Kerim Gürkan’ın kaleminden: “Dirençli Bir Toplum ve Türkiye İçin En Güvenilir Enstrüman, Sigorta!”

BMS Türkiye CEO’su Kerim Gürkan, Baden-Baden Reinsurance buluşması öncesi, sektörün önde gelen paydaşlarının buluştuğu MEIR (Middle East Insurance Review) ve Sigorta Tatbikatçıları Derneği (STD) tarafından düzenlenen “2nd Rendezvous Türkiye 2023” konferansının çıktılarını kaleme aldı. Gürkan, yazısında gelinen süreç ve sonrası için yapılması gerekenleri tek tek anlatıyor.

Kerim Gürkan’ın yazısı şöyle:

Baden-Baden Reinsurance buluşması öncesi, sektörün önde gelen paydaşlarının buluştuğu MEIR (Middle East Insurance Review) ve Sigorta Tatbikatçıları Derneği (STD) tarafından düzenlenen “2nd Rendezvous Türkiye 2023” konferansını geride bıraktık.

Türkiye’de gerçekleşen bu önemli konferansın aklımda kalan notlarını tüm sektör paydaşlarıyla paylaşmak istiyorum:

1. SEDDK Başkanı Mehmet Akif Bey’in konuşması sektör paydaşları adına oldukça ümit vericiydi:

• 2023 Sermaye karlılığı (RoE) %29 (Kerim Gürkan Notu: Dünya genelinde bu oranın 5 yıl ortalaması sigortacılar için %9, reasürörler için 8% olduğunu, 2022’de ise 1.2% olduğunu belirtmek isterim.)
• Beklenen Marmara depremi için SEDDK’nın yaptığı hazırlıkların ana başlıkları

o Sigorta şirketlerinin reasürans ve finansal yapılarının gözden geçirilmesi ve dirençli hale getirilmesine yönelik sıkı denetimler
o Kentsel dönüşüme yönelik sigorta ürünleri: Bina Tamamlama ve Yapı Denetim Sorumluluk poliçelerinin yaygınlaştırılması
o Deprem / Yangın sigorta tarifesinin güncellenmesi
o DASK ile ilgili olarak sigorta bedeli güncellenmesi, enflasyon etkisine yönelik ayarlamalar ve ek teminatların eklenmesi

• Sektörün bizler için çok büyük potansiyeller taşıdığının göstergeleri olarak aşağıdaki bulgularını paylaştı:

o Her 5 evden sadece 1 tanesinin konut sigortası var
o Her 4 otomobilden sadece 1 tanesinin kasko sigortası var
o Türkiye’deki konutların sadece %50’sinin DASK sigortası var
o Türkiye’deki KOBİ’lerin sadece %50’sinin Yangın/Deprem sigortası var

2. Türkiye Sigorta Birliği Başkanımız Uğur Gülen ise “Sektörün değişime değil, dönüşüme ihtiyacı olduğunu, bunun için çok cesur adımlar atılması gerektiğini ve TSB bünyesinde buna yönelik ciddi çalışmalar olduğunu” söyledi. Ayrıca TSB’nin, Baden-Baden’da kurumsal olarak yer alacaklarını ve reasürörlerle bizzat görüşeceklerini, sektörümüzü daha yakından anlatacaklarını belirtti. Uğur Bey’e bu konudaki hassasiyeti ve girişimi özelinde şahsi teşekkürlerimi sunuyorum.

3. Benim de panelist olduğum ve çok kıymetli profesyonellerin olduğu oturumda ise Türkiye’yi 2024 trete yenilemelerinde nelerin beklediğini konuştuk:

• 2023 global trete yenilemelerindeki fiyat artışı 37% civarında olmuşken bu sene de CAT kapasitesinin azalmasının ve benzer fiyat artışlarının olabileceğine değindik.

• Önemli görüşlerden biri, Trust Re’nin CEO’su Yassir’in; sigorta şirketlerinin reasürörlerle güvene dayalı uzun süreli ilişkiler kurulması gerekliliğine değindiği, bir reasürörü güvenilir yapan yegâne unsurun rating puanının olmadığını ve bölgesel reasürörlere rating şartları en ideal koşulda olmasa dahi Türkiye piyasasından daha fazla teveccüh olabileceğine değindiği kısım oldu.

4. Ben ise konuşmamda aşağıdaki görüşlerime yer verdim:

• Dünya’da sigorta primlerinin (7 Trilyon Dolar) GDP içindeki payı 2018’de %1 iken 2022’de %0,8’e düşmüş durumda. Yani sigorta şirketleri, ekonomi içerisindeki “relevence” (ilgi)’lerini kaybettiğinin bir göstergesi. Buradaki “protection gap” denen koruma açığını kapatacak ve yeni risklere maruz kalan kişi ve kurumların ihtiyaçlarını giderecek ürünlerin artması sigorta primlerinin GDP’deki payını arttıracaktır.

• Dünya genelinde faizlerin bol olduğu dönemlerde (1985 – 2001 yılları arası), sigorta şirketleri teknik kârlılık konusunda oldukça zayıf bir performans göstermiş ve bunu elde ettikleri faiz gelirleriyle karşılar durumdaydılar. Ancak 2001 sonrası yaşadıkları büyük hasar şoku ve faizlerin düşme trendine girmesiyle, UW kriterleri sıkılaşmış ve önemli büyük hasarlar (2011, 2017,2022 yılları) olmadığı sürece görece teknik kârlılıkta olumlu seyir izlenmişti. Şu anda tekrar faizlerin yükselmesi ile geçmişte yaşanan durumun (risk kabul şartlarının gevşetilmesi) tekrar etmesi beklenmemekte ve sigorta şirketlerinin hem yüksek faiz avantajından faydalandıkları hem de risklerin belirsizliği sebebiyle teknik kârlılık konusunda oldukça hassas davranacakları bir döneme girdiklerini gözlemleyebiliyoruz.

• Bu tespitle birlikte sigorta şirketlerinin kârlılığının en büyük etkeninin doğru risk kabul kriterleri olduğunu söylemek mümkün (McKinsey’nin yaptığı bir araştırmaya göre Specialty şirketlerinin son 5 yıldaki bileşik rasyo ortalaması %86 iken, All-Risk büyük sigorta şirketlerinin ortalaması %96’da kalıyor).

• Peki Türkiye’de şirketler gerek reasürans kapasitesini cezbetmek ve verimli kullanmak gerekse de kârlılıklarını arttırmak için kısa vade de neler yapabilir?

o Uzmanlaşma: Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, UW konusunda çok iyi bildikleri branşlarda faaliyet göstermelerinin yaratacağı doğru risk kabul stratejileri kârlılıklarına orta vadede yansıyacaktır.

o XoL Trete Yapıları: Sigorta şirketlerinin risk kabul konusunda hacme değil de risk kalitesine odaklanmaları konusundaki değişimin ardından, bundan maksimum finansal faydayı sağlayacakları model ise XoL Trete yapısı olacaktır. Yani topladıkları reasürans priminin bir kısmının reasüröre devri değil, ancak hasarın belli bir aşamaya gelmesi durumunda reasürörün devreye girebileceği bir reasürans anlaşması.

o İlk Ateş (First Loss Limit) Uygulamasının Yaygınlaşması: Yurtdışından ve ulusal sermayeden temin edilen risk kapasitesinin, sigortalılar için daha verimli kullanımının uygulandığı bu yöntemde, sigortalıların sigortaladıkları varlıkların toplam değeri kadar teminat almadığı, belirlenen bir limit kadar teminat aldığı sigortalama yapılmakta. Örneğin; bir sigorta şirketinin sunabildiği 100 birimlik kapasite, 1 fabrika tarafından değil, 2 fabrika tarafından kullanılabilir hale gelmekte. Buradaki sigortalı mağduriyetini önlemek adına yapılacak en önemli husus ise PML (probable maximum loss – olası en büyük hasar) hesaplamalarının en doğru şekilde yapılabilme konusundaki yetinin sigorta şirketleri tarafından edinilmesi olacaktır.

o Alternatif Sermaye Transferi: Sigorta şirketleri genel olarak kendi öz sermayeleri dışında, reasürans korumalarıyla kendi sermayelerini güçlendirmektedir. Dünya’da bunun haricinde kullanılan birçok farklı yöntemin Türkiye’de uygulanmaya başlaması, sermaye verimliliğini artırıcı birçok unsuru beraberinde getirecektir. Bu ürünlere örnek olarak başında ILS, ILW, CatBonds, ve Sidecars gibi bir çok sermaye benzeri ürün gelmektedir.

5. Paneldeki en heyecan verici sorulardan biri ise “SEDDK’dan (düzenleyici kurum) herhangi bir şey isteyebilseydin bu ne olurdu?” sorusu oldu. Bu soruya eminim sektör paydaşları birçok farklı cevap verecektir ancak benim için önem arz eden birkaç perspektiften cevap verdim:

o MGA’lerin kanuni düzenlemesinin yapılması: ABD’de sigorta prim üretimleri konvansiyonel sigorta üretiminden 2 kat fazla artan (10% vs. 5%) bu yapıların en önemli özelliği, sigorta şirketi veya reasürör adına risk kabul yetkilerinin olması ve günün sonunda oluşturdukları portföylerin kârından faydalanmaları. Bu yapıların artmasındaki en önemli sebep ise uzmanlık. Her MGA bir alanda uzmanlaşıyor (geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğim bir reasürör çalıştıkları en kârlı MGA’in Fransa’da bir KASKO MGA’i olduğunu belirtti. Bu şirket kendi kapasiteleri çerçevesinde sadece KASKO risk kabulü yapıyor).

o İstanbul Finans Merkezinde Türk şirketlerinin kendi riskleri için “Captive” Sigorta/Reasürans Şirketi kurmalarına olanak oluşturulması: Yurt dışında birçok örneği olan bu yapı, büyük sigorta harcamaları olan şirketlerin (yıllık prim harcamasının tercihen 5M USD’nin üzerinde olması beklenmekte) risklerinin bir kısmını sigorta piyasasına değil kendi sermayeleriyle oluşturdukları ve sadece kendi risklerini devredebildikleri, özel vergi avantajları olan sigorta havuzları kurulmasına fırsat vermekte.

o Risk yönetimi harcamalarında vergi avantajı sağlanması: Birçok kurumun özellikle deprem/yangın alanında önemli CAPEX yatırımları yapmaları gerekiyor. Bir çok kurum bu yatırımları yapmak zorunda olduğunu bile bile hem risk algısı hem de finansal tercihler sebebiyle bu yatırımlara soğuk bakıyor. Bu önlem yatırımlarını yapmayı teşvik edecek vergi avantajlarının kişi ve kurumlar üzerindeki pozitif etkisinin, olası hasar ve felaketlerle mücadelede faydalı olacağı yönünde görüşlerimi paylaştım.

Başta sektörümüzün yaşayan en eski üstatlarından Muzaffer Aktaş’ın, daha sonra da Türkiye reasürans piyasasına yön veren kurumların yöneticileri Selva Hanım ve Utku Bey’in karşısında bu görüşlerimi izah etmekten büyük mutluluk duyduğumu da belirtmek isterim…