Çocuklarda dental anksiyete artıyor…

Dental anksiyete, diş tedavisi sırasında duyulacağından endişe edilen şiddetli ağrılara karşı geliştirilen korku, kontrol edilemeyen ve çoğu zaman diş tedavilerinin uygulanabilirliğini engelleyebilecek düzeyde karşımıza çıkan diş tedavisi kaygısı olarak tarif edilebilir. “Yetişkinlerde daha önceden yaşanmış kötü diş tedavisi tecrübeleri dental anksiyete gelişimine sebep olabileceği gibi, çocuklarda bu duruma ek olarak etraftan duyulan ağrılı diş tedavisi hikayeleri ve geç kalınan diş problemlerinin hissettirdiği şiddetli diş ağrısı deneyimleri de dental anksiyete gelişmesine sebep olabilir” açıklamasında bulunan Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Dt. Nurgül Demir sözlerine şöyle devam etti: “Dental anksiyete, diş hekimi fobisi dediğimiz ve geliştikten sonra geri dönüşü çok daha zor olan kalıcı bir travmaya da sebep olabilir.  Bu nedenle, asıl önemli olan çocuklarda bir dental anksiyete gelişmesine izin vermeden, yapılması gerekenleri baştan bilerek, geç kalmadan uygulamaktır.”

Dental anksiyetenin bazı tedbirler ile önlenebileceğinin altını çizen Dt. Nurgül Demir o önlemleri şu şekilde sıraladı;

1-Çocukların yanında diş tedavilerine karşı ön yargı oluşturabilecek ve diş hekimi ile henüz tanışmadan, kafalarında, diş hekimini hikayelerinin kötü kahramanı olarak çizmelerine sebep olabilecek konuşmalardan kaçınılmalıdır. Buna ek olarak çocuklara diş muayenesi veya tedavisi öncesinde ‘ağrı hissetmeyeceksin, dişin hiç acımayacak, sinek ısırır gibi olup hemen geçecek’ gibi hazırlayıcı olduğu düşünülerek sarf edilen ‘negatif’ sözcükler, çocuklarda ‘dental anksiyeteye sebep olabilecek’ şartlandırmalardır. İlk diş muayenesi deneyiminde, tüm kontrol çocuk diş hekimine bırakılmalıdır.

2-Çocuklarda rutin diş muayenelerinin bebeklik döneminde ilk süt dişleri çıkmaya başladığı andan itibaren yapılmaya başlanması, ağız hijyeni alışkanlıklarının devamlılığı için şart olmakla birlikte; çocuğun düzenli kontrollerle diş hekimine ve muayene koltuğuna alışması ileride oluşabilecek bir diş hekimi fobisinin önüne geçilebilmesi açısından da büyük önem taşır.

3-Bebeklerin ilk süt dişlerinin çıkmaya başladığı ilk 12 aylık dönemde, çocuk diş hekimi kontrollerine başlanmalı, bebeğin çürük riski belirlenerek; ebeveynler, bebeğin ağız hijyeninin devamlılığının sağlanması konusunda bilgilendirilmelidir. Ağız sağlığının idame ettirilebilmesi için, bebeğin diyet programında şeker içeren sıvı ve katı gıdalardan kaçınılmalıdır.

4-Çocuklara, günde 2 kez ve çocuğun yaşı için önerilen miktarda diş macunu kullanarak, diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmalıdır. Florün diş yüzeyi ile direk temasının, koruyucu etkisini arttırdığı bilinmektedir ve bu nedenle diş fırçalamanın ebeveyn kontrolünde ve doğru teknikle yapılması önem taşımaktadır.

5-Profesyonel kullanım için üretilen flor preparatlarının yılda 2 kez çocuk diş hekimi tarafından uygulanması, çürük oluşumuna karşı dişleri korur. Minimal invaziv çocuk diş hekimliği dediğimiz tedavi felsefesinde amaç, çürüğün erken teşhisinde, çürüğe sebep olan etkenlerin ortadan kaldırılarak, ilerlemesine engel olmayı ve ‘gerekli’ durumlarda dişlerin ileri düzey tedavilerinin yapılmasıdır. Böylece ‘diş dokusunun korunarak’ ve ‘dişlerin aletlerle temizlenerek tedavi edilmesine gerek kalmadan’ çürüklerin ilerlemesini engellenmesi ve planlanan koruyucu tedavilerle oluşabilecek yeni çürüklerin de önüne geçmesi hedeflenir.