“Devam Eden Riskler”

Özellikle oto branşlarında şirketlerin yüksek prim artışları ile hasar prim oranını normalize etme çabaları, prim üretim artışı paralelinde kazanılmamış primlerin de çok hızlı yükselmesine neden olduğu için bu tutarı baz alan DERK de hızlı bir şekilde yükselme eğilimine girdi. Bu durumda DERK hesabında mevzuatın bakış açısını yansıtacak çeşitli müdahaleler yapılsa da gerek bu müdahalelerin dayanağı gerekse yapılma şekli tartışmalar doğurdu.

Devam eden riskler karşılığı (DERK) Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Teknik Karşılıklarına ve Bu Karşılıkların Yatırılacağı Varlıklara İlişkin Yönetmelikle 2007 yılında mevzuatımıza girmiş bir teknik karşılık. Yönetmelikte sigorta sözleşmesinin süresi boyunca üstlenilen risk düzeyi ile kazanılan primlerin zamana bağlı dağılımının uyumlu olmadığı kabul edilen sigorta branşlarında, ayrıca kazanılmamış primler karşılığının şirketin taşıdığı risk ve beklenen masraf düzeyine göre yetersiz kalması halinde devam eden riskler karşılığı ayrılacağı belirtilmiş.


DERK mevzuata girdiği günden beri bir şekilde gündemde kendine yer buluyor. Bunda hesaplama yöntemi kadar ülke ve sektör olarak içinden geçilen zorlu dönemlerin de etkisi yüksek.
DERK tanımından da anlaşılacağı üzere, yürürlükte olan sözleşmelerin gelecekte gerçekleşecek hasarlarına ilişkin olarak ayrılan bir karşılık. Tanımı gereği yürürlükteki sözleşmelerin henüz kazanılmamış dönemlerine ilişkin sonuçlarının tahminini gerektiriyor.

DERK’e ilişkin ilk tartışmalar yönetmelikte tanımlanan hesap yöntemi ile ilgili çıktı. Yöntem, gelir tablosu üzerinden hesaplanacak net hasar prim oranının yüzde 95’i aşması halinde, aşan kısım ile kazanılmamış primler karşılığının çarpılması sonucu bulunan tutarın karşılık olarak ayrılmasını gerektiriyordu. Özellikle gerçekleşmiş ancak rapor edilmemiş hasar karşılıklarının aktüeryal yöntemler kullanılarak hesaplanmaya başlanmadığı dönemlerde muallak tazminat karşılıklarının yetersiz kalması sonucunda gelir tablosuna yansıyan zarar etkisi, gelir tablosu üzerinden hesaplanan hasar prim oranını bozarak yüksek seviyede DERK çıkmasına neden oluyordu. Bu dönemde gerçekleşmiş ancak rapor edilmemiş hasar karşılıklarının hesaplanmasında Hazine Müsteşarlığı izni ile yapılan müdahalelere benzer müdahalelerin DERK için uygulanması talebi Müsteşarlık tarafından mevzuat gerekçesiyle reddedilmekte idi.

Bu yöntemin problemi, gelecekteki hasarlar için kullanılacak hasar prim oranını geçmiş ve daha da kötüsü önceki dönem sonuçlarından etkilenen bir tahmin üzerinden hesaplıyor olması idi. Elbette geçmiş günümüzü tahmin etmek için kullanılabilir ve geçmiş tecrübeler hesaplamalarda dikkate alınmalıdır ama cari dönem gelişmelerini ve yürürlük portföyünü hemen hemen hiç göz önüne almayan böyle bir hesap yöntemi sapmalar göstermeye meyilli oluyordu.

2015 yılından itibaren muallak tazminat karşılıklarına ilişkin yapılan düzenlemeler paralelinde DERK hesabında da çeşitli düzeltmelerin yapılmasına olanak tanıyan bir genelge yayınlandı. Bu düzeltme, nasıl yapılması gerektiği tartışmalara neden olsa da sonuçlarda kısmi (ve olması gereken yönde) gelişmeler sağladı ancak probleme kesin bir çözüm olmadı.

Sonrasında daha radikal bir adım atılarak tüm hasar dönemlerinden gelişmeleri yansıtan gelir tablosu üzerinden hesaplaması yerine son dört hasar çeyreğini diğer bir ifadeyle şirketin yaşadığı son yılda ortaya çıkan hasarları ve kazanılan primleri dikkate alan, bunun yanında havuzlara ilişkin ayrı hesap yapma olanağı tanıyan bir düzenleme yapıldı.

Bu düzenlemenin nasıl uygulanacağına ilişkin çeşitli belirsizlikler bulunmasına karşılık 2021 yıl sonu tablolarında kur, enflasyon, yargı düzenlemeleri gibi birçok etkiden kaynaklı sektörel bozulma, DERK’in olması gerekenin çok üzerinde hesaplanmasını beraberinde getiren sonuçların ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle oto branşlarında şirketlerin yüksek prim artışları ile hasar prim oranını normalize etme çabaları, prim üretim artışı paralelinde kazanılmamış primlerin da çok hızlı yükselmesine neden olduğu için bu tutarı baz alan DERK de hızlı bir şekilde yükselme eğilimine girdi. Bu durumda DERK hesabında mevzuatın bakış açısını yansıtacak çeşitli müdahaleler yapılsa da gerek bu müdahalelerin dayanağı gerekse yapılma şekli tartışmalar doğurdu.

SEDDK Ekim ayında yayınladığı yeni bir genelge ile DERK hesabında belirli kısıtlar getirmekle birlikte gerek yazım yılı bazlı hesaplamaya izin vererek hesap metodolojisini, gerekse hesaplamalarda yapılacak müdahalelere açıkça olanak tanıyarak sonuçların geleceği yansıtmayan dönemsel etkilerden arındırılmasına kapı açarak sektörü DERK’in olması gereken seviyede ayrılması için büyük ölçüde serbest bırakmış oldu.

DERK, TFRS-17 ile birlikte yerini “zarar bileşeni” hesabına bırakacak. TFRS-17’nin modelleme yaklaşımı gereği zarar bileşeni büyük ölçüde şirketin içsel tahminlerine dayanacak. Dolayısıyla getirilen serbesti TFRS-17’ye geçiş sürecine de uyumlu.

Sigorta sektörü kendi risklerini doğru yönettiği ölçüde müşterilerine güven verebilir. 2022 yıl sonu karşılık seviyeleri risklerin doğru hesaplanması, sermaye yeterliliği etkileri ve TFRS-17’ye geçiş süreciyle birlikte önümüzdeki yıl ortaya çıkacak değişiklikler dolayısıyla her zaman olduğundan önemli hale gelmiş durumda.

DERK’in adından bile yorumlanabilecek şu durumu gözden kaçırmamak gerekiyor: Riskler devam ettiği sürece bu risklere ilişkin karşılıkları yeterli seviyede ayırmak, gerçek durumu yansıtan finansal sonuçlar ile doğru kararlar vermek açısından çok önemli. Enflasyon ve kur artışı başta, sektörel olarak son iki yılda sorun yaşanmasına neden olan riskler sürdüğü sürece aşırı iyimser varsayımlarla ulaşılacak ve bu riskleri yansıtmayan karşılık seviyeleri sadece günü kurtarmak olacaktır.