Astımda doğru ve zamanında tedavi önemli  

İlaç sektöründe tam 109 yıldır hayatı iyileştirme hedefiyle faaliyet gösteren Abdi İbrahim, Dünya Astım Günü’nde hastalığın tedavisinde doğru tedavi ve doğru ilaç kullanımının önemine dikkat çekti. Solunum fonksiyon testiyle tanı koyulduktan sonra doğru ilaçlarla belirtilerin çoğunlukla tamamen kontrol altına alındığını belirtti.

 Tüm dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen, ciddi bir halk sağlığı sorunu olan astım, ülkemizde de her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülüyor. Doğru tedavi ve ilaçlarla tedavi sağlandığında, hastaların hayat kalitesinin yükseldiğine dikkat çeken Abdi İbrahim, Dünya Astım Günü için yaptığı farkındalık açıklamasında hastalığın tanısı ve tedavisiyle ilgili bilgilendirmelere de yer verdi.

Doğru tedaviyle kontrol altına alınabilir

Astım hastalığı hakkında farkındalığın artırılması amacıyla mayıs ayının ilk salı günü “Dünya Astım Günü” olarak kabul edilmiştir. Her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktiviteleri ciddi olarak kısıtlayabilen kronik bir hastalık olan astım, hava yollarının daralması ile kendini gösterir. Hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihap nedeniyle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Hava yollarında daralma olduğunda öksürük (genellikle kuru), nefes darlığı, göğüste baskı hissi ve hırıltılı solunum gibi belirtiler baş gösterir. Hastalıkta yaşanan ataklar (krizler) hastaların solunumunda ciddi sıkıntıya yol açar.

Risk faktörlerine dikkat edilmeli

Bu belirtilerin benzerleri başka hastalıklarda da görülebileceğinden, aşağıda sayılan şikayetlerle/durumlarla birlikte görülürlerse astım açısından önem taşırlar:

• Tekrarlayıcı olup nöbetler halinde gelirler,

• Genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkarlar,

• Kendiliğinden veya ilaçlar ile düzelirler,

• Mevsimsel değişiklik gösterebilirler.

Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan ve “risk faktörleri” olarak adlandırılan etkenler kişilere göre değişiklik gösterebilir. Kişisel ya da çevresel olarak ayrılan bu risk faktörleri astım görülme olasılığını artırır.

 Kişisel risk faktörleri

Kalıtım (genetik yapı, irsiyet), cinsiyet ve şişmanlık gibi bireyin kendisine ve ailesine ait faktörlerdir. Anne ya da babadan birisinde astım varsa çocukta astım olma olasılığı 1/3 iken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda çocuğun astım olma olasılığı 2/3’lere çıkar. Şişman kişilerde bazı hormon benzeri maddeler hava yolu fonksiyonunu etkileyerek astım riskini artırabilir. Erkek cinsiyet, çocuklarda astım için bir risk faktörüdür. Puberteden önce, erkek çocuklarda kızlara göre 2 kat daha fazla görülmektedir. Ancak çocuklar büyüdükçe cinsiyetler arasındaki fark azalır, hatta erişkin yaş grubunda kadınlarda astım daha sıktır.

 Çevresel risk faktörleri

Çevremizde bulunan bazı etkenler, genetik olarak yatkın kişilerde astımın ortaya çıkmasında ve hastalığın ağırlığı üzerinde önemli rol oynarlar. Bunlar arasında ev tozları, polenler, küf mantarları gibi hava yoluyla gelen alerjenlerin yanı sıra, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, mesleksel uyaranlar, sigara dumanı, ilaçlar, ev içi/dışı hava kirliliği ve beslenme sayılabilir. Özellikle alerjik bireylerde ve sigara içenlerde ortaya çıkma riski daha fazladır. Gebelikte sigara içen annelerin çocuklarında ilk bir yıl içinde hışıltılı solunum ile seyreden hastalık gelişme riski 4 kat fazladır. Hava kirliliği olan bölgelerde büyüyen çocukların akciğer fonksiyonlarının azaldığı bilinmekle birlikte direkt olarak çocuk ve erişkinde astım gelişimini arttırdığına dair kesin kanıtlar yoktur. Anne sütü alan çocukların inek sütü veya soya proteini alan çocuklara göre daha az hışıltılı solunum yolu hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur.

Kişinin öyküsünde dikkat edilmesi gerekenler

Hastalığın tedavisinin doğru şekilde yapılabilmesi için doğru tanı önemlidir. Kişiyi hekime götüren belirtiler ve kişiye ait tıbbi öykü, tanı aşamasının ilk basamağıdır. Kişinin öyküsünde dikkat edilmesi gereken noktalar şöyle sıralanabilir:

• Belirtilerin (öksürük, nefes darlığı, göğüste baskı hissi, hışıltılı solunum) tekrarlayıcı olması,

• Ataklar dışında bireyin kendini iyi hissetmesi,

• Belirtilerin özellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkması,

• Kişiye özgü alerjen ya da irritanlar ile belirtilerin ortaya çıkması,

• Egzersiz sonrası öksürük ya da hışıltılı solunum olması,

• Soğuk algınlığının “göğsüne iniyor” olması, belirtileri artırıyor olması,

• Belirtilerin kendiliğinden ya da uygun astım tedavisi ile düzelmesi,

• Ailesinde astım veya alerjik hastalık öyküsünün bulunması.

Bu yakınmalar ile gelen hastada muayene bulguları tamamen normal olabilir. Çünkü astım, hastalık özelliği nedeni ile ataklar halinde seyreder ve bireyin aktif yakınmalarının olmadığı dönemlerde bulgu vermeyebilir. Günümüzde astım tanısı için kullanılan en önemli tetkik solunum fonksiyon testleridir. Belirtilerin tamamen kontrol altına alınması çoğunlukla sağlanmaktadır.