Özel Röportaj – Zor karar: Kömürü sigortalamalı mı sigortalamamalı mı?

Avrupa’da sigorta ve reasürans sektöründe birçok şirket yeni projeler dahil olmak üzere kömür işlerine hâlâ teminat veriyor ve bu da Türkiye’deki yeni projelerinin ilerlemeye devam edebileceğine işaret ediyor. Sigorta Dünyası’na konuşan Uluslararası Sigorta Hukuku Birliği (AIDA) İklim/Katastrofik Olaylar Çalışma Grubu Başkanı Tim Hardy, “Ancak sigorta ve reasürans şirketlerinin işleri zorlaşacak. Çünkü teminat ve yatırımlarının ESG (Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) ilkelerine uygunluğu konusunda kamuoyunu aydınlatmaları için görecekleri baskı giderek artacak” diyor.  

Uluslararası Sigorta Hukuku Birliği (AIDA) İklim/Katastrofik Olaylar Çalışma Grubu Başkanı Tim Hardy, Sigorta Dünyası Eko-Lojik ekinin iklim değişikliği ve sigorta sektörü kapsamındaki sorularını yanıtladı. Hardy, Avrupa’da sigorta ve reasürans şirketlerinin kömür yatırımlarından çıkışının hızlanarak devam ettiğini ifade etti. Yeni kömür üretim şirketlerinin Avrupa’da makul fiyatlı sigorta teminatı ve mali destek bulmalarının giderek zorlaştığını aktaran Hardy, “Ancak bu yeni kömür projelerinin veya kömüre bağlı projelerin gerçekleşmesinin beklenmediği anlamına geliyor. Çünkü sigorta ve reasürans şirketlerinin çoğu teminat veya yatırımdan çıkışlarının tam olarak hangi zamanlamayla ve hangi şartlarla yapacaklarını henüz kamuoyuna açıklamıyor. Yaklaşımlarında tam bir standart görülmüyor” dedi.  

Tim Hardy

Reasürans şirketlerinin yüzde 50’sinin, sigorta şirketlerinin ise çok daha küçük bir kısmının kömür sigortasında teminatlarını sınırlamaya şimdiden başladıklarını belirten Hard şöyle devam etti: “Ancak yeni kömür projelerine herhangi bir teminat vermeyi tamamen reddedenlerin sayısı ise çok daha az. Hatta bazıları kömüre vermezken katran kumu şirketlerine teminat verebiliyorlar. Bazı reasürans şirketleri, fakültatif reasürans teminat olmazsa trete reasüransı veriyor.”     

Munich Re 2030’a kadar çekiliyor 

Munich Re’nin, 2030’a kadar karbon nötr olma çabası kapsamında, bundan sonra dünyanın hiçbir yerinde yeni kömür şirketlerine teminat vermeyeceğini bildirdiğini aktaran Hardy, “Başka reasürans şirketleri de benzer açıklamalar yaptılar. Bazılarıysa daha üstü kapalı davrandı. Kısacası, sigorta ve reasürans sektöründe önemli bir kesim şu anda, yeni projeler dahil olmak üzere “kömür işlerine” teminat vermeye hazır ve bu da Türkiye’deki yeni projelerinin ilerlemeye devam edebileceğine işaret ediyor. Ancak hepsinin, ESG (Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) ilkelerine uygun kamuoyu aydınlatmaları ve diğer çok çeşitli riskleri nasıl karşılayacaklarını açıklamaları için görecekleri baskı giderek artacak” şeklinde konuştu.  

Türk sigorta şirketlerinin durumu 

Tim Hardy, Türkiye’nin diğer birçok ülkeye kıyasla çok daha fazla tüketici fiyatları enflasyonu, risk artışı ve doğal kaynak kullanımına bağımlılıkla karşı karşıya olduğunu da söyleyerek, “Bu hem Türk sigorta şirketleri hem de müşterileri açısından ekonomik ve siyasi zorluklar anlamına geliyor” dedi. Türk sigorta şirketlerinin, müşterileri için hem iklim değişimini yumuşatmak hem de iklim değişimine adaptasyon anlamında önlem almaya hazır olduklarını düşünen Hardy, bu konuda şöyle konuştu: “Benzer şekilde, artık desteklememeye karar verdikleri müşterilerini de mevcut uygulamalarından caydırmış oluyorlar. Ama aynı zamanda ticari ve rekabet baskısı altında bulunuyorlar. Birçok sigorta şirketi, büyük karbon ayak izine sahip olan ve bunları kolay ve hızlı bir şekilde azaltması veya değiştirmesi mümkün olmayan sektörlerden elde ettikleri prim gelirlerine bağımlı. Riskleri taşıyabilmek için reasüransa bağımlı oldukları bazı sektörlerde ise reasürans kapasitesinin bir kısmı geri çekiliyor. Bu durum birçok zorluğu beraberinde getiriyor.”  

Münich Re gibi bazı şirketlerin, kullanılması gereken modelin çok iyi bir örneğini sunduklarını da söyleyen Hardy, “Bir şirket, işveren ve yatırımcı olarak iklime duyarlı uygulamalarla müşterilerin de emisyonlarını azaltmalarına katkı sunuyorlar. Bu iki yönlü bir yaklaşım: Birincisi, karbon ayak izi büyük olan yeni işlerde sigorta olanağını veya yatırımı geri çekerek emisyonları engellemek. Diğeri ise, müşterilerle veya sigorta şirketleriyle risk yönetimi ve risk modelleme know-how’ını paylaşarak, iklim dostu işlere ve iş modellerine sigorta ve yatırım yapmalarını sağlayarak emisyon azaltmayı mümkün kılmak” dedi.  

Devletlerin iklim hareketini desteklemeleri şart 

Değişik uygulamaları hayata geçirmenin ekonomik araçlarının çoğu zaman devletlerin destek ve teşviklerine bağlı olduğunu da vurgulayan Hardy bu konuda şunları söyledi: “Birçok iklim dostu girişim veya şirket, devletin veya uluslararası kuruluşların desteğine ve sübvansiyonlarına ihtiyaç duyuyor. Tüm devletler, emisyon azaltmayla ilgili sözlerini yerine getirmek için eylem planlarını hızlandırma baskısıyla karşılaşıyor. Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de devletten beklenen, mali sübvansiyon veya diğer teşviklerle iklim değişimi sorunlarını daha da ağırlaştırmayan yeni enerji üretimi ve ekonomik büyüme biçimlerinin geliştirilmesine destek vermeleri. Tabii ki çoğu zaman bunu söylemek kolay, yapmak ise zor oluyor.”