Avukat Süleyman Akbay: Sektör bedenî hasarlarda idare ve yargı arasında sıkıştı

Sigorta sektörünün yıllardır bir türlü aşamadığı trafik sigortasında bedenî hasar sorunuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Akbay Hukuk Bürosu Kurucusu Avukat Süleyman Akbay, maluliyet oranlarında ilkelerin yanı sıra rapor vermeye yetkili hastanelerin de belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Bedenî tazminat hesaplamalarında ferdî kaza benzeri bir metodun tarafları memnun edebileceğini söyleyen Akbay, nihai çözüm için tüm tarafların bir araya gelerek Anayasa Mahkemesi iptal kararı ve Genel Hükümlere uygun bir yasa hazırlanması gerektiğinin altını çizdi. Akbay, yeni yasal düzenleme ve genel şartların bu ilkeleri tam olarak sağlamadığını ifade etti.

Süleyman Bey, bedenî hasarlar sigorta sektörünün en önemli sorunlarından biri. Siz buradaki anlaşmazlıkları çözme görevini üstlenen bir büro olarak bu konudaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Trafik sigortası aslında büyük bir çıkmazda diyebiliriz. Bu poliçeden alınan ortalama prim 1600 lira. Bir depo benzin kadar neredeyse şu anda trafik poliçesi primi. Bu primin karşılığında kaza başı 700-800 bin liraya varan tazminatlar olabiliyor. Büyük bir baskı var sektörün üzerinde. Bir de asgari ücretler arttığı için bedenî teminatlar da çok yükseldi. Hatta, bir insanın trafik kazası sonucu ölümü, yaralanmasından daha az tazminat riskine neden oluyor. Çünkü yaralandığında sürekli maluliyet, maluliyetin tespitine kadar geçici iş göremezlik, geçici ya da kalıcı bakıcı ihtiyacı ve tedavi giderlerinin karşılanması söz konusu oluyor. Yargıtay kararları sakatlık/tedavi çifte teminat limit olarak değerlendirmekte genel şartta tek teminat olarak düzenlemekte. Bu husus da halen çözüme kavuşmuş değil. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) genel şartları gereği bakıcı giderinin sakatlık teminatı çerçevesinde kaldığı ve sakatlık teminatına ilişkin limitin tüketilmiş olduğu gerekçesiyle davalının sorumluluğunun kalmadığına hükmedilmiştir. Davaya konu edilen sürekli bakıcı gideri zararının poliçedeki tedavi giderleri teminatından karşılanması gerektiği yönünde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi güncel kararları mevcuttur.

Asgari ücretteki büyük artışın üstüne bir de yaşam tablosunun 1,8 teknik faiz hesabını da anayasa mahkemesinin iptaliyle birlikte çifte darbe yedi sektör. Hem hesaplamada esas alınan asgari ücret artışından kaynaklı tazminatlar çok artmış oldu hem de bakiye ömrünce iskonto yapılacak faiz kaldırıldı.

İskonto konusunu biraz açar mısınız?

Örneğin, kazada hayatını kaybeden veya sürekli sakat kalan hak sahibine ortalama yaşam süresi yüz yıl varsayımı ile 100 yıl sonra ödenecek tazminat sigorta tazminatı peşin ödeniyor. Ama gelirin periyodik olarak kazanılacağı düşünüldüğünde tazminat olarak bugünden ödenen tazminatın aynı olmaması gerekir. Peşin ödeme diye bir şey var çünkü. Anayasa Mahkemesi genel şartlardaki 1,8 oranını hukuka aykırı buldu ve hesaplamalar ortalama yüzde 30 arttı. Asgari ücretten de yüzde 55 artışla tazminatlar trafik sigortası maliyeti çok fazla yükselmiş oldu. En basit bir yaralanmada, örneğin yüzde 10-15 maluliyet halinde mevcut limitler tükenmektedir. Kol ve bacak kırığı bile bu limitleri tüketmekte. Bu durum işleten/sürücü bakımında da büyük bir sorun teşkil etmekte. Bu hesaplama yöntemleri ile kişi başı limit 500 bin lira çok düşük kalmaktadır.

Çözüm olarak neler yapılabilir peki?

İşleten ve sürücünün yararlanacağı tazminat hesabından tenzil edilecek zorunlu devlet destekli sigorta Güvence Hesabının organize ettiği Ferdi kaza teminatları dahil edilmesi uygun olacaktır. Trafik poliçelerine ek İhtiyari Mali Mesuliyet teminatlar alınması çok önemli bir hale gelmiştir.

Mevcut uygulamada aktüerya hesaplamalarında esas alınan mevzuat ve uygulama belirsizlikleri giderilmesi gerek. Sigorta tazminat hesaplamalarında maluliyet oranının hesaplanması için tek bir yönetmelik esas olması gerekir. Maluliyetin belirlenmesini düzenleyen ilgili yönetmeliklerde (Çalışma Gücü Kaybı, Maluliyet Tespit İşlemleri, Özürlülük Ölçütü, Erişkinler İçin Engellilik) bunların hepsinin çıkış amacı farklı. Ama Yargıtay sigorta tazminatı içinde kaza tarihi itibariyle bu yönetmeliklerin uygulanmasına istikrarlı şekilde karar vermekte. Bu durum aynı sakatlığa farklı maluliyet oranı farklı tazminat ödenmesine sebep olmakta hakkaniyete aykırı sonuçlar çıkmaktadır.  Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları açısından bakıldığında farklı, hukukta farklı değerlendiriliyor. Yönetmelikler arasındaki farktan dolayı maluliyet oranı da farklı çıkıyor. Mesela, işini yapabilmek için tek bir parmağı bile çok önemli olan bir piyanistle, işinde parmaklarının o kadar da önemli rolü olmayan bir başkası arasında fark görülmüyor bu durum ne hukuka ne de hakkaniyete sığmaz mesleklerde dikkate alınması gerekir.

“Belli hastanelere yetki verilmeli”

Maluliyet oranları net değil. Buna sebep maluliyete esas alınan yönetmeliklerin dışında raporu veren hastaneler sorunu var. Sağlık Bakanlığı, Adalet bakanlığı ve SEDDK’nın protokol imzalayıp belli başlı hastanelere rapor yetkisi vermesi doğru çözüm yolu olabilir. Bölge bölge hastaneler belirlenip trafik kazalarında mevzuatın tespit ettiği ilke ve prensiplere göre rapor alınması doğru olur. Bu ilke uygulanmadığı için deneme yanılma yöntemiyle farklı yerlere başvuru yapılıyor. Raporu düzenleyen Adli Tıp uzmanı doktor bakış açısına göre takdir hakkını farklı kullanabiliyor. Her hastanenin bakış açısı farklı olabiliyor. Mesela “scar izi” diyoruz; kazadan sonra alında kalan ufak bir iz insanda manen büyük bir iz bırakabilir manevi tazminatı gerektirir. Fakat bu ufak iz meslekte kazanma gücüne etki etmeyebilir. %1 ile %5 maluliyet oranı söz konusu olmakta. Maluliyet tazminatına konu olmakta. Denetimin sağlandığı belli hastanelere yetki tanınabilir.   Mağdur bir raporla sigorta şirketine başvuru yapıyor sigorta şirketi bu raporu esas almakta tereddüt yaşıyor.

Sigorta şirketleri tazminatı ödemeye hazır ve istekli aslında en büyük sorun belirtilen belirsizlikler ve oran farklılıkları. Bu durum düzeltilirse mağdur parasını yargı kararını yıllarca beklemeye gerek kalmaksızın erkenden alacak yarasına merhem olacak, sigorta şirketi için de hem yargı maliyetine maruz kalmayacak hem de asli görevini yargı kararı olmaksızın ifa etmiş olacak. Güven tesis edilmiş olacak. Bizlerin yaptığı da aslında taraflara sulh süreçleri ile böyle bir avantaj yaratmak.

Hukuk ofisleri de buralarda çözüme yardımcı oluyor. Mağdurun vekiliyle ve sigorta şirketinin hasar departmanıyla görüşüp anlaşmazlığı anlaşılabilir bir noktaya getirmeye çalışıyoruz. Çözüm önerilerin hayata geçmesi ile süreç çok hızlanır. Uygulamada ise hesaplama yöntemi, oranı, gelir bilinmezliği var. Önerdiğimiz çözümün uygulanması halinde ise bunlar aşılacaktır.

Şirketlere arada kalıyor

Sigorta şirketleri idare ve yargı arasında kalmış durumda. SEDDK sigorta şirketlerine uygulamaları gereken mevzuat genel şartlar olduğunu aktüeryal hesap yapıp muallakları ona göre ayırman gerekir diyor. Yargı ise genel hükümlere göre tazminat hesaplama yapılması gerektiği yönünde kararlarla farklı ilkelerin esas alınmasına hükmediyor. İhtilafların en büyük sebebi bu. O yüzden trafik kazalarına uygulanacak yasa, yönetmelik, genel şart uyumu şart.

Mevzuata göre çıkacak maluliyet oranını kim belirleyecek? Türkiye’deki tüm hastaneler yetkili mi yoksa yargıda olduğu gibi,  Adlî Tıp Kurumu mu belirlesin maluliyet oranını? Şu anda A üniversitesi Adli Tıp biriminden alınan rapor ile B üniversitesi Adli Tıp biriminden alınan aynı maluliyet aynı kişi farklı oranlar çıkıyor.

Suistimale açık bir konu bedeni hasarlar. Mağdurlar en yakın adli tıp biriminden rapor almak yerine farklı farklı hastanelerden rapor temin yöntemleri denenmekte. Gerçekçi olmayan ve farklı çelişkili maluliyet raporları çok sık karşılaşılmaktadır.

Sigorta piyasasının daha gelişmiş olduğu ülkelerde, mesela Avrupa’da nasıl çözülüyor bu problem?

Avrupa’da kurumlar ve kurallar net. Bizde ise en başta yukarda bahsettiğim sebeplerle kurumlara karşı güven sorunu var. Sigorta şirketi yetkilisinin önüne gelen raporu sorgulamaması, hastanenin verdiği rapor doğrudur demesi lazım. Ama maalesef bizde öyle değil. Rapor gelince medikal firmalardan görüş mütalaa istenmekte. Böylece bu işi yapan medikal şirketleri de oluştu. Bu raporla ile medikal firma raporu arasında çelişkiler var. Farklı bir oran çıkıyor. Mevzuatın düzenlemelerimizin AB standartlarına uygun ve kurumların denetlenmesi ile mümkün.

Daha önceleri de bu kadar çetrefil miydi pek bu sorun?

Daha önce tazminat hesaplamaları yargı içtihatları şekillendirmişti. Ama Genel Şartlar çıktıktan sonra, yani 2015 sonrası ve Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 E., 2019/40 sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadeleri iptal edilmiştir. Belirsizlik ve karmaşa daha da çoğaldı.

Benzer sorun maddi hasar ve değer kaybında da geçerli. Hasar gören parçanın onarımı mümkün değilse çıkma parça ile, eşdeğer parça onarıma ilişkin genel şart düzenlemesi çıkarıldı. Yine değer kaybında Genel Şartların ekindeki Formül eklendi. Bu hususlar gerçek zarar ilkesine aykırı olduğundan iptal edildi. Zarar görenin mağduriyetine neden olmayacak orijinal parça kullanımı ve değer kaybında hesaplama formüllerin piyasa şartlarına göre uyumlu gerçek zarar ilkesi benimsenmeli. Vatandaşı koruyan bu ilkeler benimsenirken sigorta sektörü serbest piyasa dengeleri yeteri kadar gözetilmesi gerekiyor. Prim serbestisi getirilmesi gerekir. Bu yapılmadığı için uyuşmazlıklar artmaktadır. Sigorta sektörüne yeni giren ruhsat alan ve almayı bekleyen şirketleri rekabeti ve denetim ile serbest piyasa koşullarının oluşması amaçlanmalıdır.

SEDDK’ya yasama yetkisi

Trafik branşından zarar eden sigorta şirketleri idareden çözüm talep etmekte idare prim artışı sağlamak yerine genel şart düzenlemeleri ile teminatları daraltmaya çalışıyor fakat temel ilkelere aykırı yasama yetki alanına giren genel şart düzenlemelerine sebebiyet verilmiştir. Anayasa mahkemesinde Danıştay tarafından iptal kararları çıkmıştır. Tüm bileşenlerin bir araya gelip gerçek zarar ilkesine uygun mevzuat yapılması gerekiyor. Maddî ve bedenî hasarda alt metinlerle temel ilkeye uygun yönetmelik, genel şart ve tebliğlerle kanunun altı doldurulur ve hesaplama yöntemi belirlenir.

Gözde Akbay: Bedenî hasarda mevzuat netleşmeli

Akbay Hukuk Bürosu İdarî Direktörü Gözde Akbay bedenî hasarlarda sulhen anlaşmaya gitmenin önemini şöyle açıkladı: “Kişinin getirdiği sağlık raporuyla sigorta şirketinin yönetmeliğe göre yaptığı medikal incelemenin uyuşmaması sektörün sıkıntılarından biri. Mağdurun herhangi bir üniversite hastanesinden aldığı rapor, yüzde 15 maluliyet oranı verebiliyor. Halbuki yönetmelik yüzde 5 diyor. Anlaşmaya varılmazsa, tekrar yargıya taşınıp Adli Tıp’a gidilip oran tekrar belirleniyor. Hem Yargının üstünde ciddi dosya yükü oluşuyor hem de sigorta şirketi o riski yıllarca muallak olarak üstünde taşıyor. Sonuçta da vekalet ücretleri, yargılama giderleri, faiz maliyetleri üstüne biniyor ve hasar sırasında ödenecek rakamın çok üstünde maliyete çıkıyor, yıllar sonra ödeme yapılıyor. Bu arada mevzuat ve genel şartlar da değişebiliyor.

Bedenî hasarlarda sulhen anlaşmaya gitmenin önemi de işte burada devreye giriyor. Mağdurun vekiliyle sigorta şirketi arasında uzlaşma sağlanmaya çalışılıyor. Hasar başvuru aşamasında anlaşma yapılırsa mağdur tazminatı bir an önce alıyor. Yapılması gereken, bedenî hasarda sigorta mevzuatının netleşmesi. Farklı yaşam tabloları kullanılıyor. Tartışmaya açık bazı kalemleri kimi sigorta şirketi ödüyor kimi ödemiyor.”

Büronun tek işi sigorta hukuku

2005’ten bu yana hizmet veren Akbay Hukuk Bürosu’nun uzmanlık alanı sigorta hukuku üzerine.  Süleyman Akbay, sigorta hukukunda yargı süreçlerinin uzun ve maliyetli olması sebebiyle alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile bedenî ve maddî hasarlara çözüm ürettiklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Sigorta şirketlerinin dava takiplerini yaparken sigorta şirketlerinde uzun yıllar hasar tecrübesi olan Gözde Akbay’ın da ofisimize dahil olmasıyla birlikte hasar kısmını da yönetmeye başladık. Orada çözümleyemediğiniz bazı sorunlar hukukta çözümlenebiliyor. Süreci revize edip sadeleştirmeye çalışıyoruz. Şirketler hukuk hizmeti dışında hasar yönetimi, sulh ve arabuluculuk çözüm yöntemlerini benimsediler. Biz de ofis olarak bu hizmetlerin hepsini veriyoruz.”