Hasan Meral: Geleceğe Dönüş: Otonom Araçlar Sigortacılığı Nasıl Dönüştürüyor?

Otonom araçların yükselişi yalnızca ulaşım alanında değil sigortacılıkta da büyük bir dönüşümü temsil ediyor. Otomotiv teknolojisi geliştikçe, sigorta şirketleri riskleri değerlendirmek, teminatları yeniden tanımlamak ve zamanın ruhunu yakalamak adına yenilikçi çözümler üretmek zorunda. Zorluklar ve belirsizlikler yadsınamaz olsa da sigortacılar önümüzdeki dönemde daha güvenli, verimli ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin ana oyuncularından biri olabilir.

-Dr. Hasan Meral

1985 yılında vizyona giren Geleceğe Dönüş serisini duymayanınız yoktur. Film geleceğe gitmek isterken yanlışlıkla geçmişe dönen, burada sebep olduğu aksaklıkları düzeltmek içinse geleceğe gitmek zorunda kalan bir genci konu alıyor. Filmde gelecek olarak resmedilen 2015 yılına dair uçan arabalar, görüntülü görüşme, biyometrik tarama gibi dönemi için oldukça iddialı tahminler yer alıyor. Bugün her ne kadar uçan arabalara sahip olmasak da en az onun kadar heyecan verici bir teknolojik dönüşümün kıyısında duruyoruz: Otonom araçlar.

Otonom araçlar insan müdahalesine gerek duymadan sürüş kabiliyetine sahip olan otomobillerdir. Bu araçlar çevrelerini algılamak ve karar vermek için sensör, kamera, lidar, GPS gibi bir dizi ileri teknoloji ekipmanla donatılmıştır. Günümüzde sürücüsüz araçlar başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinin sokaklarında geziyor, hatta bu araçlarla taksi hizmeti sunan girişimler dahi var. Otonom sürüş teknolojisi ulaşım alanındaki diğer pek çok etkisinin yanında araç sigortalarını da yeniden düşünmemizi zorunlu kılıyor.

Geleneksel araç sigortaları, sürücü davranışına ilişkin risk analizlerine dayanır. Otonom sürüş ise bir dizi karmaşık algoritmaya, diğer adıyla yapay zekaya dayalı olarak çalışıyor. Trafikteki kazaların en büyük sebebinin sürücü hataları olduğu düşünüldüğünde, otonom araçlar bu anlamda çok daha güvenli bir sürüş vadediyor. Bu araçlar trafik kazalarının frekansının düşmesini sağlayabilir. Öte yandan araçların sahip olduğu yüksek teknoloji en ufak kazalarda bile yüksek tamir maliyetlerinin oluşmasına neden olabilir. Yani sigorta maliyetlerinde belirgin bir iyileşme olması için frekanstaki düşüşün, şiddetteki yükselişten daha fazla olması gerekiyor. Bedeni hasarlar alanındaki iyileşme potansiyeli ise çok daha umut verici. Çok sayıda güvenlik donanımına sahip bu araçlar ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarının sayısını dikkate değer şekilde azaltabilir.

Otonom araçlar, sigortacılıkta dağıtım ve satış sonrası süreçler anlamında da önemli değişiklikler doğurabilir. Bu araçların sahip olduğu IoT altyapısı ve ürettikleri büyük veri sigortacılar için çok daha hassas bir underwriting potansiyeli sunuyor. Ayrıca gerçek zamanlı veriler, kazalara ilişkin doğru veriyi çok daha hızlı bir şekilde üretebilir. Bu gelişme özellikle hasar süreçlerinde müşteri deneyiminin daha pürüzsüz hale gelmesini ve operasyonel verimliliğin artmasını sağlayacaktır. Sigortacılar için bir fırsat görünen bu önemli ilerleme aynı zamanda hayati bir tehdit de barındırıyor. Bu verilerin doğal sahibi konumundaki araç üreticileri sigortacılık alanında çok daha aktif bir rol oynamak isteyebilirler. ABD’li araç üreticisi Tesla’nın başlattığı sigorta programı bunun en bariz örneği. Otonom araçlar konusunda öncü olan şirket, bu sayede araç performansı ve sürücü davranışı konusunda devasa düzeyde veri topluyor. Şirket gerçek zamanlı sürüş verilerine dayanarak çok daha hassas bir risk ölçümü yapabiliyor ve sigorta şirketlerine nazaran çok daha kusursuz bir müşteri deneyimi sunuyor.

Otonom araçların sigortalanması konusunda cevaplanmayı bekleyen bir dizi önemli soru da bulunuyor. İlk olarak otonom sürüş esnasındaki sorumluluğun kimde olduğu konusu var. Eğer sorumluluk tamamen üreticilerde ise bu riskler zorunlu bir ürün sorumluluk sigortası kapsamında mı değerlendirilecek? Ya da bu denli ileri teknoloji ile donatılmış araçlara ilişkin ortaya çıkabilecek siber riskler nasıl ve hangi kapsamda ele alınacak? Siber saldırılar vasıtasıyla suiistimaller ve dahası terör saldırıları mümkün mü? Bunlar düzenleyiciler, sigortacılar ve otomobil üreticilerinin yakın gelecekte cevap üretmesi gereken sorulardan yalnızca birkaçı.

Özetle, otonom araçların yükselişi yalnızca ulaşım alanında değil sigortacılıkta da büyük bir dönüşümü temsil ediyor. Otomotiv teknolojisi geliştikçe, sigorta şirketleri riskleri değerlendirmek, teminatları yeniden tanımlamak ve zamanın ruhunu yakalamak adına yenilikçi çözümler üretmek zorunda. Zorluklar ve belirsizlikler yadsınamaz olsa da sigortacılar önümüzdeki dönemde daha güvenli, verimli ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin ana oyuncularından birisi olabilir.