2015 sonrası yabancıların sektöre olan iştahı neden kaçtı?

2021 yıl sonu itibariyle Türkiye’de yabancı sigorta şirketlerinin pazar payı %52. Bu oran hayat dışı branşlarda %51 iken hayat branşında %56. Aslında bu oranlar Türk sigorta sektörü için son on yılın tarihi dip seviyeleri. Sektörde yabancı payının en yüksek olduğu yıl 2015. O dönemde yabancı şirketlerin hayat dışı branşlardaki payı %67, hayat branşında ise %60. Peki yabancıların 2015 yılı sonrası Türk sigorta sektörüne olan iştahını kaçıran ne olabilir?

-Dr. Hasan Meral

Türk sigorta sektöründeki yabancı payı uzun yıllardır süregelen bir tartışma konusu. Sigortacılık gibi stratejik bir sektörün yabancı hakimiyetine bırakılmaması gerektiğini savunanlar da var, yurtdışı yatırımların Türk sigorta sektörünün gelişiminde kilit rol oynadığını düşünenler de. Ben konuya biraz daha farklı bir perspektiften yaklaşmak ve Türk sigorta sektöründeki yabancı ağırlığını diğer ülkelerle karşılaştırarak analiz etmek istiyorum.

2021 yıl sonu itibariyle Türkiye’de yabancı sigorta şirketlerinin pazar payı %52. Bu oran hayat dışı branşlarda %51 iken hayat branşında %56 olarak gerçekleşmiş. Aslında bu oranlar Türk sigorta sektörü için son on yılın tarihi dip seviyeleri. Sigorta sektöründe yabancı payının en yüksek olduğu yıl 2015. O dönemde yabancı şirketlerin hayat dışı branşlardaki payı %67, hayat branşında ise %60. Böylesi düşüşe sebep olabilecek birkaç ihtimal var:

  • Yabancı şirketlerin pazar payı kaybetmesi,
  • Yabancı şirketlerin pazardan çıkması,
  • Yerli şirketlerin pazara girmesi.

Son beş yılda bunların üçü de gerçekleşti. Peki yabancıların 2015 yılı sonrası Türk sigorta sektörüne olan iştahını kaçıran ne olabilir?

Yatırım rakamlarına baktığımızda 2015 yılının bir tesadüf olmadığını görüyoruz. TCMB verilerine göre 2015 yılı Türkiye’ye doğrudan sermaye yatırımlarının en yüksek olduğu yıl. Bundan sonra yabancı yatırımlar önemli düşüş trendine giriyor. Sigorta sektörünün de bu trendden etkilendiğini anlaşılıyor.  Öte yandan 2015 yılının makroekonomik açıdan bir önemi daha var. Bu dönem sonrasında TL gelişen ülke para birimleri arasında negatif ayrışan bir performans gösterdi. TL’nin değer kaybı ise iki majör soruna yol açtı;

  • Sigorta şirketlerinin yabancı para cinsinden getirileri düştü.
  • Doğrudan yabancı yatırımların geri dönüş süresi uzadı.

Şimdiye kadar Türk sigorta sektörüne yabancı ilgisinin ülkenin makroekonomik koşullarından bağımsız değerlendirilemeyeceğini anlamış olduk. Peki diğer ülkelerde durum ne?

OECD ülkeleri arasında karşılaştırmalı bir analiz yaptığımızda belirli ülkelerin diğerlerinden net bir şekilde ayrıştığını görüyoruz. Kişi başına düşen prim üretiminin 500 doların altında olduğu ülkelerde yabancı payı oldukça yüksek. Gelişmiş sigorta pazarına sahip ülkelerde ise yabancı payı görece düşük. Türkiye ile benzer sınıfta değerlendirebileceğimiz Şili, Brezilya, Yunanistan, Hırvatistan, Malezya, Polonya gibi ülkelerin tamamında yabancı payı %50’nin üzerinde, hatta %90’a kadar çıkıyor. Bunun neredeyse tek istisnası Rusya ve İran gibi dışa kapalı ekonomiler. Tüm bu sayılar bize Türk sigorta sektöründe yabancı ağırlığının mevcut durumun bir sebebi değil sonucu olduğunu anlatıyor.

Öyleyse hedefimiz yabancı yatırım çekmek de olsa, yerli şirketleri desteklemek de olsa başarı ayrı kriterleri sağlamaktan geçiyor;

  • Tabana yayılmış sigortalılık oranı,
  • Etkin çalışan bir sigorta piyasası,
  • Güçlü bir makroekonomik performans.

Türk sigorta sektöründeki yabancı payı; küresel risk iştahı, piyasadaki likidite seviyesi, ülke riski gibi bir dizi faktörden etkileniyor. Sektör tüm bu dışsal faktörleri kontrol edemezse de en azından yabancı yatırımcılar için Türk sigorta pazarının cazibesini artırtabilir. Bunun için de kurumsal yönetişim yapısının güçlendirilmesi, piyasa verimliliğinin artırılması ve sistematik risklerin daha etkili şekilde yönetilmesini sağlayacak mekanizmaların tesis edilmesi gerekiyor.