Umum Sigorta’nın piyasaya girişi, Osmanlı sigorta sektörüne kayda değer bir dinamizm getirdi. Osmanlı Bankası’nın geniş şube ağını acenteleri arasına katan şirket, kısa sürede 200 şubeye ulaştı. Bu güçlü dağıtım kanalı, şirketin üretim rakamlarına doğrudan yansıdı. Henüz birinci faaliyet yılında %11’lik pazar payı ile sektör lideri haline geldi.
-Dr. Hasan Meral
19’uncu yüzyılın sonunda Osmanlı Devleti’nde sigortacılık faaliyetleri, İstanbul ve İzmir gibi büyük ticaret merkezleriyle sınırlı kalmamış, ülkenin diğer vilayetlerine de yayılmıştı. Pazarda İngiliz şirketlerin ağırlığı hala belirgin olsa da, Fransız, Alman ve Avusturyalı şirketler de kendilerine sağlam bir yer edindiler. Ancak, sigorta piyasasının gözetim ve denetimden uzak bir şekilde büyümesi, zamanla ciddi sorunlar doğurmaya başladı. Bu şirketler, Osmanlı topraklarında faaliyet göstermelerine rağmen, vergi ödeme, yeterli sermaye ve rezerv bulundurma gibi yükümlülükleri yerine getirmiyordu. İlk yerli sigorta şirketimiz olan Umum Sigorta, işte bu koşullar altında, piyasadaki yabancı hakimiyetine karşı yerli bir alternatif olarak kuruldu.
Umum Sigorta’nın kuruluşunda Osmanlı Bankası kritik bir rol oynadı. Şirket, 1893 yılında Banka aracılığıyla halka arz edilerek piyasaya giriş yaptı. Arz edilen 40 bin hisse toplumda büyük bir ilgi gördü ve üç katından fazla talep topladı. Şirketin hissesini satın alanların arasında devletin en başındaki isim, II. Abdülhamit de yer alıyordu. Osmanlı Bankası paylarının %57’sini alarak en büyük hissedar konumuna geldi. Umum Sigorta’nın yönetim kurulu başkanlığına, Osmanlı Bankası’nın da başındaki isim olan Edgard Vincent getirildi. Ayrıca, şirketin yönetim kurulunda Osmanlı Bankası, Genel Borçlar İdaresi ve Tütün Rejisi’nin çalışanları yer aldı. Yönetim Kurulu yapısı, Umum Sigorta’nın Osmanlı mali sisteminde kilit rol oynayan kurumlarla olan yakın ilişkisini ortaya koyuyordu.
Umum Sigorta’nın piyasaya girişi, Osmanlı sigorta sektörüne kayda değer bir dinamizm getirdi. Osmanlı Bankası’nın geniş şube ağını acenteleri arasına katan şirket, kısa sürede 200 şubeye ulaştı. Bu güçlü dağıtım kanalı, şirketin üretim rakamlarına doğrudan yansıdı. Henüz birinci faaliyet yılında %11’lik pazar payı ile sektör lideri haline geldi. Yerli oyuncunun pazar lideri olmasıyla piyasada sert bir rekabet dönemi başladı. Yabancı şirketler, Umum Sigorta’yla rekabet edebilmek için primlerini önemli ölçüde düşürdüler. Bu rekabet, özellikle İstanbul ve İzmir’deki sigorta primlerinde %50’ye varan indirimlere yol açtı.
Umum Sigorta’nın piyasanın en önemli aktörlerinden biri haline gelmesinde sahip olduğu devlet desteğinin oldukça büyük bir payı vardı. Hükümet, yayımladığı genelgede kamu kurumlarının sigorta işlemlerinde Umum Sigorta’nın tercih edilmesi gerektiğini açıkça ifade ediliyordu. Ancak kamunun desteği karşılıksız değildi; hükümet zaman zaman Umum Sigorta’dan belirli riskleri sigortalamasını veya primlerinde indirim yapmasını talep ediyordu.
Umum Sigorta, faaliyetinin ilk on yılında prim üretimini istikrarlı bir şekilde artırmayı başardı. 1903 yılına gelindiğinde şirketin prim üretimi yaklaşık 5,5 katına çıkmıştı. Ancak, finansal performans için aynı olumlu tabloyu çizmek mümkün değildi. Şirketin kârlılığı yıllara göre inişli çıkışlı bir seyir izliyordu. Bu kârlılık problemleri, şirket yönetimi ile sermayedarlar arasında sorunlar çıkmasına yol açtı. Aynı zamanda, 1908’den itibaren etkisini artıran milliyetçi akımlar, Osmanlı Bankası gibi yabancı sermayeli kuruluşlara karşı olumsuz bir rüzgar estirmeye başlamıştı. Böylece Umum Sigorta’nın yönetimi üzerindeki baskı daha da artıyordu. Nihayet, Bab-ı Âli Hukuk Müşaviri Gabriyel Noradunkyan başkanlığındaki bir konsorsiyum, Umum Sigorta’nın kontrolünü ele geçirmek için harekete geçti. Gerekli olan sermaye Avusturyalı Generali grubundan bulundu. Banka’nın hisseleri Generali’ye devredildi ve genel müdürlük görevine Vittorio Besso getirildi.
Ancak yönetim değişikliği beklenen başarıyı getirmedi. Şirket 1912 mali yılını da önemli bir zararla kapattı. Bu kötü performans, yalnızca şirket içi çekişmelerden değil, aynı zamanda Balkan Savaşları ve ardından gelen I. Dünya Savaşı’nın yarattığı ağır ekonomik koşullardan da kaynaklanıyordu. Tüm bu zorlukların sonucunda şirket, 1917 yılında Osmanlı Milli Umum Sigorta adıyla yeniden yapılandırıldı. Görünüşe göre Umum Sigorta, Osmanlı kimliğine bir de “milli” sıfatını ekliyordu.
Peki, ilk yerli sigorta şirketimizin bu heyecan verici hikayesi neden hayal kırıklığıyla son buldu? Bir zamanların saygın ve muteber isimleri nasıl gözden düştü? Yeni kurulan şirketin unvanındaki “milli” ifadesi neyi temsil ediyordu? Bu soruları bir sonraki bölümde detaylı olarak ele alacağız.
Not: Bu metin, LinkedIn’de yayınlanan Türk Sigortacılığının İzinde isimli bültenin bir parçasıdır.