Prof. Dr. Gökçen Orhan: Bir Hekimi Öldürmek Bu Kadar Kolay Olmamalı

Kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi, ülkemizde hekimlik mesleğiyle ilgili yetkililerin hafifsediği, görmezden geldiği derin krizin yüzümüze vurulan bulgusudur. Bir hekimi öldürmek sanıldığından çok daha ağır bir şeydir. Abartı gibi gelebilir ama hekimler, tedavisi için varlarını yoklarını ortaya koydukları hastanın yakını denilen cani tarafından öldürülebileceklerini hiç akıllarına getirmeyecek kadar masumdurlar.

-Prof. Dr. Gökçen Orhan

Sabah çocuklarınızı öpüp evinizden çıkıyorsunuz. İşinize gidiyorsunuz. Hiç tanımadığınız hastalara şifa verebilmek için polikliniğe giriyorsunuz. Birkaç saat sonra bir cani bir şarjör dolusu kurşunu vücudunuza boşaltıyor. Meslektaşların seni hayatta tutabilmek için çabalıyor. Ama ertesi gün evinize tabut içinde getiriliyorsunuz. Ayakkabınız adet olduğu üzere evinizin önüne konuluyor. Siz meslektaşınızın başına gelen olayın sizin başınıza da gelebileceği korkusunu içinizde yaşayarak, bu mesleğe devam edebilmek için kendinizi nasıl motive edebilirdiniz?

Bir hekimi görevi başında kafasına kurşun sıkarak öldürmek bu kadar kolay olmamalı.

Kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi, ülkemizde hekimlik mesleğiyle ilgili yetkililerin hafifsediği, görmezden geldiği derin krizin yüzümüze vurulan bulgusudur. Bir hekimi öldürmek sanıldığından çok daha ağır bir şeydir. Abartı gibi gelebilir ama hekimler, tedavisi için varlarını yoklarını ortaya koydukları hastanın yakını denilen cani tarafından öldürülebileceklerini hiç akıllarına getirmeyecek kadar masumdurlar. Bir hekim beyaz önlüğünü giyip kendi kimliğinden sıyrılarak yepyeni bir insana döner. İstisnaların dışında, hekimler insanlara güvenir, onlara iyi davranmaya çalışır, hastaların ve hasta yakınlarının aynı şekilde davranacağını varsayar. O yüzden bir hekimi pusuya düşürmek, poliklinik odasına girip öldürmek, hastanede saldırmak daha kolaydır. Bunların kendisine yapılacağını aklına dahi getirmez. Ama artık hekimler adeta bir asker, bir polis gibi saldırıya karşı her an tetikte bekler hale gelmişlerdir. Bu durumda nasıl dikkatlerinin tamamını yaşatma ve tedavi etmeye yoğunlaştırabilirler?

Öldürülen sadece bir doktor değil

Savaşın evrensel kurallarında bile hastane ve sağlıkçı hedef alınmaz. Düşman dahi o hastane ve içindeki doktorların bir gün onun hayatını kurtarmak için de çalışmak zorunda kalabileceğini bilir. Unutmayın ki, sizin o kendinizden başka kimse için değeri olmayan hayatınız bile biz hekimler için her zaman değerlidir. Bunun en iyi örneği, Dr. Ekrem Karakaya’yı vuran cani için dahi doktorların onu hayatta tutabilmek için gösterdikleri çabadır.

Metin Akpınar’ın bir röportajında söylediği gibi, öldürülen sadece Dr. Ekrem Karakaya değil, “On binlerce doktorun meslek aşkıdır”.

Topluma pompalanan “doktorluk yaşam tarzıdır, en büyük karşılığı insanlara hizmet olan kutsal bir meslektir” kısmen doğrudur. Ancak unutulan, yapılan iş karşılığı alınan manevi hazzın yanında doktorun hak ettiğince yaşamaya yetecek maddi kazanıcın da en doğal hakkı olduğudur. Günümüz popüler kültüründe kabul etmek gerekiyor ki, her şey ne kadar ettiği ile ölçülmektedir. Buna rağmen karşılıksız, değerince ödenmeyen hizmet yalnızca doktorlardan istenmektedir. Her fırsatta, emeğinin karşılığında alacağı tartışmaya açılan yalnızca doktorlar olmaktadır. Unutulan, doktorun emeğinin Azrail ile aranızdaki savaşın karşılığı olduğudur.

Doktorlar hastalara ölümsüzlük vaat etmezler

Türkiye’de her gün dakikada 3 kişi evinde kalp krizi geçirip ölmektedir. Ancak müdahale edilmesine rağmen kalp krizi geçirip ölen annesinin, doğal ölümünü doktora bağlayarak onu kurşunlamayı kendine hak görebilmeyi yalnızca cahillikle açıklanabilmesi mümkün değildir. Kalp bu; yaşamın temeli, olmazsa olmazı. Doktorlar ölümü engelleyebilen olağanüstü varlıklar değildir. Hastalara ölümsüzlük vaat etmezler. Yoldan geçeni de kolundan tutup tedavi etmezler.

Son 3 yılda 144 bin hekimimizin %4 kadarını yurt dışında çalışmak üzere kaybettik. Bu yüzde %10’a ulaştığında yetişmiş doktor kadromuzdaki azalma sağlık hizmetinde ciddi sorunlara yol açacaktır.

Unutmayın: Cumhuriyet kurulduğunda bir avuç doktorumuz vardı… Türkiye’de hekim gerçekten az bulunan bir şeydi. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” sözü aslında olmasını istediği bir rüyanın, yeşermesini istediği bir fidanın vizyonuydu.

Doktor arkadaşımıza Allah’tan rahmet, eşi ve iki kızı başta olmak üzere tüm ailesine, meslektaşlarımıza baş sağlığı dilerim.

Ülkemize geçmiş olsun.