Serpil Akyol Erden: Farkındalığın Arttığı Bu Dönemde Sigortayı Anlatalım

Pandemide sağlıkla ilgili yeni çözümlere ihtiyacımız olduğunu anladık. Depremde bir anda evimizden, işimizden, dükkanımızdan mahrum kalabileceğimizi, uzuv, psikolojik denge kaybı, can kaybının bir anda her şeyi nasıl alabora edebileceğini gördük. İşte şimdi AIDA modelinde çözümün sunulma aşamasına geldik.

-Serpil Akyol Erden

Satış yapan herkes AIDA modelini oluşturan aşamaları bilir. İlk aşama dikkat çekmektir (attention). İkinci aşama ilgi uyandırmak (interest), üçüncü aşama arzu uyandırmak (desire), dördüncü ve son aşama ise müşteriyi eyleme geçirmektir (Action). Son dönemde yaşanan olaylar, afetler Türk insanının risklere karşı dikkatini çekmiş, farkındalık yaratmıştır. Bu farkındalığı yaratan sigortacılar değildir. Ama çözümü gösterecek olan ve şimdi konuşması, harekete geçmesi gerekenler sigortacılardır.

Düşünsenize pandemiden sonra sadece 2021 yılında Türkiye’de 23 bin 753 deprem, 107 sel ve su baskını, 66 orman yangını, 16 kar/tipi olayı, 39 heyelan meydana geldi. En son 6 Şubat’ta meydana gelen büyük depremle yıkıldık. Maalesef yaşanabilecek riskler gerçekleştikçe maliyetini acı acı kavrıyoruz. Son dönemde doğa kaynaklı afetlerin yol açtığı yıkım sadece zararı yaşayanlar değil tüm toplum tarafından hissedildi. Doğa kaynaklı afetlerin ekonomik, sosyal ve politik sonuçları hayatı ciddi anlamda zorlaştırırken çok önemli ekonomik yıkımlar oluşturdu. Pandemide sağlıkla ilgili yeni çözümlere ihtiyacımız olduğunu anladık. Depremde bir anda evimizden, işimizden, dükkanımızdan mahrum kalabileceğimizi, uzuv, psikolojik denge kaybı, can kaybının bir anda her şeyi nasıl alabora edebileceğini gördük.

İşte şimdi AIDA modelinde çözümün sunulma aşamasına geldik. “Çözüm, sosyoekonomik kayıpları önleyen dayanışma işlemlerinin profesyonel organizasyonu sigortadır” diyeceğiz.

Bakıyorum; evet bunu diyoruz aslında. Deprem bölgesine gitmeyen sigorta şirketimiz kalmadı. Eksperlerimiz, acentelerimiz, sektör tüm paydaşlarıyla bölgedeydi. Sektörümüz acıların yaşandığı hinterlanda giderek sigortalılarımızın yaralarını sarmaya çalıştılar. Gönüllü kuruluşlarımız diğer gönüllü kuruluşlarla iş birliği yaparak yardım kampanyalarına destek verdi. Sigortacılar “Biz yanınızdayız, tam da böyle durumlarda size fayda sağlamak için buradayız” mesajını verdiler. Mesleğimle, meslektaşlarımla gurur duydum.

Yaşanan büyük acılarla beraber oluşan sigorta ihtiyaç farkındalığı unutulur mu? Alınan hizmetin faydası görülse de sigortalanmaktan vazgeçilir mi? Cevap matematiksel olacak. Şöyle ki, insanlarımızın alım gücü yaşanan büyük afetlerle maalesef nerdeyse yok oldu.

Farkındalığın devamı nasıl sağlanır?

Düşünüyorum; kasko poliçesinin değerini babamı trafik kazasında kaybettiğimde anlamıştım. Aynı derinlikte annemin gözünde sigortanın değeri var mı bilemiyorum. Çünkü annem hayata karşı çocuklarıyla tek başına savaş verecek olmanın zorluğunu yaşıyordu o esnada. Dolayısıyla bende yarattığı etkiyi hissetmediğini düşünüyorum. Örneğini asistans şirketinde iken yaşadım. Geçirdiği kanama sonucu bebeğini kaybetme riski olan sigortalıyı hava ambulansıyla İstanbul’a getirip doktorunun olduğu hastaneye yetiştirip bebeğin sağlıklı şekilde dünyaya gelmesini sağladığımızda çok mutlu oldular. Bize dua ettiler ama poliçeyi yenilemediler. Dolayısıyla dikkat çekilmiş, ilgi yaratılmış ise devamını da getirmemiz gerekiyor.

1-7 Mart deprem haftasında farklı koordineli paylaşımlarla mı bunu yaparız? Sigorta Haftası’nda direkt nihai tüketiciye yönelik çalışmalar mı yaparız? Filmlerde sigorta konusuna yer verilmesini mi sağlarız? “Bir sigortacının hayatı” konulu bir dizi mi çekeriz? İmkanlarımız neye elveriyorsa yapalım.

Bir sigorta fuarı yapılabilir, stantlarda en ekonomik en değişlik sigorta ürünleri anlatılabilir mesela. Belki bunların hepsini birden yapabiliriz. İnsanlarımızın bilinç altına sigortanın sosyoekonomik kayıplara karsı alınabilecek en iyi önlem olduğunu bir şekilde kazımalıyız.

Tamam, depremde vatandaşlarımızın yanlarına gittik ama bu kötü günler geçtiğinde insanlar bunca acı, bunca travma arasında sigorta konusunu hatırlayamayacaktır muhtemelen. İşte bu noktada onlara gündelik yaşantı içinde, farklı ortamlarda sigortayı tekrar tekrar hatırlatmalıyız. Bu sayede, afetlerin fiziki sermayeyi yok etmesine engel olur, ülke ekonomisi üzerinde uzun vadede gelişen makroekonomik maliyetlerin etkisini azaltabiliriz.

Unutmayalım, afetler meydana geldikleri yerde afet sonrası dönemde kamu harcamalarında öngörülmesi mümkün olmayan artışlara, öte yandan vergi ve kamu gelirlerinin de azalmasına sebep olur. Özellikle de afet sonrasında öngörülmeyen kamu giderlerinin vergi gelirlerine oranla son derece hızlı şekilde artması bütçede çok ciddi bir baskı oluşturur. Devlet afet dönemlerinde bütçe üzerinde var olan baskıyı azaltmak amacıyla yeni vergi düzenlemeleri uygulamaya başlar veya borçlanır. Zorluklar bir döngü şeklinde sürer gider. Bu nedenle sigortacılar olarak sorumluluğumuz büyük. Sigortanın gerekliliğini anlatmanın ve satın alma iştahı yaratmanın tam zamanı…