Lloyd’s jeopolitik iklim risklerini masaya yatırdı: Muhtemel senaryo yeşil soğuk savaş

İklim diplomasisi, yani iklimle hedefleri doğrultusunda devletlerin stratejik işbirliği yapması veya rekabete girmesinin önümüzdeki yüzyıl boyunca global siyasi gelişmelere yön vermesi bekleniyor. Sigorta Dünyası’nın Şubat  sayısında eko-lojik ekinde yer alan habere göre, bu çalkantılı ilişkilerin niteliğinin net sıfıra geçişin ölçeğinin, hızını ve nihai biçimini belirlemesi, bu süreçte geniş kapsamlı siyasi, çevresel ve ekonomik sonuçları olması bekleniyor.  

Lloyds’s’un raporunda, gerçekleşme olasılığı yüksek global iklim senaryoları üzerinden riskler inceleniyor. Lloyd’s, raporu hazırlama amaçlarının sigorta şirketleri, risk yöneticileri ve acil durum yetkililerinin giderek etkisi artan iklim riskini azaltmak için modeller ve organizasyonel stratejiler geliştirmelerine yardım etmek olarak açıklıyor ve şöyle devam ediyor:   

“Net sıfıra doğru yarışı kaçınılmaz ve düz bir yol olarak değil, belirsiz ve esnek bir süreç olarak gören bir anlayış değişimi ve bu sürecin yüzyıl boyunca insan davranışlarından ve ümit veren şaşırtıcı ayrıntılardan etkilendiğini bilmek gerekiyor.”   

Jeopolitik iklim risklerinin analizinde üç senaryo kullanılıyor:  

  1. ‘Yeşil Küreselleşme’ (İşbirliği), dünya liderlerinin, iklim değişimiyle mücadele için kararlı ve odaklanmış bir eylemin gerekliliğine ortak bir inançla, istikrarlı ve küresel bir geçiş yolunda birlikte çalışmasını öngörüyor. Jeopolitik sürtüşmeler azalırken kısa vadeli geçiş riskleri artıyor. 
  2. ‘İklim Anarşisi’ (Kaos) ise çeşitli aktörler iklim değişikliği konusunda hissedilir bir fark yaratmak için gerekli ölçek ve hızda bir hareket yaratmaya çalışırken, devletlerin çıkarlarının yine hakim olacağını öngörüyor. Bu durumda yavaş ve dengesiz bir geçiş ortaya çıkacak, geçiş riskleri böylece kısa vadede düşük kalacak ancak uzun vadede çevre ve ekonomiyle ilgili riskler çok artacak. 
  3. ‘Yeşil Soğuk Savaş’ (Rekabet), benzer görüşlere sahip devletlerin büyük güçler etrafında birleşerek ‘iklim blokları’ oluşturmalarını ve enerji, teknoloji ve pazar hakimiyeti için bloklar arasında rekabet olmasını öngörüyor. Yatırım ve inovasyon arttıran rekabetin uzun vadede ise çevre ve jeopolitik riskleri önemli ölçüde arttıracağı söyleniyor. 

Raporda Yeşil Soğuk Savaş, mevcut işbirliği seviyeleri dikkate alınarak en muhtemel senaryo olarak tanımlanıyor. Ancak gerçek hayata iki veya üç senaryonun yansıması ve devletler ve toplumların 21. yüzyıl yolculuğu boyunca iniş çıkışlar göstermesi bekleniyor.   

Analizler sigorta sektörünün inisiyatifi ele geçirme fırsatıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. COP26, iklim değişiminde aktör olarak hükümetler, STK’lardan (geleneksel aktivistler) çok, şirketler ve bireylerin (yeni ortaya çıkan aktivistler) ön plana çıktığını gösterdi.  

Lloyd’s jeopolitik ile çevreci eylem arasındaki alana şöyle girdi:  

  1. Sektörü bir araya getirmek– Galler Prensi’nin Sürdürülebilir Piyasalar İnisiyatifi’nin Sigorta Görev Gücü’ndeki ve başka sektör inisiyatiflerindeki liderlik konumu üzerinden. 
  2. Geçiş dönemi risklerinin sigortalanması– 2050’ye kadar Lloyd’s’un 3 milyar sterlin tutarındaki Merkez Fonu için net sıfır yatırım stratejisine ve Lloyd’s’un pazarında Net Sıfır Sigorta İttifakı üzerinden net sıfır sigortalama pozisyonuna sahip olmasını hedefleyerek. Aynı zamanda piyasa katılımcılarıyla birlikte çalışarak, etkisi büyük olan enerji kaynaklarına 2022’ye kadar teminat oluşturarak.  
  3. İklim direncinin geliştirilmesi– Farklı büyüklüklerdeki ülkelerin doğal felaketlerle ve iklimle ilgili tehditlerle mücadele edebilmelerine yardımcı olmak için ürünler ve çözümler geliştirilmesi. 

Sigorta sektörünün oynaması gereken çok önemli bir rol olduğunun altını çizen Lloyd’s raporu şu şekilde sonlandırdı: Tarihteki en büyük enerji dönüşüm süreci boyunca, çok uluslu şirketlerin artan siyasi risklerini yönetmelerine yardımcı olmak sigorta sektörünün bu rolünün bir yönünü oluşturuyor. Sektörün üzerine düşen görev aynı zamanda, geçiş projelerine güveni arttıracak ve jeopolitik ilişkilerin gerilmesine ve dayanışmanın bozulmasına neden olabilen inşaat sektörüyle ilgili endişeleri hafifletmek amacıyla uygun sermayenin bulunabilmesini sağlamak. Bu nedenle sigorta şirketleriyle ilgili ortaya çıkan sonuçlar çok büyük: İklim değişimiyle ilgili fiziksel ve geçiş dönemi risklerine karşılık vermeleri gerekiyor. Bu risklerin boyutları siyasi işbirliği veya rekabetin seviyesi tarafından belirlenecek. Ayrıca sigorta şirketlerinin, kendi eylemlerinin söz konusu jeopolitik hareketleri ve iklim değişiminin şiddetini nasıl etkilediğini de göz önünde bulundurmaları gerekiyor.