Orhun Emre Çelik’in yazısı: Entelektüel sermaye

Yetişmiş insan kaynaklarının yoğun şekilde yurt dışına yöneldiği bir ortamda, aktüerler başta, entelektüel sermayesine karşı kıdem tazminatının ötesinde nasıl bir yükümlülük altında olduğunu dikkate alan şirketler, bilanço toplamının çok üstünde bir değere sahip hale gelerek gerçek bir rekabet avantajı elde edecektir.

-Orhun Emre Çelik

Strateji, muhasebe, yönetim gibi çeşitli bakış açıları altında ele alınabilen entelektüel sermaye en geniş tanımı ile bir kurumda bulunan maddi olmayan unsurları ifade etmekte. Literatürde entelektüel sermayenin üç kategoride değerlendirildiği görülüyor:

Örgütsel (yapısal) sermaye: Kurumun yeni iş ve ürün geliştirme, kaliteli ürün ve hizmet sunumu gibi konularda oluşturmuş olduğu yazılı ya da yazılı olmayan süreç, yazılım ve prosedürlerinin bütününü ifade eder.

İlişkisel sermaye: Kurumun paydaşları ile ilişkisine dayalı kapasitesini ifade eder. İlişkisel sermayede genellikle paydaş olarak ele alınan taraf müşteriler olmakla birlikte tanımı daha geniş yorumlamak da mümkündür.

İnsan kaynakları (human capital): Kurumun her kademesinde çalışan personelin nitelik ve niceliğinin bütününü ifade eder. Kişilerin eğitim seviyelerinden, çeşitli iş ilanlarında listeler halinde sıralanan kişisel özelliklerine, yenilikçi bakış açılarından bu bakış açısını yansıtmaya olanak sağlayacak iletişim becerilerine kadar çok geniş bir kapsamın söz konusu olduğunu belirtmekte yarar var.

Konuya ilişkin daha ileri okumalar için bu yazıya da esin kaynağı olan James Guthrie’nin makalelerini önerebilirim.

Son zamanlarda bolca duyduğumuz ve start-up kültürünü de besleyen unicorn, decacorn gibi ifadeler, distruption gibi kavramlar özünde entelektüel sermayeye dayanan gelişmeler olarak karşımıza çıkıyor. Arabası olmadan taksicilik yapan kurum yapısal sermayesi sayesinde hayatımızda yerini almışken, bir çok satın alma ve birleşmenin ilişkisel sermaye ve müşterilere erişme yolu olarak görüldüğüne sıklıkla tanık olmaktayız.

Sigortacılıkta da gömülü ya da içkin değer olarak ifade edilen değer, müşteri değerini de (customer lifetime value) içerecek şekilde ele alındığında şirketin ilişkisel sermayesinin bir ölçümü olarak görülebilir.

Harari’nin Sapiens: İnsanlığın Kısa Tarihi kitabında detaylı şekilde ele aldığı üzere insanları diğer canlılardan farklılaştıran özellikleri şirketler, devletler gibi soyut yapıların (kurumların) ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yukarıda ifade ettiğimiz örgütsel sermaye ve ilişkisel sermaye gibi değerlerin ortaya çıkması ancak ve ancak insan kaynakları sayesinde mümkün olabilir. Dolayısı ile her ne kadar entelektüel sermaye üç kategoride ele alınıyor desek de insan kaynaklarının en önemli ayak olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de aktüerya, insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin ne kadar önemli olabileceğini yakinen görebildiğimiz bir alan. Her ne kadar nicelik olarak büyüme gerçekleşmeye başlamış olsa da gerek mesleğin gerektirdiği tecrübe gereksinimi gerekse TFRS-17 ve aktüerya fonksiyonuna ilişkin artan gereksinimler gibi hayatımıza yeni giren unsurların etkisi ile nitelik olarak alınması gereken uzun bir yol önümüzde duruyor.

2020’den beri yaşanan pandemi döneminde yapılamayan aktüerlik sınavları, verimsiz ya da hiç yapılamayan stajlar, uzaktan eğitimin -en azından şimdilik- bir çok kişi için örgün öğrenim kadar etkin olmaması da ciddi bir süre ve kaynak kaybına neden olmuş durumda.

Mevcut şartlar altında bir taraftan Aktüerler Derneği’nin önemi ve yükümlülükleri artarken diğer taraftan bu açığın kapatılması için şirketlerin geleceğin aktüerlerine yönelik yatırımlarına öncelik vermesinin kaçınılmaz olduğu görülüyor. Bu vesile ile geçtiğimiz ay yapılan genel kurulda tam kadro olarak tekrar seçilen Başkan Dr. Şirzat Çetinkaya ve diğer yönetim kurulu üyelerimize başarılar diliyorum.

Guthrie ve Abeysekera’nın “How is intellectual capital being reported in a developing nation?” adlı makalesinde vurguladığı üzere, entelektüel sermaye, çoğunlukla bir varlık (asset) olarak ele alınıyor ve bir yükümlülük (liability) ortaya çıkma olasılığı göz ardı ediliyor. Yetişmiş insan kaynaklarının yoğun şekilde yurt dışına yöneldiği bir ortamda, aktüerler başta, entelektüel sermayesine karşı kıdem tazminatının ötesinde nasıl bir yükümlülük altında olduğunu dikkate alan şirketler, bilanço toplamının çok üstünde bir değere sahip hale gelerek gerçek bir rekabet avantajı elde edecektir.