminde çalıştaylar yapılmış, önemli bazı kararlar alınmıştı.

Ne oldu da ilerlemesine izin verilmedi? Kimler elini taşın altına sokmaktan kaçtı? Sigortacılar bu konuda neden bu kadar duyarsız kaldı?

Bu alanda yapılacak geliştirmelerin ve teşviklerin ekonomimize çok önemli katkıları olacaktı. Yazmaya kalksak sonu yok ama en göze çarpanlarını belirtmek gerekirse;

1.     Büyük bir know how oluşacak “üretmeyi” öğrenecektik.

2.     Araç sahipleri ve otomotiv sektörünün aynı kalitede yedek parçayı yerli ve milli imkanlarla daha ucuza temin etmesi ve kullanması mümkün olacaktı.

3.     Yerli üretici, sürekli gelişerek ve standartlara uygun üretim yapması gerektiğini bilerek iş yapacaktı.

4.     Ciddi bir istihdam ve uzmanlık alanı yaratılacaktı.

5.     Araçların hasar veya bakım/onarım maliyetleri daha da düşecekti.

6.     Dışa bağımlılık azalacak hatta otomotiv sektörü ile ilişkili olan birçok sektör ve yan dallarda gelişim gözlenecekti.

7.     Sigorta şirketleri çok ciddi maliyet avantajı elde edecek, yedek parça kullanımı ile ilgili uyuşmazlıklar ortadan kalkacaktı. Bu nedenle sigorta primleri düşecek ve alternatifli sigorta ürünleri yaygınlaşacaktı.

8.     Özel servisler araca uygun yedek parçaya daha kolay ulaşacak daha karlı satış imkânı bulacaktı.

9.     Bu günlerde karşılaştığımız döviz kuru ve tedarik güçlükleri ile daha rahat başa çıkma imkânı yaratılabilirdi.

10.  Kalite standartları ve tüketici ihtiyaçları sistematik olarak takip edilebilecek ve yerli imkanlarla oluşan inovatif çalışmalar kendini gösterebilecekti.

Sadece Otomotiv Sektöründe, ki bu sektör birçok teknolojik gelişimin lokomotifidir. Ülkemizde sigortacılık uygulamaları (genel şartlar) vesilesi ile önü açılma imkânı bulunmuş iken sanki her şeyin çözümü olacakmış gibi rafa kaldırıldı.

Görünen o ki kendimiz için üretmek yerine başkası için üretim yapma politikası benimsenmiş.

Gelin şimdi sadece Sigorta Sektöründe Kaliteli ürünü Alternatif üretmek yerine pahalıyı ithal edince araç sahipleri ve müşteriler daha memnun olacakmış gibi bir sığ bakışın arkasına sığınarak alınan kararların nasıl problemlere sebebiyet vereceğini görmeye çalışalım.

Sigorta sektöründe özellikle hasar yönetiminde bazı oranlar vardır ki maliyet yönetiminde çok önemli olduğu bilinir. Bunlardan bazıları (yedek parça kullanımı ile ilgili olanlar);

*Yedek parça kullanım oranı:

Yedek parça tutarının toplam hasar bedeli içindeki payıdır. Bu oran kaskoda (cam hasarları dahil edildiğinde) % 80 seviyelerine gelmiş durumda. Trafikte is %60-65 arasında gidiyor(du). Orijinal parça kullanım mecburiyeti ile Trafik dosya maliyetlerinin Kaskodan hiçbir farkı kalmayacak.

Bunun anlamı, hasar dosya maliyetleri, orijinal parça tedariğinde rekabetin azalmasından, tedarik zincirinden kaynaklı inkonto oranlarının düşüşünden ve  enflasyon ile kur artışlarından bağımsız olarak mevcut  maliyetlere ek olarak en az  %20 artacak. İlaveten kur artışı ve iskonto oranlarının azalmasından kaynaklı kayıplar nedeniyle daha da artacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Bu artışın alternatifi ise, onarım oranının artırılması olarak görünüyor. Bu oran aslında Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında ülkemizde çok iyi bir seviyede görünüyor. Türkiye’de TRAFİK sigortasından hasar onarım hizmeti alınan dosyaların % 90 ı anlaşmasız ve özel servislerden sağlanmaktadır. Bu servislerin %90 ı yedek parça satıcısı olmadığı için zaten en büyük kazanç kapıları onarım yoluna gitmektir. Bu noktada pek değişiklik olacağını sanmıyorum ama şüphesiz orijinal parça fiyatlarının yüksekliğine bağlı olarak işçilik ücretleri de tatmin edici seviyelere gelecektir. Basiretli Esnaflar layığı ile onarım yapma konusunda gerekli hassasiyeti gösterirken, aynı hassasiyeti taşımayan ve rekabet adına layığı ile onarım ilkesinin terk edileceği çok sayıda vaka ile karşılaşılacağı kaçınılmaz görünüyor. Umarım korktuğum başımıza gelmez ve bu durumun bedeni hasarlarla sonuçlanan olaylara sebebiyet verdiği izlenmez.

*Orijinal parça üzerinden mutabakat yapılıp alternatif parçalar ile onarım yapma oranı;

Günümüzde bir suistimal noktası olan bu konunun çok daha fazla suistimal edileceği kaçınılmaz görünüyor. Özellikle bu konularda açık gözeten hasar takip ve danışmanlık firmalarına gün doğdu. Bunlar hasarları satın alıp en ekonomik yöntemlerle onarım yaptırdıktan sonra sigorta şirketlerinden Orijinal fiyatlar ile talep edecek ve doğacak uyuşmazlıkları çok daha rahat şekilde tahkime taşıma imkânı bulacaklar. Sigortacılar bunun şirkete maliyetini çok iyi bilirler.

*Pert edilen dosya oranı artacak;

Trafik sigortasında hasar maliyeti orijinal parçalarla belirlendiğinde oluşacak artış nedeni ile, (güncel değer-sovtaj(hasarlı bedeli)) arasındaki fark, onarımdan daha ekonomik hale gelecek ve çekme belgeli PERT etme oranları ciddi biçimde artacak. Şirketler bu argümanı kendi avantajlarına kullanma imkanı bulurken hasarlı satılan veya araç sahiplerine terk edilen bu araçların tekrar onarılarak (nasıl onarıldığı takip edilmeden) trafiğe dönüşlerinden kaynaklı problemlerin artacağı göz ardı edilmemelidir. Bu sorunlar hem vatandaşta hem de sigorta şirketleri üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır.

Pert etme oranlarının artışı ile özel servis esnafı, orta ve yüksek montanlı hasar onarımlarından mahrum kalacak. Sigorta şirketleri ise güncel değer mutabakatsızlıkları bahane edilerek daha yüksek adette ve yüksek meblağlı tazminat davalarına muhatap olacaklar.

Bu gelişmelerin sonuçları; sigorta sektöründe özellikle de OTO KAZA SİGORTALARI üzerinde rekabet avantajını düşürecek, sigorta primleri yükselirken sigortalılık oranları düşecektir.

Dolaylı etkiler dikkate alındığında ise ülke olarak kayıplar artacak. Bu nedenlerle, eşdeğer parça kullanımını mümkün kılacak ve teşvik edecek çalışmalar tekrardan harekete geçirilmelidir. Tabiki eşdeğer parçaların kalite ve akreditasyon standartları çok net belirlenmeli ve taviz verilmeden uygulanmalıdır. Hatalı yada eksik uygulamalar nedeniyle sebep olunan mağduriyetler ve sonuçları hakkında büyük bir bedel ödendiği için aynı hatalar yapılmayacaktır.

Yeniden istenirse , görülecektir ki bu alanda çok hızlı bir ilerleme kat etmek mümkün…