Türk sigorta sektörüne yaşlanma krizinin etkilerini azaltma konusunda önemli sorumluluklar düşüyor. Bu alandaki en büyük politika fırsatlarından biri sigorta sektörü ile sosyal güvenlik sistemi arasındaki etkileşimin artırılması. Özel emeklilik ve sağlık planları sosyal güvenlik sistemine tam anlamıyla entegre edilebilirse, sigortacılar emeklilik planlamasından sağlıklı yaşlanmanın teşvik edilmesine kadar bir dizi alanda oyun kurucu olabilir.
-Dr. Hasan Meral
Türkiye’de büyümüş herkes, ilkokulda kendilerine öğretilen iki efsaneyi bilir: “Türkiye kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biridir” ve “dünyadaki en genç nüfuslarından birine sahiptir.” Bu mitlerden ilki, demografik hareketler, faktör verimliliği ve iklim değişikliği gibi sorunlar nedeniyle geçerliliğini çoktan yitirdi. İkincisi ise son yirmi yılda sessiz sedasız kaybolarak çocukluğumuza dair bir nostaljiye dönüştü.
Türkiye’de nüfus artış hızı 1960’larda yaşanan patlamadan sonra 1980’lerde yavaşlamaya başladı. 1980’de 4,4 olan doğurganlık hızı, 2001’de 2,4’e, 2022’de ise 1,6’ya düştü. Bu süreçte hayat koşullarındaki iyileşmeye bağlı olarak ortalama yaşam beklentisi 63 yıldan 78 yıla yükseldi. Sonuçta yaşlı nüfusun (65+) payı 2022 yılında %9,8’e ulaştı. Türkiye, yaşlı nüfus oranı açısından 184 ülke arasında 66. sırada yer alıyor. Diğer bir ifadeyle nüfusumuzu “en genç” olarak sınıflandırabilmek için önümüzde 118 ülke bulunuyor. Dahası, yalnızca mevcut durumumuzu korumak için bile doğum hızının %30 oranında artması gerekiyor.
Aslında bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir olgu değil. Dünyanın birçok ülkesinde doğum oranları düşüyor ve nüfus yaşlanıyor. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere pek çok ülke, bu krizin etkilerini azaltmak için Dünya Bankası öncülüğünde 1990’dan bu yana aktif politikalar yürütüyor. Türkiye’de ise siyaset, iş dünyası ve sivil toplum, halen “genç” olmanın özgüveniyle durumu yeterince ciddiye almıyor. Oysa karşı karşıya olduğumuz tehlike, Türkiye’nin toplumsal hayatında büyük dönüşümler doğurmaya gebe:
- Halihazırda önemli bütçe açıkları ile mücadele eden sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliği daha da sorunlu hale gelebilir.
- İşgücüne katılım oranı düşebilir ve ekonomik büyüme yavaşlayabilir.
- Yaşlı yoksulluğu artabilir ve temel sağlık hizmetlerine erişim daha zor hale gelebilir.
Türk sigorta sektörüne yaşlanma krizinin etkilerini azaltma konusunda önemli sorumluluklar düşüyor. Bu alandaki en büyük politika fırsatlarından biri sigorta sektörü ile sosyal güvenlik sistemi arasındaki etkileşimin artırılması. Bugün 20. yılına ulaşan BES, bu işbirliğinin en başarılı örneklerinden biri. Ancak BES’i bir tamamlayıcı emeklilik sistemi olarak tanımlayabilmemiz için halen kat edilmesi gereken uzun mesafeler var. BES, önemli bir varlık büyüklüğüne ulaşmış olmakla birlikte, milli gelire oranla bu tutar halen düşük. Ayrıca sistem, uzun vadeli tasarrufu teşvik etme konusunda kısmen başarılı olsa da katılımcılara düzenli bir emeklilik geliri sağlayacak yapıya henüz kavuşamadı.
Benzer bir potansiyel tamamlayıcı sağlık alanında yatıyor. Tamamlayıcı sağlık sigortası, kısa sürede 4 milyon poliçeye ulaşan ve hızla büyüyen bir pazar. Bu alandaki potansiyel, tamamlayıcı sağlığın mesleki planlar vasıtasıyla sosyal güvenlik sistemine entegre edilmesiyle 40 milyona çıkabilir. On İkinci Kalkınma Planı hedefleri arasında yer alan “BES işveren katkısı” ve “uzun süreli bakım sigortası”, sosyal güvenlik alanındaki kamu-özel sektör işbirliğini güçlendirebilecek önemli iki alan. Özel emeklilik ve sağlık planları sosyal güvenlik sistemine tam anlamıyla entegre edilebilirse, sigortacılar emeklilik planlamasından sağlıklı yaşlanmanın teşvik edilmesine kadar bir dizi alanda oyun kurucu olabilirler.
Türk sigorta sektörünün bu potansiyeli tam olarak değerlendirilebilmesi için önündeki bazı engeller ve aşılması gereken zorluklar bulunuyor. İlk bakışta, sigorta kapsayıcılığı, finansal okuryazarlık, erişilebilirlik, düzenleyici çerçeve gibi problemleri sayabiliriz. Konuyu mümkün olduğunca kapsayıcı bir şekilde ele almak adına, bu konudaki değerlendirmeyi gelecek sayıda paylaşacağız.