“Trafikte tek tarife için elimizden geleni yapacağız”

SAİK başkanlığında bir yılı geride bırakan Levent Korkut, Sigorta Dünyası’nın Ekim ayı konuğu oldu. Şartlarının ve teminatın kamu tarafından belirlendiği ve adında zorunlu yazan bir poliçenin priminin de devlet tarafından belirlenmesi gerektiğini söyleyen Korkut, “Bugüne kadar liberal piyasaya ve gereği olan serbest tarifenin gereğine inanmış biri olarak artık trafik sigortası konusunda farklı düşünüyorum” dedi. Korkut, bazı şirketlerin üretimden ödün vermemek için ekran paylaşımına ve yetkisiz kişilerin poliçe satmasına göz yumduğunu ve sürekli acentesine alternatif satış kanalı arayışı içinde olduğunu vurguladı ve ekledi: “Biz de bundan böyle bu haksız rekabeti önlemenin trafikte tek tarife olduğuna inanıyor ve bunun için elimizden geleni yapacağız.”

 

*******

 

Levent Bey TOBB SAİK Başkanı olarak seçilip göreve başlamanızın üzerinden bir yıl geçti. Görevdeki ilk yılınızı özetler misiniz?

Evet, 19 Eylül 2018’de TOBB SAİK’te görevi devraldık ve bir seneyi tamamladık. Bu süre zarfında trafik sigortasında primlerin düşmesi, komisyonların yüzde 15’ten 10 düşmesi sonucu gelir kayıplarımız söz konusuydu. Komisyonunun yükseltilmesi konusundaki çalışmalarımız sürüyor. Göreve gelir gelmez Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü, Hazine Müsteşar Yardımcılığı, Sigorta Denetleme Kurumu ve Türkiye Sigorta Şirketleri Birliği’ne (TSB) ziyaretler gerçekleştirdik. Sigorta Bilgi Merkezi ile danışma kurulunda yer aldık; aynı şekilde TSB ile yönetim kademesi ve dağıtım kanalları komitesiyle yapılan toplantılar sonucu birtakım çalışmalar başladı.

Neler bunlar?

EGM kayıtlarıyla SBM kayıtları eşleşmesiyle, bazı acentelerin rakipleriyle haksız rekabet oluşturduğu istimal tarzını değiştirmelerinin 24 Aralık’ta önüne geçildi. Artık kimse istimal tarzıyla oynayamıyor, dolayısıyla bu yöntemle haksız rekabet engelleniyor. Bedenî veya maddi hasarlı kazalarda istimal tarzıyla oynandığının tespit edilmesi halinde şirketler dönüp acentelere hasarı rücu edebiliyordu. Bu sözleşmelerimizde madde olarak vardı, bu sıkıntımız tamamen bitti artık istimal tarzıyla kimse oynayamıyor. Ancak bu sefer de yeni kayıt plaka yapıp bu şekilde yanlış poliçeler düzenlenerek haksız rekabet yapılmaya başlandı. Yeni kayıt plakaların da 30 gün içinde zeyille poliçeye kaydedilmesi şartı getirildi ve bu sorumluluk da sigorta şirketlerine verildi.

“FON BÜYÜK OLURSA DEPREMİN YARASI KOLAY SARILIR”

Bu arada zorunlu depremle ilgili taleplerimizi DASK Koordinatörü İsmet Güngör’e ilettik. Sigortalanan konutların metrekareler gerçek değil, ayrıca her iki konuttan biri sigortasız bu oranın arttırılması için neler yapabileceğimizi konuştuk.

1 Ocak 2020’den itibaren poliçeyi kim yaptıysa onun portföyünden otomatik yenileme gelecek.

Poliçe bitimine 30 gün kalana kadar süre içinde sigortalının yetki yazısıyla portföy değişikliği yapılabilecek. Amaç DASK’ta penetrasyonu ileri taşımak ve fonu büyütmek. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir deprem felaketi yaşadık, yarınlarda oluşabilecek benzeri felaketlerde fon ne kadar büyük olursa o kadar çok yara sarılır. Bu fonla beraber kentsel dönüşümün daha sağlıklı yapılabileceğini de düşünüyoruz. Bununla ilgili de girişimlerimiz var.

E-DEVLETTE DİJİTAL POLİÇE

Sigorta şirketleriyle dijital poliçeye geçişle ilgili birlikte çalışmalarımız da sürüyor. Çünkü artık e-devlete girince poliçeler orada görünmeli. Böylece sigortalının rızası alındığı için bizim üzerimizde olan bilgilendirme sorumluluğu da son bulmuş olacak ve basım işinin azalmasıyla çevreye de ciddi fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Tüm bunların dışında ne yaptınız derseniz, sigorta primi yüksek tutan ve sahibinin evvelce hasarlı ve dolayısıyla daha yüksek prim ödemesi gereken araçlarda trafik primini düşürmek için, sanal motosiklet ve traktör yaratılmak suretiyle sürprimin o poliçede eritilerek, mevcut aracın olması gereken tarifeden aşağı çekilmesiyle, ucuz ve haksız fiyat uygulayanlar vardı. İşini doğru yapan acentenin aleyhine olan bu durumda fırsat eşitsizliğinin ve adil olmayan üretimin önüne geçildi.

Hazine vasıtasıyla SBM ye ve onun tarafından da sigorta şirketleri vasıtasıyla acentelere bildirim yapılıp bu tip acenteler tespit edilmeye başladı ve 6-7 tanesinin ekranları kapatıldı. İzmir’de savcılık bu tür benzeri usulsüz işlemin üstüne gitti ve 8-10 acente hapis cezası aldı. Bu yanlış ve yasal olmayan işlemleri yapan kişilerin sektörden ve levhadan silinmesi için bu işin peşindeyiz. Bunların bir daha bu mesleği icra etmesinin önüne geçebilmek için ne gerekiyorsa yapacağız.

Bu kişiler aynı zamanda müşteriyi ve sektörü dolandırdıkları gibi sigortacılığın adını da kötüye çıkarıyorlar…

Evet, takdir edersiniz ki bu konuda bir kara liste olmadığını be işini doğru yapanla haksız kazanç peşinde olanı ayırt etmek istiyoruz. Biz öncelikli olarak güven satan bir mesleğiz, bu da doğru ve etik davranmakla olur. Tüm bu konularda Hazine ve Maliye Bakanı ve Ayrıca İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla da bir görüşme talep ettik

ACENTE-BROKER, ACENTELER ARASI İŞ PAYLAŞIMI

Ayrıca ruhsatlardaki kare koduna istimal kodunu, araç marka kodunu ilave ettirip daha fazla detay girerek, SBM ekranına buradan pratik olarak girişini yapıp poliçe üretimini sağlayabilirsek yukarıdaki haksızlıkların önüne geçilebileceğini düşünüyoruz.

Bir de statik IP çok deliniyor ve ekran paylaşımı artıyor bu pek güvenli bir yöntem olmaktan çıktı. Brokerle acente arasında bireysel iş paylaşımı yasak olmasına rağmen maalesef bazı brokerler halen piyasada kapı kapı dolaşıp acente olan ve olmayan her yere ekran kuruyorlar. Hazine resmi yazıyı yayınladı. Ancak bu konunun samimiyet ve kararlılıkla takibi gerekiyor. Biz SAİK olarak ekran paylaşımı broker, acente arasındaysa bunları Sigorta Denetleme Kurulu Başkanlığına, eğer broker ile acente olmayan yer arasında ise savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz.

Sadece bazı köprü-baraj gibi çok büyük montanlı, büyük ve reasürans gerektiren işlerse, sürekli olmamak ve sigortalının yazılı rızasını almak kaydıyla brokerle acente iş paylaşabilecek.

Sigorta acentesinin bir başka sigorta acentesiyle iş paylaşımı olursa, bu taktirde komisyon gider belgesi düzenlenebilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığından bunun mevzuat değişikliği ile yasallaşması konusunda çalışıyoruz. Böylelikle herkes kendi kazancı üzerinden vergi verecek. Bu sayede kayıt düzeni sağlanmış olacak.

Bunların yanı sıra, 2014 yılına kadar lise mezunu acente sahibi ya da ortağı olup müdür olamayanlar için bir defaya mahsus müdürlük yetkisi verilmesi için Hazine’yle görüşmelerimiz devam ediyor.

Bunun dışında, sigorta şirketleri acenteden gelince olumsuz, bankalardan geldiğinde ise ne hikmetse olumlu değerlendirdiği işler konusunda “riskli işler havuzu” kurulması halinde acente ve sigortalılar açısından daha iyi olacağı ve haksızlığı gidereceği düşüncesindeyiz.

Sigorta şirketlerinin acentelerin en ucuz ve en önemli satış kanalı olduğunun farkına varması ve daha da önemsemeleri gerektiğine inanıyorum. Tabii ki, şimdi pek çok şirket yetkilisinin “acente bizim için çok önemlidir” diyeceğini biliyorum ama fiiliyatta böyle olmadığını biliyoruz. Ancak, epey sayıda sigorta şirketimizin yöneticilerine de acentesine verdiği değer ve yakın duruşu nedeniyle de içtenlikle kutluyor, meslektaşlarım adına şükranlarımı sunuyorum.

 SDDK ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sigortacılık sektörünün BDDK çatısı altında yer aldığı taktirde banka ve finans kuruluşlarının aşırı baskıcı tutumlarının sektörümüzün gelişmesini engelleyeceğini Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la birlikte yedi bakanımızın bulunduğu TOBB’un Şubat ayında düzenlediği “Sektörel ve Ekonomik Şûra”da kürsüden iletmiştim. Sayın Albayrak da kürsüden net bir şekilde bin kişilik salona bunun doğru olduğunu ve sigortacılığın gelişimi önündeki en büyük etkenin bankaların baskısı olduğunu ifade etti. Geçen ay yaptığımız tüm sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları, meslek komitesi üyeleri, dernek başkanları, 319 il delegesi, sigorta şirketleri temsilcileri, Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri, SBM ve Tahkim Kurulu yetkililerinin de olduğu bir kurultay yaptık. Orada da bu düşüncelerimizi dile getirdik ve olumlu geri bildirimler aldık.

“FATURAMATİKLERDE POLİÇE SATILMAMALI”

Sigorta Denetleme Kurulu’na yaptığımız müracaatlarda faturamatiklerden poliçe satılmaması gerektiğini belirttik ve bunu yapanlara ve yaptıran brokerlere uyarı yazısı yazıldı. Meslektaşlarım halen faturamatiklerde sigorta satıldığını görürlerse bildirsinler ve biz de yasal yollara başvuralım. Artık ceza yöntemleriyle bu yapıların üstüne gidilecek. Meslektaşlarımıza verilmesi gereken en önemli mesajlardan biri de şu: Fazladan bir-iki trafik poliçesi kesmek için geleceğimizi yok etmeyelim. Brokerler ve şubeli yapılarla ekran paylaşımı yapmayalım, bunların ağır cezai müeyyideleri var. Özellikle sigorta acentesi olmayan kişilere poliçe kestirenler için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası söz konusu. Faturamatiklerde, sosyal medyada poliçe satma çabası içinde olan brokerleri de ikaz ediyorum: Lütfen ayaklarını denk alsınlar. Bunları yapan brokerlerle ilgili yedi suç duyurumuz var. Bu konuda brokerler derneği başkanı Ateş Çeber ile de aynı görüşteyiz. Brokerlerin var oluş amacı trafik, DASK poliçesi satmak olmamalı. Yasal olmadığı halde komisyon gider belgesi düzenleyen brokerlerle ilgili olarak yakında Gelir İdaresi Başkanlığına suç duyurusunda bulunacağız, dertlerini orada anlatırlar.

“YABANCI SAĞLIK SİGORTASI KANAYAN YARA”

Yabancı sağlık sigortası kanayan bir yara. Çünkü satışı acente olmayan kişilerce yapılıyor. Sigorta şirketleri de bu satışların nasıl yapıldığını biliyorlar ve çanak tutuyorlar, turizm acentelerine ekran kuran şirketler var, bunları biliyoruz. Onların buna engel olmasını bekliyoruz. Olmazlarsa suç duyurusunda bulunacağız ve bu iş de düzelecek. Gerçek sigortacı olan bizler üvey evlat muamelesi görmeyi kabul edemeyiz. Göç idarelerinin önünde birileri yüksek komisyonla poliçe satıyor. Evrak olarak dosyaya konan bu poliçeler hasara dönüşüp çalışmaya başlarsa bu komisyonlar verilemez. Bunların bir kısmı naylon poliçe. Savcılığın yakaladıkları var ve uyarı gönderildi. Bu sorunların çözülmesi için elimizden geleni yapacağız. Sigorta şirketlerinin de göz yummaması gerekir.

“TRAFİKTE TEK TARİFE OLSUN”

Çarpık şubeleşme ve ekran paylaşımının özellikle trafik sigortası ve yabancı sağlık poliçesi üzerinden olduğunu biliyoruz. Sigorta şirketlerinin havuzdan zarar ettiği bir dönemde artık biz net olarak şunu diyoruz: “Şartlarının ve teminatın kamu tarafından belirlendiği ve adında zorunlu yazan bir poliçenin primi de devlet tarafından belirlenmeli.” Ben bu yaşıma kadar liberal piyasaya inanmış biri olarak artık böyle düşünüyorum. Şirketler primden ödün vermemek için yanlışı devam ettiriyor. Biz de tek tarife olması için elimizden geleni yapacağız. İyi sürücü kötü sürücü indirim ve sürprimleri uygulanarak tek tarife olsun. 34 şirketin hangisinden alırsanız alın fiyatı aynı olsun. Çünkü bütün oyun burada dönüyor. 10 lira ucuz diye başka yerlere yönlendiriliyor ve indirim yapılıyor. Bu arada risturn’ün de yasaklanması lazım. Bu konuda Ticaret Bakanlığında toplantılar yaptık ve 5 Ağustosta poliçenin promosyon malzemesi ve reklam aracı olarak kullanılması yasaklandı. Genelgeyi tüm meslektaşlarımızla da paylaştık. 10 gün sonra bazı sermaye gruplarının baskısıyla tekrar önü açıldı. Buradaki şikayetlerimizi Hazine’ye bildirdik. Ama eğer cep kasko adı altında bir ürün satılıyorsa bunu ancak ve ancak yetkili sigorta acentesi satabilir.

Bir de duyduğumuz kadarıyla TÜRSAB acentelerinin seyahat sağlık ve yabancı sağlık poliçesi kesebilmesiyle ilgili çalışmalar varmış. O zaman biz de seyahat satalım. Kesinlikle ve kesinlikle buna karşıyız. Orada bir meslek grubu mutlu olacak diye buradaki meslek grubu mutsuz edilemez. Hükümet ve kanun koyucu eşit ve adil olmalı. Böyle bir kararı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Zaten bir iki acente tespit edip savcılığa bildirdik, TÜRSAB’a da uyarı gönderdik. Bir iki sigorta şirketinin de buralara ekran kurduğunu ve seyahat sağlık satmaya çalıştığını duyduk; bundan kesinlikle vazgeçmeliler. Herkes oyunu kuralına göre oynamalı.

Ayrıca iptal edilen poliçelerde de bizim komisyonumuz kesiliyor. Ama ben işimi yapıp tamamlamışım. Benim iyi müşterimin arabasını kötü bir sürücü alıyorsa ben niye o riski alayım diyor şirketler. Bunun tersi de olabilir. Bunlar birbirini nötrler. İptal zeyli yapmaya hiç gerek yok. Noterde Bir tuşla devir zeyli hallolur ve poliçe vade bitimine kadar kalır ve operasyon yükü de olmaz üzerimizde. Ayrıca bir de iade ücretleri bazen cepte kalıyor, sigortalılar iade etmiyor ve böyle de yanlış olan sonuçlar doğuyor.

 “BANKALAR HÂLÂ ZORLA SİGORTA POLİÇESİ KESİYOR”

Bankaların da sigorta faaliyetinin mutlaka denetime tabi olması lazım, zaten Bakan Albayrak onun da mesajını verdi. Tüketiciler bankadan kredi alırken sigortayı da oradan yaptırma şartı konuyorsa, poliçeyi de o bankadan almaların istendiği bir yazı alsınlar. Eğer yine olmuyorsa, krediyi ve aracı alıp 30 gün içinde sigortadan cayma haklarını kullanıp kendi istedikleri yerde tekrar sigorta yaptırsınlar. Bize başvursunlar ve direkt suç duyurusunda bulunalım. Rekabete aykırıdır bu durum.