İklim Değişikliği Gerçek, Aşılar Faydalı, Dünya Yuvarlak

Bilim karşıtlığı genelde cehalet ve dini bağnazlıkla ilgilidir ancak son yıllarda enteresan kılıklarda karşımıza çıkıyor. Artık bilim karşıtlığının bayrağını genelde dinle ilgisi olmayan, pek cahil de sayılamayacak okumuş yazmış kişiler taşıyor. Bunlar hemen hemen her güncel politik-ekonomik-bilimsel konuyu kendilerince bir düzleme yerleştirip akla hayale sığmaz komplo teorileri geliştiriyor. Öyle ki, bunların içinde yüzlerce yıldır bin bir şekilde kanıtlanmış bir olgu olan “dünyanın yuvarlaklığı”na inanmayan, dünyanın düz olduğunu iddia edenler bile var.

İşin tehlikeli yanı bu komplo teorileri öyle baştan sona deli saçması safsatalardan oluşmuyor; komplo teorisyenleri, çoğunlukla gerçeğin bir parçasını alıp bağlamından tamamen kopararak onun üzerine gerçeğe taban tabana zıt bir yalan dünya inşa ediyorlar. Buna “gri propaganda” da deniyor.

Bilim karşıtlığının günümüzdeki en yaygın tezahürlerinden biri küresel iklim değişikliğini inkar etmek. Bizzat yaşadığımız aşırı iklim olaylarından kaynaklanan orman yangını, sel gibi doğal felaketlere, her geçen yıl daha da artan sıcaklara, yok olan biyoçeşitliliğe, kirlenen havaya toprağa sulara, bunlarla ilgili yüzlerce bilimsel rapora, bilim insanlarının, çevre aktivistlerinin onca uyarısına rağmen iklim değişikliği diye bir şey olmadığını iddia ediyorlar. Bunların en tanınmışı önceki ABD Başkanı Donald Trump’tı. Hatırlanacağı gibi, başkanlığı döneminde uyguladığı politikalarla iklim değişikliğiyle mücadeleye büyük zarar verdi.

Bilim karşıtlığı ve komplo teorilerinin bereketli bir toprak bulduğu alanlardan biri de COVID-19 pandemisi ve buna karşı geliştirilen aşılar oldu. Dünya bir buçuk yıldır pandemi belasıyla uğraşırken, insanlar buna karşı ilaç, aşı derdindeyken bir grup uyanık komplo teorisyeni her şeyin altındaki gizemi anında çözdü. Neymiş, koronavirüs laboratuvarlarda üretilmiş, Bill Gates bu salgını bahane ederek aşı yoluyla herkese çip takıp robot haline getirecekmiş. Neymiş, koronavirüs aşıları kısırlık yapıyormuş, aşı DNA’larını değiştirecekmiş, aşı yaptıranlar birkaç hafta/ay içinde ölecekmiş vs vs…

Bu propagandaların etkisiyle birçok toplumda aşılama oranları düşük kalıyor. Aşılama yeterli oranlara ulaşmayınca da toplum bağışıklığı oluşamıyor, hastalığın yayılması durdurulamıyor; bu arada virüs yeni varyantlar geliştirerek daha hızlı bulaşan daha tehlikeli özellikler kazanıyor. Neticede milyarlarca insanı hastalık/ölüm riskiyle karşı karşıya bırakan, ekonominin çarklarını durduran, çocukların eğitim almasını engelleyen, milyonlarca insanı işsiz bırakan salgın, elimizde aşı gibi bir imkân olmasına karşın bir türlü yenilemiyor. Elbette yeterli aşılama oranlarına ulaşılamamasını sadece aşı karşıtlarının etkisine bağlamak yanlış olur; aşı üretimi ve tedarikinde eksikler, yoksul ülkelerin aşılara erişim imkanının olmayışı, patent sorunları da önemli etkenler.

Aşı karşıtlarının zararı yalnızca COVID-19 pandemisiyle sınırlı kalmıyor. Bunlar tüm aşılara itiraz ediyor. Tarihte milyonlarca insanı öldürmüş ya da engelli bırakmış çocuk felci, çiçek, verem gibi hastalıklara karşı geliştirilmiş, neticede neredeyse yeryüzünden bu hastalıkları silmiş ve normalde her çocuğa uygulanan aşıları da çocuklarına yaptırmak istemiyorlar. Bu sayede bu hastalıkların hortlama riski artıyor.

Ne diyelim, Allah akıl fikir ve sağduyu versin de biz de normal hayatımıza dönelim.

Celal Çelik