Orhun Emre Çelik – Primler Yükselirken…

-Orhun Emre Çelik

Sigorta tarifelerinin belirlenme usullerine ilişkin oldukça değişik uygulamalar yaşanmış bir tarihimiz var. Tarife rejiminden tasdikli tarife uygulamalarına, serbest tarifeden rehber tarife ve koridor sistemine, taban fiyattan tavan fiyat uygulamalarına kadar fiyatlamayı düzenlemede gündem olabilecek hemen her süreç belirli dönemlerde sektörde uygulama alanı bulmuş.

Son zamanlarda ise şirketler açısından trafik sigortasındaki tavan prim uygulamaları ve poliçe yazmaktan kaçınıldığı yönünde ifadeler, sigortalılar açısından ise özellikle kasko ve sağlık sigortalarındaki yüksek prim artışlarına olanak tanıyan serbest tarife uygulamaları gündemimizde önemli bir yer işgal ediyor.

Sağlık sigortalarında prim artışları aslında daha önce de gündem olmuştu. 2010’lu yılların başlarında rekabet sonucunda aktüeryal tarifelerden oldukça sapan prim seviyeleri ile poliçeler kesilmiş, doğal olarak sürdürülemeyen bu süreç sonunda ilk defa poliçe düzenlenirken ya da başka şirketlerden geçişlerde verilen indirimler veril(e)meyince ortaya çıkan prim artışları o zamanların düzenleyici kurumu olan Hazine Müsteşarlığı’na yoğun bir sigortalı şikâyeti olarak yansımıştı. Sonrasında gelen düzenlemelerle verilen indirimlerin poliçe üzerine yazılması ve prim artışlarının nasıl yapılacağına ilişkin bilgilendirme ve sınırlandırmaların yeterince açık şekilde sigorta ettirene aktarımı sağlanmıştı.

Kaskodaki artış / sağlıktaki artış

Üzerinden yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra bu sefer benzer bir süreci tekraren sağlık branşının yanında bu sefer kasko sigortaları için yaşıyoruz. Kişisel gözlemim sağlık sigortalarındaki artış fahiş bulunsa da sigortalıların yüksek primle poliçe düzenlemeye ikna olmaya daha meyilli olduğu yönünde. Ancak kasko sigortalarında geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada da yer bulduğu haliyle bir yıl içinde dört kata çıkan prim seviyelerine ilişkin ciddi bir eleştiri var.

Yüksek belirsizlik ortamında teknik açıdan eleştiri toplayan mevcut prim seviyelerinin bile kârlılığı garanti altına alacak seviyeler olup olmadığı tartışılabilir. Buna karşılık yaşanan realitenin sigortalılarla iletişiminin yapılması konusunda ne kadar başarılı bir yol izlendiğine emin değilim.

Zincirleme üç süreç

Sigortacılık maliyetin sonradan ortaya çıkması nedeniyle diğer sektörlerin neredeyse tamamından çok farklı bir yapı arz ediyor. Kasko prim artışlarında bu durumun gözden kaçmasından dolayı eleştirilerin şiddetinin arttığı kanaatindeyim. Pandemi dönemi araç kullanımı azaldığı için düşen frekansla ortaya çıkan kârlılık ilk aşamada fiyat rekabeti olarak yansıdı. Ancak sonrasında yaşanan enflasyon ve kur şokları hasar prim oranının hızlı bir şekilde bozulmasına neden oldu. Bu aşamadan itibaren kasko priminin artmasına sebep olan zincirleme üç süreç yaşandı:

  • Enflasyon yanında küresel olarak yaşanan çip krizinin de otomotiv endüstrisini etkilemesi ile araç bedelleri hızla yükseldi. Böylece diğer her şey sabit kalsa bile sigortalının ödemesi gereken prim bedel artışına paralel şekilde yükselmiş oldu (baz etkisi).
  • Hasar prim oranını makul seviyeye çekebilmek için iş yılı başında belirlenen tarifelere gerçekleşmiş enflasyon artışı ve pandeminin gündemden düşmesiyle ortaya çıkan frekans artışını karşılayacak düzeltmeler yapılmaya başlandı (geriye dönük maliyet etkisi).
  • Enflasyon ve kur artışının gelecekte ortaya çıkması beklenen seviyesinin etkisini giderecek ek artışlar yapıldı (ileriye dönük maliyet etkisi).

Ekonomik şartların böyle bozulduğu dönemlerde bu üç etkinin birlikte ortaya çıkması kaçınılmaz gibi görünüyor. Kısa vadede bu sorunun basit bir çözümü de görünmüyor. Yine de bu yaşananlarda, gelecekte ortaya çıkacak benzer dalgalanmalarda sektör olarak daha hazırlıklı olmak, hızlı hareket etmek ve sigortalılarla daha iyi seviyede iletişim kurmak için çıkarılacak güzel dersler var.