Mahir Çipil: Artık çatışma değil çalışma perspektifiyle bakmalıyız

SEDDK Başkan Yardımcısı Mahir Çipil, teknoloji şirketleri ve bankalar müşteriye yakın çıkarken, sigortacılık sektörü geri kaldığını belirterek, “Bizim kendi adımıza atabileceğimiz adımlar olduğu ortada. Burada çatışma değil çalışma perspektifiyle bakarak, müşteriye en etkili nasıl dokunuruz sorusunu değerlendirmeliyiz” dedi.

Türkiye Sigorta Birliği (TSB), “Geleceği Birlikte Şekillendiriyoruz” başlığı altında düzenlediği ‘Dağıtım Kanalları Paneli’ne katılan SEDDK Başkan Yardımcısı Mahir Çipil; normal çalışma modelleri ve iş koşullarının geride kaldığını; pandemi ile birlikte olağanüstü bir döneme girildiğini söyledi.

Yeni normalde dijital kanalların daha fazla tercih edileceğini rakamlarla açıklayan SEDDK Başkan Yardımcısı Mahir Çipil sigorta sektöründe pandemiyle artan dijitalleşmenin çok yoğun bir etkisi olacağını söyledi. Sigortacılıkta otomasyondan da bahseden Çipil, hasarda %50, underwriting teknik süreçlerde %30’luk bir işin otomasyonla dijitalleşebileceğini söyledi. SEDDK olarak bazı dijitalleşme projelerine de start verdiklerini belirten Çipil, dönem dönem toplulukları ve kuruluşları etkileyen dönüşüm dönemleri olduğunu, buna ayak uyduramayanların ayakta kalamayacağını hatırlattı. Fortune 500 listelerinin karşılaştırmasını da aktaran Çipil, 1955 listesinden sadece %10’unun 2020’ye kadar hayatta kalabildiğini vurguladı. “Bu bize günümüzün getirdiği değişimin pivot noktasının dijitalleşme olduğunu gösteriyor” diyen Çipil, “Sigortacılıkta 2012’den günümüze sigorta teknoloji yatırımlarının 10 milyar doların üzerine çıktığını görüyoruz. Bu yatırımların sadece %10’u köklü çözümler içeriyor” dedi. “Dijitalleşme bir araç değil araç” diyen Çipil, “Dijitalleşme müşterinin yeniden bir keşfi. Burada da aracıların çok büyük bir rolü var. Müşterinin yeniden tanımlanacağı bu dönemde tüm dağıtım kanallarına çok büyük bir görev düşüyor. Aracılar sadece prim üreten bir aktör değil, sektörün görünen yüzü” şeklinde konuştu.

Bizim kendi adımıza atabileceğimiz adımlar olduğu ortada

Satış stratejilerinin tarihsel hareketinden de bahseden ve önemli bilgiler paylaşan Çipil, “Geldiğimiz noktada üründen ziyade dağıtım kanalının daha ön plana çıkacağı bir dönem görüyorum. Ürünlerin geliştirilmesi kıymetli olsa da, kişiselleştirilmiş odaklı satış stratejilerinde bu farkın dağıtım kanalları üzerinden çok güçlü bir şekilde verilebileceğini düşünüyorum. Müşterinizi ne kadar tanıdığınız ve doğru zamanda dokunma yeteneğiniz çok daha önemli. Burada sigorta şirketleri özelinde müşteriyi belki de daha farklı tanımlamak gerekiyor” dedi. Araştırma sonuçları da paylaşan Çipil, “Müşteriyi anlamak konusunda atılacak adımlarımız var. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin finans piyasası araştırmasına göre sigortacılık finans piyasasında müşterilerin az memnun olduğu sektörler arasında yer alıyor. Bir başka çalışma ise uluslararası müşteri memnuniyeti endeksini gösteriyor. Bu analiz sonucunda teknoloji şirketleri ve bankalar müşteriye yakın çıkarken, sigortacılık sektörü geri kalıyor. Bizim kendi adımıza atabileceğimiz adımlar olduğu ortada. Burada çatışma değil çalışma perspektifiyle bakarak, müşteriye en etkili nasıl dokunuruz sorusunu değerlendirmeliyiz” dedi.

Kişiselleştirilmiş pazarlama

Çipil, “Artık belirli adetlerde ürünler üretiliyor ürün çeşitliliği anlamda pazar belirli bir olgunluğa ulaştığı için; her satıcı kendi ürününü farklı konumlandırmak ve ön plana çıkarmak için; pazarlama yatırımları yapmaya başladı. Biz şu anda bir sonraki aşama olan kişiselleştirilmiş pazarlama odaklı satışı yaşıyoruz. Sigortacılığa baktığımız zaman üründen ziyade dağıtım kanalının öne çıkacağı bir dönem görüyorum. Bu tabii ki ürünlerin önemsiz olduğunu göstermiyor. Bir takım yeni ürünlerle pazar genişleyecektir. Kişiselleştirilmiş satış stratejilerinde bu farkın dağıtım kanalları üzerinden güçlü şekilde verilebileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

En önce eğitimi konuşmalıyız

“Değişimin esas amacı rekabet gücünü artırmaktan geçiyor” diye konuşan Çipil; eğitimle ilgili şunları söyledi: “Rekabet gücünün de 4 ana bileşeni var. Strateji, kültür, organizasyon yapısı ve teknik-teknolojik yetkinlikler. Bu 4 unsura baktığımızda kültür haricinde 3 tanesi daha rahat kopyalanabilir duruyor. Bu nedenle esas unsuru kültür oluşturuyor. Yani insan kaynakları. Sektörün rekabet gücünü artıracak en önemli unsur; kültür ve insan kaynakları ise en önce eğitimi konuşmalıyız. Otomasyonla birlikte değişen çalışan yetkinliklerine göre bir analiz yapıldığında; teknolojik yetkinliklerinin çalışma hayatında yüzde 55 daha fazla yer alacağı öngörülüyor. Bu çalışmanın devamında içinde sigortacılığın da olduğu farklı sektörleri içeren bir analiz var. Bu da sektörlerdeki teknoloji yeteneğinin ne oranda yaygın olduğunu inceliyor. Burada maalesef yüzde 6 ile sigortacılık sektörünü görüyoruz. Yetenekleri bulup sektöre kazandırmak kadar mevcut yeteneklerin gelişimi de önemli.”