Ayhan Çalık: Sigorta Sektöründe Bahar Beklenirken Gelen Sıcak Gündem

Sigorta sektöründe son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle acenteleri derinden etkiliyor. Ruhsatları durdurulan şirketler, SEDDK’nın aldığı kararlar ve sektörel rekabet tartışmaları gündemin merkezinde yer alıyor. Tüm bu süreçte acentelerin yaşadığı belirsizlik ve yalnızlık dikkat çekiyor. Kısaca, baharın acenteler açısından sadece takvimde yaşandığı aylardayız.

-Ayhan Çalık*

Sektörümüze bir türlü gelmeyen bahara kahrolarak, baharın sadece takvimde yaşandığı aylardayız. Sektörün yaşam kaynağı olan biz acenteler ise adeta Afrika sıcaklarında kavruluyoruz. Sektörde beşinci şirketin de ruhsatları durdurulmuş durumda. Şu anda tüm meslektaşlarım, her iki tarafın yetersiz açıklamalarla örülü sisli ortamında, sigortalılarını en doğru şekilde yönlendirmeye çalışmakta. Elbette bu nahoş durum, haklı olarak tüm meslektaşlarımı fazlasıyla yıpratmış durumda.

Bir taraf kendi haklılığını savunurken, diğer taraf ise yalnızca görevini yaptığını ifade ediyor. Bu noktada Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (SEDDK) görevini yaptığı konusunda hiçbir şüphemiz yok. Meslektaşlarımıza şunu hatırlatmak isterim ki, SEDDK bu ruhsat durdurma işlemini 6 ay ya da 1 yıl önce de gerçekleştirseydi, yine benzer bir durum yaşanacaktı. Olaya şöyle bakmak gerekiyor: SEDDK bir zafiyet tespit etti ve ruhsat durdurma görevini icra etti. Bu bir sorgulama konusu olmamalı; “SEDDK görevini yapmadı” iddiası, maksadı aşan bir yorumdur.

AcnTurk tarafı ise şu savunmayı yapıyor: Aslında bizim sigortacılık yaparken verdiğimiz fiyatlar sektörün normal fiyatlarıydı. Biz sektörde büyümek için yapılması gereken reklam ve yatırımları, sektör kurallarına uygun şekilde gerçekleştirdik. Ancak biz oyuna girdikten sonra oyunun kuralları değiştirildi. Yeni kurallar yüzünden aciz gösterildik, oysa şirketimizin aciz bir durumu söz konusu değil. Verilere bakıldığında bu söylemin gerçek dışı olmadığı da görülüyor.

Ancak her iki tarafın da yalnızca kendi iddialarını raporlarla desteklemesi yeterli değil. Durumu farklı açılardan analitik biçimde değerlendirdiğimizde, olayların aktarıldığı gibi olmadığını görmek mümkündür.

SEDDK’nın daha güçlü bir sektör yönetimi amacıyla kuralları yeniden yorumladığını gözlemliyoruz. Bu doğaldır; her sektör kendi gelişimi için düzenlemeler yapar. Hele ki finansal sektörler, diğer sektörlerden bu anlamda pozitif biçimde ayrışmalı ve çok daha sağlam temellere oturmalıdır. Fakat her yeni kuralın uygulamaya konulması için, sektör paydaşlarına mevcut durumlarını bu kurallara adapte edebilecekleri makul bir süre tanınmalıdır.

SEDDK, sektörün vatandaş nezdinde mağduriyet yaratmamasından da sorumludur. Bu bağlamda, SEDDK’nın eski kurallara göre ruhsatlandırılmış şirketlerin yeni kurallara adaptasyon sürecini kolaylaştıracak bir “geçiş dönemi yol haritası” belirlemesi beklenirdi. Ancak ortaya çıkan sonuç gösteriyor ki, “SEDDK görevini yapmadı” şeklindeki iddialar abartılıdır. Fakat SEDDK’nın sektörü güçlendirme amacıyla belirlediği yeni kurallara geçişte, kolaylaştırıcı bir ara dönem tanımak yerine kesin ve ivedi uyum talep ettiği de açıktır.

Asıl vahim bulduğum iddia ise şudur: Sektörde büyük pazar payına sahip ya da AcnTurk yönetimiyle kişisel husumetleri bulunan bazı şirket veya kurum yöneticilerinin, SEDDK’ya, sektöre yeni katılan yerli sermayedarları zora sokacak düzenlemeleri özellikle önerdiği iddiasıdır. Bu iddianın doğru olduğuna inanmak dahi istemem. Umarım gerçek değildir.

Öte yandan AcnTurk yönetiminin “Bizim ödeme aczimiz yok, mali bünyemiz sağlam” söylemlerine inanmakla birlikte belirtmeliyim ki, herhangi bir sigorta şirketi, kuruluşundan itibaren olası kural değişikliklerine veya başka kötü senaryolara her an hazırlıklı olmalı; karşılaşabileceği her duruma karşı birden fazla tedbir ve senaryo geliştirmelidir.

Arex Sigorta’ya değinmeyeceğim; çünkü bu konu, artık şirket yöneticilerinin de ifade ettiği gibi, mahkemelerin konusu haline gelmiştir. Bundan sonra süreç, Türk Ticaret Kanunları çerçevesinde değerlendirilecek ve bizler de sonuçları bu şekilde öğreneceğiz.

Meslektaşlarım, kurdukları gruplarda dertleşiyor, dertleniyorlar. Haklılar. Biliyoruz ki süreç nasıl ilerlerse ilerlesin, sonuç ne olursa olsun, bu durumdan en çok etkilenecek olan yine acenteler olacak ve acentelerin mağduriyetleri karşılanmayacak.

Mesleki teşkilatımız ise daha en başta, olayın baş aktörleri yerine, Vakko’yla, Arçelik’le iş yapan kendi meslektaşını sorunun odağına koymayı tercih etti bile. Hatta, mecburen tescilli acentelere nasıl iş yapılacağını bilgiççe anlatmakta.

Hal böyleyken, kıymetli meslektaşlarım, kendilerini yalnızca tescille temsil eden teşkilat yerine, haklarını savunmaya çalışan mesleki derneklerine sahip çıkmadıkları sürece, bu ve benzeri olayları yaşamaya devam edeceklerini elbet bir gün öğreneceklerdir.

*SAB Sigorta Acenteleri Derneği Başkanı