Yeni iklim riskleri sigorta şirketlerini stratejilerini yeniden düşünmeye itiyor

S&P Global Market Intelligence, iklim değişikliğinin ve aşırı hava koşullarının küresel sigorta sektörü üzerindeki artan etkisini ayrıntılarıyla anlatan yeni bir rapor yayınladı.  Gelişen Doğal Afet Riskleri başlıklı rapor, S&P Global Market Intelligence’ın Büyük Resim 2025 Görünüm Rapor Serisinin bir parçasıdır ve sel, yangın ve şiddetli fırtınalar gibi ikincil tehlikelerin sigorta kayıplarına giderek daha fazla katkıda bulunmasıyla değişen risk manzarasının altını çiziyor.

Tarihsel olarak, sektör kasırgalar ve depremler gibi büyük olaylarla ilişkili riskleri yönetmeye odaklanıyor. Ancak rapor, daha küçük ve daha sık görülen doğal afetlerin artık taleplerde daha büyük bir rol oynadığını ve sigortacıları ve reasüransçıları risk yönetimine yönelik stratejilerini ve yaklaşımlarını yeniden düşünmeye zorladığını ortaya koydu.

Raporun baş yazarı Raymond Barrett, bu değişen riskleri anlamanın önemini vurguladı. Barrett, “Sigorta sektörü, gelecekteki riski anlamak ve azaltmak isteyen bireyler ve sektörler için genellikle erken uyarı sistemi görevi görmüştür. İklim değişikliğinin doğal afetlerin şiddetini ve sıklığını artırması beklenirken, bu değişen risk ortamını anlamak son derece önemlidir” dedi.

Raporda, sel ve yangın gibi ikincil tehlikelerin, küresel reasürans sektörünün 2017’den 2022’ye kadar geçen altı yıldan beşinde sermaye maliyetini karşılayamamasında önemli bir rol oynadığı ortaya konuldu. Bu yeni gerçeklik, sigortacıları reasürans kapsamı için daha yüksek primler ödemeye ve kendi portföylerinde daha fazla risk tutmaya yöneltti.

Raporda ayrıca, iki büyük selin Orta ve Doğu Avrupa’yı etkilemesiyle 2024’ün Avrupa sigortacıları için ne kadar maliyetli olduğu vurgulandı. S&P Global Sustainable verileri, Kuzey Almanya’nın 2050’lerde giderek daha fazla yağışlı sel baskınına karşı savunmasız olacağını öngördü.

Bulgular, iklim değişikliğinin daha öngörülemez hava desenlerine yol açması nedeniyle özellikle sel dayanıklı inşaatlarda proaktif altyapı planlamasına olan ihtiyacı vurguluyor. Raporda, kuraklık, yerel sel ve su stresi risklerinin artmasının, hem insanları hem de mülkü korumak için stratejik risk yönetiminin önemini daha da vurguladığı belirtildi.