Özel röportaj: Akademi daha derinlikli sigorta verisine ulaşmak istiyor

Sigorta Dünyası olarak geçtiğimiz ay gerçekleştirdiğimiz Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ziyaretlerinde akademisyenlerin sektörden daha iyi veri akışına ihtiyaç duyduğunu öğrendik. Görüştüğümüz profesör, doçent ve öğretim üyeleri, sigorta sektörü ve akademi arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin önemine dikkat çekerken, spesifik veri seti paylaşmasından ziyade, daha derinlikli, doktora düzeyinde çalışmalar için geniş yelpazede ve çok kırılımlı verilere ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. Görüşmelerde, sigorta sektörünün gelişiminin incelenebilmesi ve değişimlerle birlikte sorunların da farklı açılardan ele alınabilmesi için finansal verilerin sürekliliğinin esas olduğu vurgulandı.

Sigorta Dünyası Dergisi Yayın Danışmanı Birant Yıldız ve yazarlarından Dr. Hasan Meral, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’ne ziyaretlerde bulundu. Sigorta Dünyası yazarı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Behlül Ersoy’un organize ettiği ziyaretlerde iki üniversiteden akademisyenlerle temaslar gerçekleştirilip fikir alış verişinde bulunuldu. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Finans ve Bankacılık Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Feride Hayırsever Baştürk, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Bozüyük Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Öğr. Gör. Dr. Seçil Demiray, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Uçkun ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Resul Yazıcı ile gerçekleştirilen görüşmelerde önümüzdeki dönemlerde üniversite-sektör işbirliğiyle sigortacılığın gelişmesine yapılabilecek katkılar da ele alındı.

Prof. Dr. Baştürk verinin önemine dikkat çekti

Prof. Dr. Feride Baştürk

Görüşmede akademik çalışmalar için sigorta sektörünün finansal verilerinin sürekliliğinin önemine değinen Prof. Dr. Feride Hayırsever Baştürk sözlerine şöyle devam etti: “Akademik çalışmaların önemli unsurlarından birisi; analiz yapılan verilerin sağlıklı olması ve sürekliliğini korumasıdır. Literatürde yer alan çalışmalarda, işletmelerin veya finansal kurumların finansal tabloları ile farklı yöntemler kullanılarak analiz yapılmaktadır. Finansal teoriler araştırılmakta ve hem işletme hem de sektörel özellikler ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir. Benzer şekilde sigortacılık sektörünün şirket ve sektörel bazlı finansal analizinin yapılması da son derece önemlidir. Finansal sistemin önemli bir parçası olan sigorta sektörünün kendine has özelliklerinin ve gelişiminin incelenmesi, yaşanan değişimlerle birlikte olası sorunlarının da farklı açılardan ele alınmasına imkan tanıyacaktır. Bu kapsamda söz konusu akademik çalışmalar için, finansal verilerin sürekliliği esastır.

Hesaplama değişikliklerinin raporlara yansıtılması

Finansal tablolarda yapılan hesaplama değişikliklerinin raporlara yansıtılması ve yıl bazında oluşan değişimlerin hesaplama yönteminin değişiminden mi yoksa şirketlerin finansal performanslarından mı kaynaklandığı net bir şekilde görülebilmelidir. Aksi takdirde değişen verilerin yanlış yorumlanması söz konusudur. Bu kapsamda sigorta sektöründeki finansal tabloların ve bunlarla bağlantı verilerin/göstergelerin daha erken periyotlarda açıklanmasının ve verilerin sürekliliğinin sağlıklı bir şekilde devam etmesinin akademik çalışmaların sayısını arttıracağı düşünülmektedir. Yıl bazındaki verilerin bir sonraki yılın ilk aylarında açıklanması bu çabaları olumlu yönde etkileyecektir. Özellikle lisansüstü eğitim kapsamındaki tezler için, yıllık verilerin yayınlanma periyotları ve hesaplama değişiklikleri analiz süreçlerinde ve tezlerin yazım sürelerinde bir kısıt oluşturmaktadır.”

Baştürk, benzer şekilde, sermaye yeterliliği hesaplamalarının şirket bazlı olarak açıklanması ve verilerin uluslararası veri tabanlarında da yer almasını önererek, “Mevcut durumda sadece hayat ve hayat dışı branşların geneli için veriler yayınlanmakta, şirket bazlı olarak bu verilere ulaşılamamaktadır. Bazı sigorta şirketleri sermaye yeterliliği değerlerine faaliyet raporlarında yer verirken, çoğu şirket için bu hesaplama görülememektedir. Bu da süreklilik sağlanmasını engellemektedir. Bunun sonucunda da ilgili veriler uluslararası veri tabanlarında da bulunmamaktadır. Söz konusu değerlerin şirket bazlı olarak yayınlanması, birçok yeni çalışmanın oluşturulmasına, sermaye yeterliliği ile farklı değişkenler arasındaki ilişkinin araştırılmasına katkı sağlayabilir” dedi.

Prof. Dr. Baştürk diğer bir veri kısıtının ise suistimal verilerine ulaşımda yaşanmakta olduğunu belirterek, “Resmi kanallarla veri talep edilmesine rağmen çoğu zaman ulaşılamamaktadır. Yurt dışında yapılan yayınlarda bu kapsamda birçok analiz yapılabilirken, ülkemizde bu tür verilere ulaşmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Şirket bazlı olarak talep edilen verilerin kamuyu aydınlatma prensibi çerçevesinde, üniversite öğrencilerine ve/veya akademik çalışmalarda kullanımına olanak tanınması önerilebilir” şeklinde konuştu.

Özel sektör/akademi işbirlikleri

Feride Baştürk, sektör/akademi ortak çalışma ve etkinliklerinin önemine dair fikirlerini ise şu şekilde aktardı: Sigortacılık faaliyetleri kişilerin ve kurumların hayatları boyunca farklı şekillerde karşılaştıkları hasarların maddi tazmini için son derece önemli bir yapıdır. Benzer şekilde sektörün fon yönetimi özelliği, uzun vadeli hayat ve emeklilik sistemi için daha ön plana çıkmakta ve ülke ekonomisi için de bir kaynak yaratılmaktadır. Bu bağlamda olası sigortalı sayısını arttırmak, toplumda sigorta okuryazarlığını yükseltmek adına paydaşları (sektör/akademi/üst kuruluşlar) içeren etkinliklerin artması, süreci olumlu etkileyecektir. Bu kapsamda düzenlenen ortak etkinliklerde sektörün bütün paydaşları ile birlikte, tek bir konunun derinlemesine ele alınması ve etkinlik bitiminde elde edilen tartışma sonuçlarının üst kuruluşlara iletilmesi önerilebilir. Uygulamada mevcut olan koşullar ile sektörde yer alan kurumların ortak bakış açısı geliştirmesi yönünde adımlar atılabilir. Bu kapsamda elde edilen bulgular; akademik çevrenin ders içeriklerinin belirlenmesine, yeni yayınların oluşturulmasına ve kapsamı genişleyen araştırmalar yapılmasına olanak sağlayabilir.”

Branş isimleri yanlış öğreniliyor

Baştürk, sigorta literatüründe kullanılan tanımların veya branş isimlerinin/içeriklerinin toplumda yanlış kullanımı konusunda dikkatli olunması gerektiğini de vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı: “Örneğin; cep telefonu, bilgisayar, tablet gibi elektronik cihaz alımlarında satış yapan mağazaların neredeyse tamamı alınan cihazın olası hasarlar için sigortalanmasını istemekte ve bu amaçla da cihaza “kasko” sigortasının yapılması yönünde öneride bulunmaktadır. Bu sigorta işlemini yapan elemanlar veya yetkililer dahil bu sigortanın adının niye kasko olduğunu bilmemekte, sanki elektronik cihaz trafiğe çıkacakmış gibi ısrarla kasko yapalım demektedir. Yapılan poliçeler incelendiğinde; “Elektronik Cihaz Sigortası-ECS” genel şartları çerçevesinde sigortalama işlemi yapıldığı görülmektedir. Bu durumda niye ECS isminin kullanılmadığı ve farkındalık yaratılmadığı anlaşılamamaktadır.

Çok küçük yaşlarda telefon/tablet sahibi olan çocuklar, belki de ilk defa bir sigorta ismi duymaktadır. Maalesef toplumda yerleşmiş yanlış kullanım sonucu neredeyse her sigorta branşı için “kasko” kelimesinin kullanıldığı gözlemlenmektedir. Küçük yaşlarda öğrenilen yanlış kullanımların, ilerleyen yaşlarda kolay kolay düzeltilemediği bilinmektedir. İlerleyen zamanlarda bu genç insanların kendi “hayatları için de kasko yaptırdım” deme olasılıkları çok da uzak değildir. Hatta olayın daha dikkat çeken boyutu; internette arama motorlarına “cep kasko” yazdığınızda; Cep kasko nedir?, Telefon kasko ücreti ne kadar?, Cep telefonu kasko kaç yıllık?, Cep telefonu kaskosu nasıl yapılır? gibi çılgın alt başlıklarla karşılaşmanızdır. Gerek ürün satışlarında gerekse sigorta içerikli reklamlarda yanlış ifadelerin kullanılmasından kaçınılması önerilebilir.”

Doç. Dr. Resul Yazıcı: Sinerji iki tarafı da geliştirir

Soldan sağa: Birant Yıldız, Dr. Behlül Ersoy, Prof. Dr. Nurullah Uçkun ve Doç. Dr. Resul Yazıcı.

Doç. Dr. Resul Yazıcı, finansal sektörün önemli bir tamamlayıcısı, bireysel ve kurumsal seviyede de mal canın yongasıdır söyleminin öznesi olan sigorta sektörünün ve finansal derinliğin artırılabilmesi için Türkiye’de katedilmesi gereken önemli mesafeler olduğunu söyledi. Yazıcı, bu doğrultuda yapılması gerekenleri ve alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

“- Sigorta şirketlerinin akademik kuruluşlarla daha fazla veri paylaşımı, daha iyi analizler yapabilmelerini sağlayacaktır.

– Risk değerlendirmesi, ürün tasarımı ve tüketici davranışı analizi gibi alanlarda akademi dünyası ile sağlanacak işbirliği her iki tarafa da önemli katkı verebilecektir. Mümkünse sektör, akademik kuruluşlara sahip olduğu teknolojileri kullanma imkanı sağlamalı ve işbirliği yapmalıdır.

-Sigorta şirketleri, akademik kuruluşlarla ortaklaşa eğitim programları ve öğrencilere staj imkanları sunmalıdır. Bu sayede öğrenciler, okuldaki teorik bilgilerini, bölgesinde/sahada pratik deneyimlerle birleştirebilir ve sektördeki güncel uygulamaları öğrenebilir, akademi dünyasında güncel gelişmelerden daha kolay haberdar olabilir.

-Sektörün, akademik çalışmalara destek ve finansman sağlaması konusunda sektörel dergilerin hacminin artırılması, geniş kitlelere ulaştırılması için bütçe ayrılması, başarılı öğrencilere burslar veya araştırma fonları gibi destek mekanizmaları oluşturulabilir.”

“İşbirliği sigorta farkındalığına olumlu yansır”

Sigorta sektörünün ve akademinin bire bir pazarlama yöntemi; öğrenci-eğitimci ilişkisi sayesinde geniş kesimlere ulaşabilme kapasitesinin canlanmasının sinerjiyi artıracağını da söyleyen Yazıcı sözlerine şöyle devam etti: “Bu yüzden sektörün vereceği sigorta hizmetlerinin yanında finansal okuryazarlık eğitimlerinde akademi dünyası ile gidilecek işbirlikleri sayesinde oluşacak farkındalık artışı, bireylerin ve şirket yönetimlerinin bilinçlenmesini, dolayısıyla sigortalılık oranlarının artması sayesinde ölçek ekonomisinden yararlanmanın avantajlarını da orta çıkaracaktır. Gerçek ve tüzel kişilerin, varlık ve faaliyetlerinin gerektirdiği muhtelif sigortaların teşviki ve bilincinin finansal okuryazarlık aracılığıyla oluşturulması yanında özellikle eğitim seviyesi düşük tarım sektöründe TARSİM gibi diğer özellikli branşlarda ilgili kurumlar ile işbirliğinin artırılmasında akademinin (bölgesel) aracılığı da sinerjiyi artırabilir. Örneğin sahadaki fakülte ve yüksekokullardaki ilgili bölümlerle işbirliğinin artırılması, hem öğrenciye staj imkanı hem de müşterilerin direkt ihtiyaçlarının tespit edilmesi gibi avantajlar oluşturabilecektir.”

Son olarak sektör ve akademi dünyasının işbirliğinin her iki tarafın gelişimine önemli katkılarda bulunacağını vurgulayan Doç. Dr. Yazıcı sözlerini şöyle tamamladı: “Zira artan risklerin yönetilebilmesi, her alanda sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi güçleşmektedir. Dolayısıyla akademik ve disiplinlerarası endüstriyel işbirliği, sektörün yenilikçi çözümler üretmesine ve daha sürdürülebilir bir sigortacılık ekosistemi oluşturmasına yardımcı olabilecektir.”

Dr. Ersoy: Veriye ulaşılmazsa araştırma motivasyonu düşüyor

Soldan sağa: Dr. Hasan Meral, Birant Yıldız, Mesut Karanfil, Dr. Seçil Demirağ ve Dr. Behlül Ersoy.

Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Behlül Ersoy da veri paylaşımının önemine değinerek düşüncelerini şu şekilde paylaştı: “İstatistiki veriler sadece sektör profesyonelleri için değil akademi için de hayati önemde. Bizler, sektöre ilişkin rakamları istatistiksel ve ekonometrik modeller aracılığıyla deşifre edip anlamlı birtakım sonuçlar çıkartmaya çalışan bilim insanlarıyız. Nasıl ki riskin sigortacılığa konu olabilmesi için sayısallaştırılabilir, istatistiğinin tutulabilir olması gerekiyorsa, “sigorta” ile ilgili bilimsel dayanağı olan bir çalışma yapılabilmesi için de sayısal verilere ihtiyaç duyulmakta. Buna ilişkin bugün Türkiye Sigorta Birliği (TSB) ile geldiğimiz nokta akademi açısından mutluluk verici. Fakat hâlâ zaman derinliği olan ve eksiksiz verilere ulaşmada sorunlar yaşandığı için birçok araştırmacı arkadaşımızın “Sigorta” temalı çalışmalara yönelik motivasyonları düşük kalıyor. Sektörün doğrudan spesifik bir veri seti paylaşmasından ziyade daha derinlikli (doktora düzeyi) çalışmalar için geniş bir yelpazede ve çok kırılımlı verilere ihtiyaç duyulmakta. Bunun içinde doğru adresin şüphesiz TSB ve akademik kariyerini sigorta disiplini üzerine kuran akademisyenlerin bir araya geldiği ve bu konunun tartışıldığı bir etkinlik (toplantı, çalıştay vb.) olduğunu düşünüyorum.”

“21. yüzyılda Türk Sigorta Sektörüne 21 Tavsiye”

Ersoy, sektör/akademi ortak çalışma ve etkinliklerinin canlanması gerekliliğiyle ilgili olarak ise şöyle konuştu: “Bunları düşünmenin de ötesinde mümkün olduğunca benzer projelerin içinde yer almaya çalışıyoruz. Yeri gelmişken bahsi geçen sektör akademi çalışmalarına güncel bir örnek vermek isterim. Sektör profesyonellerinin ve akademisyenlerin yazar olarak bir araya geldiği, benim de bölüm yazarı olduğum Dr. Hasan Meral hocamızın editörlüğünde ve TSB’nin katkılarıyla “21. yüzyılda Türk Sigorta Sektörüne 21 Tavsiye” başlıklı kitabımız yayımlandı. Orada da sigorta sektöründe beşeri sermaye ve bu beşeri sermayenin eğitiminde sektör akademi işbirliğinin önemine dikkat çektik.

“İletişimsizlik hem sektör hem akademi için kayıp”  

Ersoy, Türkiye’de sigortacılığın örgün eğitimde lise, yükseköğrenimde önlisans, lisans, yüksek lisans ve nihayetinde doktora düzeyinde verildiğini de hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Açıkçası liselerdeki sigortacılık eğitimi konusuna pek hakim değilim. Fakat önlisans düzeyinde Bankacılık ve Sigortacılık Programları ile sigortacılık eğitimi neredeyse tüm şehirlerimizde verilmekte. Lisans düzeyinde de farklı isimlerde olmak üzere yaklaşık 27 bölüm bulunmakta. Yine çok kısıtlı sayıda yüksek lisans ve doktora programı var. Bunların içinde metropollerdeki şanslı birkaç bölüm dışındakilerin neredeyse tamamının sektörle herhangi bir ilişki kuramadığını söyleyebiliriz. Bu durum hem akademi hem de sektör için çok büyük bir kayıp! Fakat ben bu sorunun teknoloji kaldıracıyla üstesinden gelinebileceğine inanıyorum. Bu bölümlerin sektörle buluşması online platformlarla mümkün. Bu bir çırpıda aklıma gelen bir örnekti sadece. Öncelikle sektör ve akademi bu konuyu stratejik bir hedef olarak ajandalarına almalı. Buna ilişkin adımlar atıldı aslında. Sigortacılık Eğitim Merkezi (SEGEM), sektör ve akademiyi bir araya getirerek “Türkiye’de Sigortacılık ve Aktüerya Eğitim Çalıştayı” düzenledi. Fakat en son 2011 yılında gerçekleştirilen bu kapsamlı çalıştayın sürekliliği sağlanamadı. Önümüzde duran bu titiz çalışma bizim için önemli bir referans olmalı. Bu ve benzer sektör akademi işbirliklerinin kapsamı genişletilerek sürekliliğinin sağlanması atılması gereken ilk adım olarak karşımızda duruyor.”