Sigorta endüstrisi için 1 trilyon dolarlık fırsat

EY’nin her yıl gerçekleştirdiği “Küresel Sigorta Görünümü” başlıklı rapora göre, COVID-19 pandemisiyle birlikte bireysel tüketiciler ve şirketlerin sigorta korumasının önemine daha önce hiç olmadığı kadar farkına vardıkları bir dönem yaşanıyor. Koruma açığının kapatılabilmesi için sigorta şirketlerinin yeni ürün ve hizmetleri yenilikçi yollarla, yeni sigortalama modelleriyle ve yeni dağıtım kanalları aracılığıyla piyasaya sürmeleri gerekiyor. Rapor, bu yeni gelir kaynaklarının 1 trilyon dolar büyüklüğündeki koruma açığını kapatabileceğini öne sürüyor. Ancak, yalnızca kârlı risklere odaklanmaya devam eden sigorta şirketlerinin potansiyeli kaçırmakla kalmayacakları, aynı zamanda açığın büyümesine de neden olacakları öngörülüyor.

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi şirketi EY (Ernst & Young), her yıl gerçekleştirdiği “Küresel Sigorta Görünümü” (EY Global Insurance Outlook) araştırmasının güncel versiyonunu yayınladı. Araştırma, mevcut karmaşık pazar dinamiklerinin sigorta şirketlerinin büyüme ve dönüşüm planlarının yanı sıra ürün yelpazelerine, yatırım portföylerine ve finansal performanslarına yönelik etkilerine odaklanıyor.

Küresel Sigorta Görünümü başlıklı araştırmaya göre, müşterilerin ihtiyacını karşılayabilmek için inovasyon ve dönüşümden yararlanan sigorta şirketlerinin önümüzdeki dönemde yaşanacak çalkantılı pazar ortamında başarılı olabilecekleri tahmin ediliyor.

Rapor, makroekonomik ve jeopolitik ortamın belirsizliğinin sigortacılar için esnekliği öncelik haline getirdiğini vurgularken, iklim riskleri ve siber risklerle ilgili büyük koruma açığının yanı sıra sağlık sigortaları ve emeklilik tasarruflarının yetersizliğinin sektör için fırsat sunduğunun altını çiziyor.

Araştırma şu tespitlerle devam ediyor: “Büyümeye giden yol, müşterilere daha fazla değer sunmak üzere temel koruma sistemleri üzerine inşa edilen yeni çözümler ve iş modelleriyle başlıyor. Küresel sigorta sektörünün mevcut durumunu veya gelecekteki büyüme beklentilerini, son derece belirsiz olan makroekonomik ve jeopolitik manzarayı gözardı ederek değerlendirmek mümkün değil. COVID-19 pandemisinin dünya genelinde iş gücü ve tedarik zincirleri üzerindeki kalıcı etkilerinden Ukrayna’daki savaşın yıkıcı etkisine kadar büyük küresel oyuncular arasında gerilim artıyor. Yükselen faiz oranları, artan enflasyon ve dalgalanan döviz kurlarına kadar uzanan çalkantılar artık yeni normal haline geldi.”

EY, “Küresel Sigorta Görünümü Raporu 2023”te, karmaşık piyasa dinamiklerinin sigorta şirketlerinin büyüme ve dönüşüm planlarının yanı sıra ürün ve yatırım portföyleri ile finansal performansları üzerindeki etkilerini de araştırıyor.

Rapora göre, büyümeye devam eden koruma ve tasarruf açıkları, giderek çeşitlenen tehditlere karşı sigortaya ihtiyaç duyduğunu açıkça gösteriyor. Değişen müşteri ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hızlı hareket eden sigorta şirketleri ise durgunluğu atlatmak için daha iyi konumda olacak.

Çalkantılı makroekonomik ve jeopolitik ortamı atlatmak

Araştırmaya göre, küresel sigorta pazarı, düşük enflasyon, düşük faiz oranları ve entegre küresel piyasaların oluşturduğu koşullardan, yükselen enflasyon, daha yüksek faiz oranları ve artan korumacılık koşullarına geçti.

Çekirdek enflasyonun zirve yaptığı 2022’den sonra 2023’te hızla soğumaya başlayacağı tahmin ediliyor. Küresel ekonomik aktivitenin zayıflaması, çeşitli bölgelerde konut piyasasında düzeltme hareketleri, tedarik zincirindeki sorunların azalması, dünya genelinde para politikasının daha da sıkılaşması ve olası bir küresel durgunluğun deflasyonist etkisiyle enflasyonun düşmesi bekleniyor.

Asya Pasifik’te tedbirli iyimserlik

Rapor, enflasyonun sektörün çeşitli branşlarında farklı etkileri olacağını öngörüyor. Tamir, yedek parça, işçilik gibi hasar maliyetlerindeki enflasyon kaynaklı artışlar ve düzenleyicilerin prim artışlarını geri çevirdiği ABD’deki hayat dışı sigorta şirketleri için önemli bir sorun olacak. Asya-Pasifik bölgesindeki birçok piyasada sigorta ürünlerinin hasar talepleri işlemlerinin hızlı olması, sigorta şirketlerine poliçeleri hızlı bir şekilde yeniden fiyatlandırma, böylece enflasyona göre düzeltme yapma ve eriyen rezervleri kısmen telafi etme olanağı veriyor. Hayat sigortası şirketleri, bugünkü yüksek faiz oranlarının gelecekteki kârlılığı artırması ve enflasyonun etkisinden daha ağır basacak gibi görünmesi nedeniyle ihtiyatlı bir iyimserlik taşıyor.

Enflasyon ve resesyon, hasar maliyetlerinin artması ve talebin azalmasıyla sigorta şirketlerine zarar verirken, faiz oranlarının yükselmesi, iyileşen yatırım getirileri sayesinde bir kazanç rüzgarı oluşturabilir. Ancak bu getiriler, karar almada cesaretli olunmasını, dikkatli bir şekilde riskten korunulmasını, (hedge işlemleri yapılmasını) ve varlık ve yükümlülük yönetimi politikalarında zamanında iyileştirmeler yapılmasını gerektiriyor. Sonuç olarak, sigortacıların likidite ve varlık değerlemeleri de dahil olmak üzere bir dizi ölçütü izlemeleri ve varlık ve yükümlülük yönetimi politikalarını piyasadaki gelişmelere göre ayarlamaya hazır olmaları gerekiyor.

Sigorta şirketleri koruma açığına odaklanmalı

Durgunluk ortamı, dünya çapında giderek büyüyen devasa koruma açığını olumlu etkilemiyor. Aslında, iklim ve siber korumanın yanı sıra emeklilik tasarrufları ile hayat ve sağlık sigortasını da kapsayan bu uçurumun daha da büyümesinden başka ihtimal görünmüyor. Demografik eğilimler, özellikle de ortalama ömür sürelerinin artması da açığın artacağına işaret ediyor.

COVID-19 pandemisi, sosyal huzursuzluk ve diğer doğal afetlerin ardından, tüketiciler ve şirketlerin korunma ihtiyaçlarının hiç olmadığı kadar farkına vardıkları bir dönem yaşanıyor. EY’nin raporuna göre, açığın kapatılması için sigortacıların artık daha farklı düşünmelerini ve farklı hareket etmelerini gerektiriyor. Sigorta şirketlerinin yeni ürün ve hizmetleri yenilikçi yollarla, yeni sigortalama modelleriyle ve yeni dağıtım kanalları aracılığıyla piyasaya sürmeleri gerekiyor. Bu yeni gelir kaynakları 1 trilyon dolar büyüklüğündeki koruma açığını kapatabilir. Başka bir deyişle, yalnızca kârlı risklere odaklanmaya devam eden sigorta şirketlerinin, büyük potansiyel avantajı kaçırmakla kalmayacakları, aynı zamanda açığın büyümesine de neden olacakları öngörülüyor.

İklim riskine bakıldığında, sigorta şirketlerinin fiziksel hasara karşı koruma sağlayan yeni ürünler (örneğin parametrik ürünler) geliştirmeleri ve sigortalanamayan riskler için kamu-özel sektör işbirliklerine öncülük etmeleri gerekiyor. Ancak sigorta şirketlerinin net sıfır ekonomiye geçişi kolaylaştırmada oynayacakları kritik bir rol de bulunuyor. Siber risk de benzer bir fırsat sunuyor. Araştırmaya göre sigorta çözümleri burada hem risklere karşı koruma sağlamalı hem de her tür işletmeye risklerini azaltmaları için destek sunmalı.

Büyüme potansiyeli ne kadar cazip olursa olsun, sigorta şirketlerinin büyük resmi gözden kaçırmamaları gerekiyor: Sigorta şirketleri, koruma açığını gidererek bireyleri, işletmeleri ve toplumları en ciddi tehditlere karşı koruma amaçlarını gerçekleştirebilir.

Yeni iş modelleri ve değer önermeleri

Rapora göre, koruma açığı olmasaydı bile, sigorta şirketlerinin büyüme stratejilerini uygulamak üzere yeni değer önermeleri geliştirmek için yeterli nedenleri olacaktı:

  • Her branşta değişen müşteri ihtiyaçları
  • Beklenmedik risk ve tehditlere karşı artan farkındalık
  • Geleneksel olmayan oyuncuların getirdiği rekabet
  • Düzenleme alanında açık sigortaya vurgunun artması
  • Gömülü sigortanın yükselişi
  • Sermaye piyasalarının beklentileri

Hem büyüme fırsatları hem de rekabete yönelik tehditler oluşturan tüm bu faktörlerin, sigorta şirketlerine yeni çözümler geliştirme motivasyonu sağlaması ve bunların birçoğunun koruma açığını azaltmak üzere tasarlanması gerekiyor. Ancak inovasyonun sadece sigorta şirketlerinin sattıkları ürünlerle değil, sağladıkları değer ve bu değeri yaratmak için benimsedikleri iş modelleriyle ilgili olması bekleniyor. Makroekonomik baskılar gömülü sigorta gibi daha basit, daha erişilebilir teminatlara olan talebi arttırıyor.

Yeni değer önerileri iş kollarına göre değişiklikler içeriyor. Hayat sigortasında müşterilerin istediği şey finansal refah. Bu da sigorta şirketlerinin, sigortalıların hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak için güvenilir rehberlik ve seçenekler sunması ve danışmanlık hizmet vermesini gerektiriyor. Hayat dışı branşlarda, gömülü ve kullanıma dayalı teklifler aracılığıyla otomatik olarak daha fazla koruma sağlandığından, hizmetin kalitesi ve genel deneyim, risk transferinin kendisinden çok daha önemli hale geliyor.

Bazı hayat dışı müşteriler için sigortacıların acenteler ve danışmanlarla erişim sağlaması gerekiyor. Ancak, etkileşimlerin büyük çoğunluğu için odak noktasının kişiselleştirilmiş dijital uygulamalar, platformlar ve deneyimlerin bulunması öngörülüyor.

Dijital çağda, bireysel sigortacıların kendi başlarına kusursuz deneyimler sunmaları pek mümkün görünmüyor. Aksine, ekosistemler aracılığıyla diğer oyuncularla işbirliklerinin sigorta şirketlerinin ürün ve hizmetlerini yeniden oluşturmalarına yardımcı olması umuluyor. Doğru ekosistem stratejileri geliştiren sigorta şirketlerinin daha iyi risk yönetimiyle, daha az hasar ve yeni gelir kaynaklarından yararlanmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu yılki Küresel Sigorta Görünümünün odak noktaları

-Belirsiz ve çalkantılı makroekonomik ve jeopolitik ortam.

-İklim değişikliği, siber tehditler ile sosyal ve demografik değişikliklerin bir araya gelerek oluşturduğu devasa küresel koruma boşlukları.

-Yeni değer önerilerine ve yenilikçi çözümlere duyulan ihtiyaç.

-Raporun tamamında, önümüzdeki yıllarda hızla dönüşmeye devam edeceği tahmin edilen pazardaki fırsatları değerlendirmek isteyecek sigorta şirketlerine bu alanların her birinde yapabilecekleri eylemler öneriliyor.

Soğuk Savaş’tan bu yana en riskli jeopolitik ortam

Jeopolitik gerilimler ise son birkaç yılda önemli ölçüde arttı. Ukrayna’daki savaş, Soğuk Savaş’tan bu yana jeopolitik ilişkileri etkileyen en önemli gelişme oldu. Sonuçta iş dünyası liderlerinin stratejik karar alma ve kaynak tahsisinde jeopolitik faktörleri daha fazla dikkate almaları gerekiyor. “Savaş istisnaları” hasar kayıplarını sınırlayabilir, ancak özellikle siber ve siyasi riskleri karşılamak üzere tasarlanmış poliçeler açısından bu da kesin görünmüyor. Bundan böyle siyasi risklerle ilgili sigortalar ve ticari kredi sigortalarının çok daha ihtiyatlı yapılması gerekiyor. Devlet destekli siber saldırıların hacminin artması, müşterilerinin bunlardan etkilenebileceğini düşünen üst düzey sigorta liderlerinin izlediği bir diğer önemli risk faktörü.