Mehmet Şencan: Anadolu Sigorta’da yöneticiler değişse de kurumsal felsefe değişmez

Anadolu Sigorta’da geçen yıl Eylül ayında yaşanan üst yönetim değişikliğinde gelenek devam etti ve İş Bankası kökenli Mehmet Şencan Genel Müdür olarak atandı. Bankacılık kariyerinin önemli bir bölümü şube yöneticiliğinde sahada geçen Şencan, bu yönü dolayısıyla sigortacılığa da sigorta müşterisine de yabancı değil. Şirkette işinin uzmanı bir teknik ekip ve kendi alanlarında lider yardımcılarla çalıştığını belirten Şencan, “Benim bankacılık tecrübem, buradaki arkadaşların sigortacılık tecrübesi iyi bir ahenk ve ritim oluşturuyor” diyor.


Tamamı bankacılıkla geçen bir kariyerden sonra sigortacılığa adım attınız; sigortacılık hayatınız nasıl geçiyor?

Dediğiniz gibi, son altı ay hariç çalışma yaşamım bankacılıkla geçti. Eylül ayında Anadolu Sigorta’da göreve başladım. Ancak sigortacılık çok yabancısı olduğum bir iş değildi. Çünkü ben bankacılıkta da uzun süre sahada görev yaptım. İş Bankası Galata şubesinde memur olarak kariyerime başladım. Orada sekiz sene görev yaptıktan sonra Bursa’ya tayin oldum. Anadolu’nun değişik kentlerinde müdür yardımcılığı, Antakya’da, Denizli’de, Ankara’da şube yöneticiliği, son üç sene de genel müdür yardımcılığı yaptım. İş yaşamımdaki 30 yıl böyle geçti. Bilirsiniz İş Bankası şubeleri aynı zamanda Anadolu Sigorta acentesidir. Bu anlamda Anadolu Sigorta’ya ve sigortacılığa yabancı değilim. Anadolu Sigorta İş Bankası grubunun gözbebeği gibidir. İş Bankası’ndan sonra grubun en eski kuruluşudur. Dolayısıyla, burada yönetici olmak benim için güzel ve anlamlı bir görev. Heyecan ve şevkle çalışmaya devam ediyoruz.

Anadolu Sigorta’nın tecrübeli bir yönetim ekibi, sizin de otuz yıllık bir bankacılık finans ve saha geçmişiniz var; bu ciddi bir birikim… Bu durum sigortacılık hayatınızı nasıl etkiliyor; hani sağ ayakla top oynarsınız ya burada sol ayakla oynuyor gibi mi oluyor, yoksa o tecrübe faydalı mı oluyor?

Tabi öncelikle şunu belirteyim, biz bankada acentelik yaptık ama banka sigortacılığı ayrı bir disiplin. Ticari ve kurumsal şubelerde çalıştım, bu bakımdan bir tecrübe var, burayla da çakışıyor. Mesela ortak müşteriler var. Benim bankacılık tecrübelerim, buradaki arkadaşların sigortacılık tecrübesi iyi bir ahenk, iyi bir ritim oluşturuyor. Ekip ruhuyla çalışmaktan, paylaşmaktan, dinlemekten, bildiklerimi aktarmaktan zevk alırım. Anadolu Sigorta da çalışma anlayışıma uyuyor. Kuvvetli bir ekibimiz var. Bir yandan da alışma ve öğrenme devam ediyor. Bankacılıkta sigorta acenteciliği yaptık derken sigortacılığı hakikaten biliyorum demek iddialı bir laf olur. Burada hakikaten sigortanın her şeyini bilen bir teknik ekip, kendi alanlarında lider genel müdür yardımcısı arkadaşlarım var. Özetle, iyi bir karma oldu bizim için.

Anadolu Sigorta üretimde genelde istikrarlı gider, konjonktüre göre öyle büyük sıçramalar, düşüşler olmaz. Sizin döneminizde de bu özelliğini sürdürecek mi?

Tespitinizde haklısınız. Faaliyetlerimizin sürdürebilir olmasına, istikrarlı olmaya dikkat ediyoruz. Çok agresif değiliz, her zaman dengeli bir büyüme hedefimiz var; yeni pazarlar bulma, yeni ürünler sunma, kârlılığı gözetme, pazar payını koruma ve geliştirme felsefemiz vardır. Anadolu Sigorta’da yöneticiler değişse de bu felsefe her zaman ön plandadır, kurumsal felsefe değişmez. Bu felsefe hem şirketimizi istikrarlı kılıyor hem de sigorta sektörüne istikrar bakımından katkıda bulunuyoruz diye düşünüyorum. Böyle de olması lazım; bizim genlerimizde dokularımızda bu var. Ben de bu felsefeye inanıyorum. Bu yolda devam edeceğiz. Bu istikrarı korumaya devam edeceğiz. Çok çalışacağız, üreteceğiz, tabi ki kâr da edeceğiz, kârımızı özkaynaklarımıza ekleyeceğiz. Büyüyerek ülkeye fayda sağlamaya, değer katmaya çalışacağız. Tüm ülkeyi kapsıyoruz; ona karşı bir sorumluluğumuz var. Bu bakımdan hem bireysel hem kurumsal hiçbir sigortalımızı yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Özellikle ticari tarafta işletmelere can suyu sağlıyoruz. Üretimin, ihracatın, istihdamın sürekliliği bizim için çok önemli. Sigorta şirketleri, özellikle de Anadolu Sigorta bu konulara çok dikkat ediyor, hemen o can suyunu sağlayıp ekonominin çarklarını hızlı bir şekilde döndürmeye çalışıyor. Anadolu Sigorta bu anlamda ekonominin istikrarında önemli bir pay sahibi.

Bugünlerde hem sektörün hem de ülkenin önündeki risklerden iki tanesi deprem ve koronavirüs salgını, bu konuda şirket olarak nasıl hazırlanıyorsunuz, ne gibi tedbirler aldınız?

Deprem kuşağında bir ülke olarak deprem riski her zaman gündemimizde. En son Elazığ Sivrice depreminde bu gerçekle bir kez daha yüz yüze geldik. Deprem sonrasında hemen Bölge Müdürümüz Cengiz Bey, Genel Müdür Yardımcımız Ali Kaplan bölgeye gitti. Mobil aracımız gitti, bütün acentelerimizle bir araya geldik. Hasarı olan sigortalılarımıza ulaşıp ödemelerini hızlıca yapmaya başladık. Ne yazık ki bölgede sigortalılık oranları çok düşük.

Diğer tarafta koronavirüsle ilgili çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. İşin sigorta, reasürans, sağlık gibi birçok boyutu var. Sağlık poliçelerimiz halihazırda koronavirüs hasarlarını kapsıyor. Şu an bu olayın yönetimini devlet merkezi olarak üstlendi. Hastalık ortaya çıktığında nasıl müdahale edileceğini, hastaların hangi hastanelere sevk edileceğini falan belirledi. Fakat yine de bununla ilgili şu aşamada kesin bir şey söylemek mümkün değil.

Bu kapsamda çalışanlarınızı eğitmek, bilinçlendirmek için neler yapıyorsunuz?

İşin çok boyutu var, binanızın sağlığından başlıyor. Kapıların, asansörlerdeki düğmelerin sterilize edilmesinden başlayıp bütün kullanım alanlarına, eşyalara, el temizliğine varıncaya kadar ayrıntılı tedbirler alınıyor. Tabii bir yandan tedbir alırken bir yandan da gereksiz paniğe yol açmamak lazım. Bizim çok deneyimli bir iletişim müdürlüğümüz var; bütün çalışanlarımıza, bölge müdürlüklerimize gerekli duyuruları yaptı. Alınması gereken tedbirleri alıyoruz. Çalışanlarımıza öyle bir vaka meydana gelirse saklamadan hemen bilgi vermesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Doktorlarımızın önerileri doğrultusunda el yüz temizliğine özen gösterilmesi, uçak yolculuklarında, şehirlerarası yolculuklarda nelere dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Bunların kimseyi telaşa vermeden dozunda yapılması gerekiyor. Yani bu tip şeylerde serinkanlı, sağduyulu olmak lazım, fevri davranmamak lazım. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyoruz, bütün senaryoları çalışıyoruz, çünkü sigorta şirketleri bu durumlarda da hayatına devam etmeli ve topluma faydalı olması gerekir. (Bu noktada Anadolu Sigorta Kurumsal İletişim Müdürü Berna Ergüntan söz alıp yapılan çalışmaları anlatıyor: Bütün genel müdür yardımcılarımız, doktorumuz, ilgili bölüm müdürleri, insan kaynakları, binayı işleten inşaat emlak müdürlüğünün katıldığı acil durum senaryoları üzerinde çalıştık. Herkes kendi bölümü ve göreviyle ilgili bilgi verip bilgi aldı. Birçok detay konuşuldu, herhalde kurumsal bakış açısı denen budur.)

Yaklaşık iki yıldır piyasalar çalkantılı; sigorta sektörü bunu en çok kredi hacminin daralması, yeni araç satışlarının düşmesi ve kasko satışlarının büyüme hızının yavaşlaması şeklinde hissetti. Şu an nasıl bir tablo var, saha gözlemlerinize de dayanarak bir değerlendirme yapar mısınız?

İçeride dışarıda bir sürü sıkıntılı işler var ama tüketimi ve üretimi destekleyici politikalar da var. Mesela Merkez Bankası faiz oranlarını bir yıl içinde yüzde 24’ten yüzde 11,75’e düşürdü. Bu da bir süredir ertelenen oto, konut gibi ihtiyaçları tetikledi. Bu da sigorta sektörünün istediği bir şey, çünkü hacim genişledi. Prim üretiminde Ocak ve Şubat aylarında yüzde 20’nin üzerinde büyüme görüldü. Bunların olumlu gelişmeler olduğunu düşünüyoruz. Yılın ilerleyen aylarında büyüme hızı biraz yavaşlayıp dengeye kavuşur diye tahmin ediyorum. Tabii her şeyin bir bedeli oluyor; üretim hacmi arttı ama faizlerin düşmesiyle de mali gelirleriniz azalıyor, bu defa da oradan kaybediyorsunuz. Bu noktada sigortacılık faaliyetinden kazanmak gerekiyor. İnşallah ülkemiz bütün sorunları aşar da ekonomi iyi gider, sigorta sektörü de iyi gider.

Sağlıktan çok bahsettik, bu noktada sağlık sigortası konusunda bir şey sormak istiyorum; son yıllarda tamamlayıcı sağlık sigortası (TSS) hızla büyüyor, acaba TSS geleneksel sağlık sigortasının yerini mi alacak?

Özel sağlık sigortası bizde çok ilerlemiyor. Nedenleri çeşitli; en başta sağlık hizmetlerinin maliyetinin yüksekliği, buna bağlı olarak sağlık sigortalarının fiyatları rol oynuyor. Bu nedenle şu anda tamamlayıcı sağlık sigortası revaçta. Ben sağlık sigortalarında hem geleneksel hem tamamlayıcı sağlık sigortasında bir potansiyel olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda TSS’nin pazarı büyüteceğini düşünüyorum. Bazen biri ötekini ikame edebilir. Çünkü hepsi farklı bilinçlere, farklı gruplara, farklı gelir düzeylerine hitap ediyor. Zaten biz de kapsamı geniş ürünlerle tüm toplumu kapsamak istemiyor muyuz? İstiyoruz. Tamamlayıcı sağlık şimdi biraz ön plana çıkmaya başladı ama öbür tarafta da gelişecektir. Bence bu ürünler birbirini bütünlüyor.

Tamamlayıcı sağlık sanki biraz da geleneksel özel sağlık sigortasına ulaşamayan tüketici için sigorta bilincini arttıran bir ürün gibi oldu galiba?

Bizim de istediğimiz bu. Bütün gelir gruplarını bütçeleri oranında sigorta kapsamına alalım. Sigorta sektörü hayatın her alanına girebilir, Batı’da bunu görüyoruz. Sigorta bilinci sağlıkta artsın, diğer alanlarda artsın, bütün bu güvenceler bütün vatandaşlara yayılsın, gelirleri ölçüsünde herkes sigorta güvencesine kavuşabilsin istiyoruz.

Kurumsal bankacılıktan gelen geçmiş tecrübelerinize de dayanarak KOBİ’lerin düşük sigortalılık oranı hakkında neler söylersiniz? Bir yabancı sigortacı bizim sektörden bir yöneticiye “Bizde siber risklerde KOBİ’lerin sigortalılık oranı yüzde 50’de kalıyor” diye yakınmış. Bizim yönetici utandığından bizdeki oranlar hakkında bir şey söyleyememiş.

Son yıllarda dünyada yapılan bütün araştırmalarda siber riskler en önemli riskler arasında görülüyor. Çünkü öyle bir durumda işler duruyor, itibar sorunu oluyor, işin içine bir sürü sorun giriyor. Aktardığınız anekdota bakarsak keşke bizde de o oranlarda olabilse diyoruz ama düşük penetrasyon bir yandan da iyimser olmamızı sağlıyor. O oranlara ulaşmak için potansiyel var diye düşünebiliriz. Gerçekten burada ciddi riskler var. Ama gittikçe bizim ülkemizde de bu konuda sigortalılık oranının gelişeceğini düşünüyorum. KOBİ’ler bence ekonominin omurgasını oluşturuyorlar. Artık KOBİ’ler de eski usullerden dijital sistemlere geçmeye başladılar, bu da siber risklerle yüz yüze gelmek demek. Sigorta sektörü olarak bizim orayı forse etmemiz lazım. Onlara gidip anlatmamız lazım. Şirket olarak bu konuda çalışmalarımız var; hem geleneksel hem de dijital tarafta yeni ürünlerimiz olacak. KOBİ’ler teminat sıkıntıları yaşıyor. Sigorta sektörü bu konuda devreye girmek istiyor ama orada bunun için birtakım finansal verilere ihtiyacımız var. Teminat sağlayabilmemiz için finansal analiz yapmamız lazım. Bu finansal analizi oturttuğumuz zaman hem kefalet senetleri hem devlet destekli alacak sigortaları hem de normal alacak sigortaları alanında bir genişleme olacağını düşünüyorum.

Son olarak; Anadolu Sigorta’nın, bir sigorta şirketi olmasının yanı sıra bir de Cumhuriyet kurumu olması özelliği var. Neredeyse Cumhuriyetle yaşıt, kendine özgü bir tarihi, bir kültürel geleneği olan bir kurum. Bir Anadolu Sigorta yöneticisi ve mensubu olarak, bu anlamda nasıl tanımlarsınız şirketinizi?

İstanbul’a gelmeden önce beş yıl Ankara’da görev yaptım. Ankara başkent ama ben Cumhuriyet’in bir eseri olarak da bakarım Ankara’ya. Anadolu Sigorta da Cumhuriyetin bir eseri. Onun için çok kıymetli. Kuruluşunda Atatürk’ün imzası olan köklü bir kurum. Bu yıl 95’nci kuruluş yıldönümümüz. 1920 TBMM’nin açılışı, 1923 Cumhuriyetin ilanı, 1924 İş Bankası’nın, 1925 Anadolu Sigorta’nın kuruluşu. Bunlar arka arkaya güzel tarihler. Tüm bu kurumların kurucusu Atatürk ve kurmayları vizyon sahibi insanlar. Kurtuluştan sonra finansta milli bir finans şirketi İş Bankası, hemen arkasından sigorta şirketi Anadolu Sigorta, arkasından reasürans şirketi Milli Reasürans’ı kuruyorlar. Ülkenin kurucuları, başta büyük Atatürk olmak üzere, ülkeyi kurarken bu kurumları da kuruyorlar ki ekonomi, finans, sigorta tarafı da ülkeyi geliştirsin. Yani bu toplumun değerlerini ve varlıklarını korumak için oluşturulmuş bir kurum. Anadolu Sigorta paydaşlarıyla, hissedarlarıyla, çalışanlarıyla, bütün ekosistemiyle bu görevi hakkıyla yerine getirmeye çalışıyor. Ciddi bir kapsayıcılığı var, ülkenin her tarafındayız. Bir diğer özelliği, burası sektör için bir okul. Anadolu Sigorta bir sigortacılık okulu, bunu özellikle vurgulamak isterim. Sektördeki birçok yönetici Anadolu Sigorta kökenlidir. “Kaybetmek Yok” sloganımızla değerleri koruduğumuzu hatırlatıyoruz. Anadolu Sigorta Türkiye’nin sigortasıdır diye düşünürüm. Tabii sektörümüzde bir sürü değerli şirketimiz var, bunları söylerken onları yok saymıyoruz.