Şirzat Çetinkaya: Risklerin azaldığını öngörüyorsanız aktüeryaya ihtiyacınız yoktur

Aktüerler Derneği Başkanı Şirzat Çetinkaya ile Türkiye ve dünyanın yoğun pandemi ve iklim gündeminde sıkı bir röportaj gerçekleştirdik. Felaket ve salgınların aktüeryaya ihtiyacı daha da arttırdığını düşünen Dr. Çetinkaya, “Aktüerya soluduğumuz hava gibidir, varlığında kimse farkına varmayabilir ama yokluğunu herkes hisseder” diyor. Çetinkaya, “Özellikle istatistik, matematik, olasılık kuramı, toplum beklentisi ve risk yönetiminin öne çıktığı bir sürece girdik. Artık buradan geriye dönüş yok, karşılaştığımız riskler azalmak yerine çeşitliliğini arttırarak devam edecektir. Kendinizi hiçlik içinde sanıp, sonsuzluk içinde yüzüyor da olabilirsiniz. Nerede olduğunuzu keşfetmek için aktüerya biliminden faydalanmak akıllıca bir tercih olur. Ancak, geleceğe yönelik risklerin azaldığını öngörüyorsanız aktüeryaya ihtiyacınız yoktur” şeklinde konuşarak, risklerin arttığı bir ortamda aktüeryaya daha çok ihtiyaç duyulacağının altını çizdi.

Aktüerler Derneği on yıl öncesinin genç, bugünün ise senyör kuşağıyla birlikte son dönemlerde aktif bir kimliğe büründü. Sizin de içinde bulunduğunuz yönetimde Türk aktüerleri küresel açıdan da etkin bir görüntü sergiledi. Bundan sonra programınızda neler olduğundan söz eder misiniz?

Öncelikle Derneğimizin 70’inci yılını kutluyoruz. 70 yaşında genç ve dinamik bir dernek… 70 yıldır Aktüerler Derneği, aktüerya biliminin ülkemizde gelişimine, üyelerinin bilgilerini arttırmaya, bu alanda eğitim gören öğrencilerin mesleki gelişimlerine, aktüerya alanında araştırma ve analizler yapılmasına katkıda bulunmaktadır. Gerek yönetim kurulu üyelerimizin ve gerekse de tüm üyelerimizin destekleri ile mevcut bulunduğu konuma geldi bu nedenle katkı veren herkese teşekkür ederim. Bizlerden sonra da bu gelişim şüphesiz devam edecektir.

Bundan sonraki yol haritamızı iletişim aktivitelerimiz, üyelerimizin gelişimine yönelik aktiviteler, yurtdışı aktiviteler ve sosyal sorumluluk aktiveleri olarak dörde ayırıyoruz.

İletişim aktivitelerimiz arasına ilk olarak üniversite ziyaretlerini koyduk, aktüerya ve sigortacılık alanında faaliyet gösteren tüm bölümlerimizle iletişim kurmak ve görüşmek istiyoruz. Karşılıklı fikir alışverişleri ile ne yapabileceğimizi, nasıl destek olabileceğimizi değerlendirmeyi istiyoruz. Böylece sektör ve üniversiteler arasında veya teori ile pratiği bir araya getirme arasında bir köprü olmaya çalışacağız.

Üyelerimizin gelişimine destek olmak amacı ile düzenli olarak aktüeryal ya da çağın getirdiği konular üzerine seminerler ya da konferanslar düzenlemekteyiz. Pandemi döneminde burada mecburen bir yavaşlama yaşadık ancak önümüzdeki dönemde bunu hızla kapatacağız, farklı konu ve içeriklerde yurtdışı misafirleri de ağırlayacağımız ilgi çekici konularda seminerler düzenleyeceğiz. Bunlar için planlamalarımızı ve içerikler üzerinde çalışmalarımızı yaptık. Öncelikli olarak veri bilimi üzerine farklı konuşmacıların katılımı ile zenginleştirilmiş bir seminer dizisi yapmak istiyoruz.

Uluslararası aktüer birliklerine üye olma şartı değişti

Yurt dışı aktivitelere özellikle önem veriyoruz. Çok ciddi bir kazanımımız var burada; sadece dernek için değil, sektörümüz ve ülkemiz açısından. Avrupa Aktüerler Birliği ve Dünya Aktüerler Birliğine tam üye konumundayız. İlgili birliklerin birçok komitesinde üyelerimiz mevcut, bu sayede kendi faaliyet ve tecrübelerimizi yurt dışında paylaşabiliyor, gene aynı zamanda diğer ülke deneyimlerini alabiliyoruz ve ayrıca önemli güncel konuları takip edip, kendi üyelerimizle paylaşıyoruz. Yurt dışında daha fazla faal olacağımız bir döneme gireceğimizi söyleyebilirim. Mevcut üyeliklerimizi korumak amacı ile her iki birliğin değişen gerekliliklerine ayak uydurmamız gerekiyor. Bu da bizi sürekli gelişen bir derneğe eviriyor, bu vesile ile de üyelerimiz kendi yetenek ve bilgi çerçevelerini geliştiriyorlar. Uluslararası Aktüerler Birliği ve Avrupa Aktüerler Birliğine tam üyelik sonrasında Dernek üyelik şartları ve koşulları değişmiştir. Artık Derneğe asil üye olmak için aktüerler siciline kayıtlı olmak yeterli olmamaktadır. Üye olmak isteyen kişilerin “Etik ve Profesyonellik Eğitimi” ve “Branşlaşma Eğitimi” almaları gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde esnekliği ve sürdürülebilirliği sağlamak adına “Etik ve Profesyonellik Eğitimi”ni dijital ortama taşıma düşüncemiz mevcut. “Branşlaşma Eğitimi” üzerine çalışıyoruz hayat ve hayat dışı olmak üzere iki alan için uluslararası içerikleri de göz önüne alarak bir içerik oluşturmaya başladık en kısa sürede bu alandaki eğitimlerimizi de gerçekleştireceğiz.

Sosyal sorumluluk aktiviteleri olarak; herkesin eşit şartlara sahip olarak aktüerya alanında çalışmasını sağlayabilmek adına “Aktüerler Derneği Kitaplığı”nı kurduk. Kitaplığımızda 200’e yakın kitabımız mevcut; çeşitlilik ve adet olarak arttırmaya devam ediyoruz. Baktığınızda bir üniversitenin aktüerya kaynağı kadar kaynak toplamaya yakınız. Kitaplığımızı geliştirmeye ve büyütmeye devam edeceğiz. Dernek özgeçmiş havuzumuzla birlikte iş arayanlara destek olup istihdam edilmelerine katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

Aktüerlik mesleğinin sektördeki mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bildiğimiz kadarıyla şirketler çok da fazla aktüer çalıştırmıyor. Sizce istihdam edilen aktüer sayısı yeterli mi?

Aktüerler Derneğinin kuruluşu 1951. Bunu göz önüne aldığınızda aslında aktüer kültürü ülkemizde yeni değil, bir geçmişe sahip. Biraz rakamlarla ifade etmek gerekirse, 10 yıl önce sektör içerisinde aktüerya ve sigortacılık üzerine lisans mezunu oranı % 4 iken şu an iki kat artarak % 8’e yükselmiş durumda. Yüksekokul mezunları için baktığımızda % 20’den % 30’a bir buçuk kat artış görüyoruz. Şirketler, aktüerlerin kendilerine yaptıkları katkının farkına vardıkça istihdam arttı, bunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Günceli yakalamak, kendi gelişimlerine katkıda bulunacak kişileri tahsis etmek isteyen şirketlerce devam edecektir. Çünkü aktüerler matematik, istatistik, risk, muhasebe ve finans alanlarını içine alan bir eğitimden geçmektedir. Almış oldukları eğitim, düzenli alacakları zorunlu eğitimler, dernek nezdinde yapılan seminer aktiviteleri ile kendilerini sürekli geliştiren bir meslek grubudur.

Şu an ülkemizde yaklaşık olarak 100 bin kişiye düşen aktüer sayısı 0,2’dir. Bunun 1 kişi olabilmesi için 700’e yakın kişinin daha aktüer unvanı alması gerekmektedir. Not olarak Avrupa ortalamasının dört olduğunu da belirtmek isterim. Dolayısıyla gideceğimiz ciddi bir yol mevcut. Ancak niceliği ön plana almadan nitelik üzerinden ilerlemenin doğru olacağını düşünüyorum. Aksi halde, ortalamaları yakaladığımızı düşünürken geriye de gidebiliriz.

“Bildiklerimizi unutmayacağız ancak bilgi kütüphanemizi yeniden yerleştirmemiz gerekecek”

UFRS 17 konusunu da sormak istiyorum; sigorta dünyasında güncelliğini korusa da bir türlü yürürlüğe konamıyor. Sizce bunun sebepleri nelerdir? Ayrıca yürürlüğe girince Türk sigorta sektörüne ne tür etkileri olur? Burada aktüerlere düşen görevler olacak mı?

Sigorta sektörü özelinde bildiğiniz gibi bir muhasebe standardı yoktu. UFRS 17 ile bu sağlanacak ve bu yaklaşım kendi içerisinde bir felsefeye de sahip. Yaklaşımlar, metodolojiler ve veri ihtiyaçları daha önce bildiğimiz ancak çok da alışık olmadığımız bir düzlemde geliyor ve farklı katmanlara ayrılıyor. Bu nedenle şirketler tarafından gerek anlaşılması gerekse de uygulamaya alınması sırasında güçlükler çekildi ve bu nedenle ertelemeler geldi. Çünkü şirketlerin bilgi teknolojilerini geliştirmeleri, bir dönüşüm sürecine girmeleri, veri yönetim sistemlerini geliştirmeleri, muhasebe akışlarını değiştirmelerine neden olacak gelişmeler mevcut.

UFRS 17 okur yazarlığı

Türk sigorta sektöründe mevzuat ve düzenlemeler yönünden baştan yazımlar geliyor olacak. Vergi mevzuatı ve UFRS 17’nin bir şekilde konuşmasının sağlanması gerekiyor. Şirketler UFRS 17’nin gereklerini yerine getirebilmek adına bilgi işlem ve veri alt yapılarını güçlendirmek zorunda kalacaklar bu da sektörün ölçme ve değerlendirme yetisini kuvvetlendirecek ve bir veri disiplininin oturmasına destek olacak. Hesaplamaların portföy bazında yapılacağı ve daha granüler seviyeye inileceği göz önüne alındığında şirketlerin portföy durumlarını daha net görme ve daha dikkatli karar almaları ve sorgulamalarına neden olacak. Bu sektör için belki de daha kontrollü bir döneme girebileceğimize işaret olabilir. Aktüeryal okur yazarlık ya da finansal okur yazarlık açısından, bildiklerimizi unutacağız demek çok keskin bir söylem olur ancak bilgi kütüphanemizi yeniden düzenleyeceğiz ve alışkın olduğumuz tarzda muhasebe tabloları ile karşılaşmayacağımız için yorumlama bakışımızı değiştirmek durumunda kalacağız. Dipnotlar herkes için daha önemli olacaktır. Sektörü takip etmek isteyen her bir birey için belirli bir seviyede UFRS 17 okur yazarlığı gerekiyor olacak.

Aktüerlerin sorumluluğu artacak

Şüphesiz aktüerlerin sorumluluğu artacak. Sadece mali işler alanında çalışan aktüerlerin değil, denetim, risk yönetimi, tarife alanında çalışan aktüerlerin de hayatları değişiyor olacak. Çünkü baştan uca bazı süreçler değişiyor ve bazı süreçler ise değişen süreçlerden etkilenecek. Aktüerler için CSM sonucunu etkileyen kalemlerin analizi daha önemli olacak. İskonto eğrilerinin belirlenmesi, risk ayarlamalarının yapılması, nakit akış varsayımlarının belirlenmesi gerekecek. Bu kalemlerin bazıları hayatımıza yeni girecek görevler olacaktır.

Şirket perspektifinden ise, portföy kompozisyonu daha önemli olacak, iş stratejilerine aktüeryal perspektiften daha fazla kritik edilerek bakılacaktır. Şirketin toplam portföyünü bir rubik küp gibi düşünürsek, artık hesaplamalar o küpün içindeki her bir alt küp parçacığı üzerinden daha detaylı bir çerçevede yapılacak. Bu da aktüeryal varsayımların daha önemli ve sorgulanır olmasını getirecektir. Üst yönetim olarak da portföyü takip etmek için yeni aktüeryal anahtar göstergelerin geliştirilmesi gerekecektir.

Tüm bunlar aktüerler üzerindeki sorumlulukları arttırsa da gelişimlerini destekleyici ve deneyimlerini arttırıcı gelişmelerdir.

Güncel konulara gelecek olursak, pandemi insan sağlığından ekonomiye kadar birçok konuda toplumların hayatını etkiledi. Bizde olmasa da dünyada bu dönemde iş durmasından dolayı ciddi miktarlarda tazminat ödendi. Bundan sonra sizce hasar olmadan olay bazlı teminat veren parametrik sigortalara ilgi artar mı?

Parametrik sigorta, bildiğimiz geleneksel sözleşmelerdeki gibi hasarın büyüklüğü üzerinden değil, olayın büyüklüğüne göre belirli bir meblağ ödeyerek poliçe sahibine güvence sağlayan bir tür sigorta sözleşmesidir. Özellikle doğal afet risklerinde tercih edilen bir sözleşme türüdür. Hasar üzerindeki incelemeler ve ödeme tarafındaki belirsizlikler önemli ölçüde bu sözleşme türünde olmadığı için tercih edilmektedir. Bu poliçeler belirli parametrelere bağlı olduğu için beklenen zararın tümünün karşılanması konusunda beklentiyi karşılamayabilir.

Avantajları ve dezavantajları olmakla birlikte, önümüzdeki dönemde bu tarz bir arz yaratılırsa talebini bulacağını düşünüyorum. Ancak yeni bir konsept olacağı için hemen talep oluşmayabilir. Bu tip sözleşmelerde resmi raporlama yapan üçüncü tarafların yayınladığı veriler üzerinden sözleşmenin kullanılıp kullanılmayacağı ve nasıl kullanılacağı belirlenmektedir. Basit, doğrulanabilir ve açık bir süreçle ödemeyi tetikleyen verilerin sağlanması gerekir. Şirketler olarak öncelikle bu veri sağlayıcılara ilişkin altyapının oluşturulması ardından mevzuat üzerinde açık konular var ise netleştirilmesinin yararlı olacağını düşünmekteyim.

Peki sizce sigortacılığın önümüzdeki dönemlerde olabilecek salgınlara karşı nasıl stratejiler geliştirmesi gerekiyor?

Büyük ölçekli bu krizle daha önce deneyimlemediğimiz bir şekilde karşılaştık. Deneyimleyemediğimiz etkileri oldu, olasılıksız görünenin etkisi ile karşı karşıya kaldık. İnsanların risk algısı değişti, bu değişim kümesel değil, kitlesel oldu üstelik. Hepimiz aslında risklere karşı daha kırılgan bir hal aldık, daha önce düşünmediğimiz olasılıkları ve bunların etkilerini tahmin etmeye ve riski transfer etme yollarını düşünür olduk. Tüm bunlar geleceğe ilişkin stratejileri değiştiriyor. Değişebilecek stratejileri üçe ayırarak ilerlemek isterim: Üretim, hasar, sermaye.

Her kriz kendi içerisinde fırsatını yaratır… Yaşadığımız gelişmeler sigortalılık oranının artması için önemli bir fırsat olabilir. Önümüzdeki süreçte yeni riskler üzerinden bireysel ürün çeşitliliğinin artacağını düşünüyorum. Diğer taraftan üretimin sekteye uğramaması için alternatif satış kanalları ya da mevcut satış kanalları üzerinden satışın kesintisiz yapılabilmesi için stratejilerin geliştirileceğini düşünüyorum. Mevcut poliçeler üzerinde satır aralarında kalan açıklamaların detaylanacağı ve kavram kargaşasına son verecek netlikte poliçe şartlarının yazılacağını düşünmekteyim.

İşin en bilinmeyen yönü hasar akışı, zira stokastik* bir yapıya sahip; hem frekans hem de hasar tutarı stokastik bir yapıda. Sektör olarak bu tarz nadir olaylar sonrasında karşılaşılan sonuçlara ilişkin veri tarihçesi derin değil. Bu nedenle hasar modellerinin simülasyona uygun şekilde ya da stres senaryolarının çalıştırılacağı şekilde modellenmesi daha da önemli olacak. Oluşturulan modeller üzerinden şirket dayanıklılık testlerinin yapılmasının gerekeceğini düşünüyorum.

En önemli kısımlardan biri de sermaye yeterlilik çalışmaları hususunda olacak. Bu konuda standart şablonlardan çıkıp, farklı parametrelerle şok senaryoları üzerinden sermaye yeterliliğinin sınırlarının çizileceği çalışmalara da yoğunluk verileceğini düşünmekteyim.

Ayrıca söz konusu süreçte oluşan yeni risklerle birlikte Türkiye’de aktüeryanın işlevinin öne çıkması beklenebilir mi? 

Kesinlikle… Hatta beklemenin de ötesine geçecektir. Aktüerya soluduğumuz hava gibidir, varlığında kimse farkına varmayabilir ama yokluğunu herkes hisseder. Özellikle istatistik, matematik ve olasılık kuramının, toplum beklentisinin, risk yönetiminin öne çıktığı bir sürece girdik. Artık buradan geriye dönüş yok, karşılaştığımız riskler azalmak yerine çeşitliliğini arttırarak devam edecektir. Kendinizi hiçlik içinde sanıp, sonsuzluk içinde yüzüyor da olabilirsiniz. Nerede olduğunuzu keşfetmek için aktüerya biliminden faydalanmak akıllıca bir tercih olur. Ancak, geleceğe yönelik risklerin azaldığını öngörüyorsanız aktüeryaya ihtiyacınız yoktur.

Son bir buçuk yılda pandemiyle birlikte dağılan iklim değişikliği odağı, bu yaz tekrar eski yerine döndü. Avrupa’dan Japonya’ya kadar hayatı ciddi boyutta etkileyen seller görüldü. Ülkemizde Rize, Artvin ve Kastamonu’daki sellerin yanı sıra Akdeniz ve Ege sahillerinde görülmemiş boyutta yangınlar yaşandı. Bir aktüer olarak küresel ısınmayı nasıl değerlendirirsiniz ve sigortacılığın hava olaylarına karşı nasıl önlemler alması gerektiğini düşünürsünüz? 

 Dünya Ekonomik Forumu düzenli olarak küresel risk raporunu yayınlıyor. 2021 yılı itibari ile son sekiz yılın ilk beş riski arasında ekstrem hava olayları mevcut. Son beş yılında doğal felaketler yer almakta, altısında ise iklim değişikliğine ilişkin alınan aksiyonların başarısızlığı yer alıyor. Küresel olarak takip edilen ve risk olarak görülen konular arasında süreklilik arz ettiğini görüyoruz. Özellikle iklim değişikliğinin finansal etkisi üzerine Swiss Re’nin yapmış olduğu bir çalışma mevcut. 2050 yılına kadar ortalama sıcaklık 3,2 derece artar ve hiçbir önlem alınmazsa, dünya ekonomisinin iklim değişikliğinden GSYİH’nın % 18’i kadar kayıp yaşayacağını öngörmekte. Bugün itibari ile dünya gayri safi hasılası 85 trilyon dolar, bugünün şartlarında % 18’lik kayıp 15 trilyon dolara tekabül etmektedir. Bu kayıp 100 adet Türkiye ölçeğinde ekonominin kaybı demektir. Durumun kritikliği oldukça açıktır ve gerekli önlemler alınmazsa çevresel, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak katlanmamız gereken ciddi maliyetlere neden olacaktır.

Bahse konu olaylar, karşılaşma sıklığının düşük ancak etkisinin büyük olduğu olaylardır. Şirketler için üstlenecekleri riskin seçiminden, poliçe koşullarının belirlenmesine, üstlenilen riskin fiyatlandırılmasına, sermaye yeterliliklerinin ölçümüne, reasürans anlaşmalarının kapsamının ve kapasitelerinin değerlendirilmesine kadar olan süreçlerin gözden geçirilmesi, etki ve simülasyon çalışmaları yaparak mevcut finansallar ile sürdürülebilirliğin olup olmadığının testi bu riski üstlenmek isteyen şirketler için alınacak en önemli önlem olacaktır. Diğer taraftan ısı haritaları, risk kümelenmeleri, coğrafi bilgi sistemlerini kullanarak veri analitik yetilerinin gelişmesini de riskin ölçülmesi açısından önemli buluyorum. Aktüeryal açıdan bu tarz alanlar özel alan olmakla birlikte olasılık ve etki modellerinin geliştirilmesi de faydalı olacaktır.

İhtiyaçların sağlanması açısından kapasite bulunamayan riskler için kapasite sağlayıcıların kurgulanmasının da ayrıca önemli olduğunu düşünmekteyim. Bu alanda ihtiyaçları, yaşanabilecekleri ve riskleri takip etmek amacı ile komiteler kurulabilir ve sektör bilgilendirmeleri sağlanabilir. Son olarak devletin bu alanda çalışan birimleriyle temas içerisinde olmak bilgi paylaşımını arttırmak ve erken uyarı sistemlerinin kurulması için faydalı olabilir.

Aktüerya mesleğinin küresel çapta ve ülkemizdeki geleceğiyle ilgili fikrinizi alabilir miyiz? Mesleği seçmeyi düşünen ya da yolun başında olan gençlere hangi tavsiyelerde bulunursunuz? 

Öncelikle çevremiz ve insanlık için riskler değişiyor. Daha önce risk olarak görmediğimiz şeyler geleceğin riskleri olarak sınıflandırılıyor, risklerin gerçekleşmesi sonucunda karşılaşılabilecek potansiyel etkiler çeşitleniyor ve bu etkiler üzerindeki belirsizlikler de artıyor. Modelleme, olasılık, istatistik, risk ölçümü, finansal etki, toplum beklentilerinin analizi önümüzdeki yıllarda daha da önemli olacak kavramlar olarak karşımıza çıkıyor. Aktüerya; matematik, istatistik, risk, muhasebe ve finans alanlarını içine alan ender bilim dallarından birisidir. Bu nedenle gerek küresel gerekse de ülkemizde bundan sonraki dönemlerde aktüerya alanında eğitim almış bireylere daha fazla ihtiyaç duyulacaktır. Dünyada aktüerya alanında uzman kişiler, yalnızca sigorta sektöründe tahsis edilmiyor; ulaşım, teknoloji, perakende, otomotiv gibi alanlarda da çalışmaktalar. Ülkemizde de çalışma çemberi orta vadede genişleyerek farklı alanlara da şüphesiz kayacaktır.

‘Aktüer zamanın ruhunu yakalamalı’

Gençlerin ne yapmak istediklerini asgari seviyede bilmeleri çok önemli. Kendilerini matematik, istatistik, finans, bilgisayar programlama, risk analizi alanlarına yakın görüyorlarsa aktüerya bilimini tercihleri arasında değerlendirmelerini tavsiye ederim. Bunlarla beraber çok önemli bir özelliğe sahip olmaları gerekiyor, o da sürekli yeni şeyler öğrenmeye açık olmaları. Zira aktüerya farklı ana bilim dallarını temeline koymuş bir alan ve temeline koyduğu alanlarda sürekli gelişmeler meydana gelmekte. Zamanın ruhunu yakalamaları için koşmaktan yorulmamaları gerekiyor.

Bu alana girmiş kişiler için ise öncelikle dil sorunlarını çözmelerini tavsiye ederim. Pandemi ile birlikte “mekansız çalışma” hayatlarımıza girmiş durumda. Birçok uluslararası firma sizin nerede çalıştığınıza bakmaksızın istihdam edebiliyor. Bu fırsatlardan yararlanmak için, daha önce de belirttiğim gibi, dil sorunlarını çözmüş olmaları gerekir. Uluslararası ya da ülkemizde açılan aktüerlik sınavlarına girmelerini tavsiye ederim, böylece sürekli gelişim faaliyeti içerisinde ister istemez olacaklardır. Çalışma hayatına hazırlık anlamında yapabiliyorlar ise uzun dönem staj yapmaları çok faydalı olacaktır. Yazılım öğrenmeleri, teori ile pratiği buluşturmada kendilerine yardımcı olacaktır. Bu nedenle özellikle açık kaynak kodlu yazılımları öğrenmeye gayret etmeliler. Fırsat buldukça toplum bilimi ve toplum beklentileri üzerine araştırmaları okumalarını da ayrıca tavsiye ederim.

Çevremiz ve insanlık için riskler değişiyor

Daha önce risk olarak görmediğimiz şeyler geleceğin riskleri olarak sınıflandırılıyor, risklerin gerçekleşmesi sonucunda karşılaşılabilecek potansiyel etkiler çeşitleniyor ve bu etkiler üzerindeki belirsizlikler de artıyor. Modelleme, olasılık, istatistik, risk ölçümü, finansal etki, toplum beklentilerinin analizi önümüzdeki yıllarda daha da önemli olacak kavramlar olarak karşımıza çıkıyor. Aktüerya; matematik, istatistik, risk, muhasebe ve finans alanlarını içine alan ender bilim dallarından birisidir. Bu nedenle gerek küresel gerekse de ülkemizde bundan sonraki dönemlerde aktüerya alanında eğitim almış bireylere daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.

En büyük tehlike iklim değişikliği

İnsanlık olarak post apokaliptik bir dünya istediğimizi pek sanmıyorum. Bunun yanında dünyamıza ve doğamıza da gerekli özeni gösterdiğimizi düşünmüyorum. Önümüzdeki dönemlerde bizi bekleyen en büyük tehlikenin iklim değişikliği sonrası yaşanabilecekler olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle biraz daha bu noktaya dikkati çekmek adına dernek olarak seminerler düzenlemek ve bir nebze de olsa bir farkındalık oluşturmak istiyoruz.

*Olasılıksal