Hasan Meral: Epistemolojik Kopuştan Sigortacıların Payına Düşenler

Geldiğimiz noktada rasyonel ekonomi politikalarına zoraki dönüşün sigorta sektörü için oldukça sancılı bir dönemin kapısını aralayabileceğini düşünüyorum. Maliyetler bir süre daha yüksek seyredebilir ancak primleri eskisi kadar hızlı artırmak mümkün olmayabilir. Dahası ekonomik aktivitedeki yavaşlama alım gücünü zayıflatırsa, lokomotif branşlardaki teminat açıkları artabilir. Dilerim sektör paydaşları 2022 ve 2023’teki başarının, 2024 ve 2025’i borçlandırarak elde edildiğinin bilincinde hareket ederler.

-Dr. Hasan Meral

Geride bıraktığımız iki yılda Türkiye ekonomisi tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birini geçirdi. İktisat derslerinde vaka olarak okutulabilecek bir sürecin sonunda “Türkiye Ekonomi Modeli”ni bir kenara bırakıp ve “rasyonel” ekonomi politikalarına geri döndük. Yaşananları en iyi özetleyen dönemin Hazine ve Maliye Bakanı’nın “neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik kopuş” ifadesi oldu. Bakan daha açık bir ifadeyle dünyada genel geçer ekonomi politikalarından bambaşka bir yöntem deniyoruz demişti.

Bu deneme ve yanılma sürecinin sonuçları hepimizin malumu. Ancak çabuk unutan bir toplum olduğumuzdan birkaç göstergenin altını çizmek istiyorum. Faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021’den bu yana Türk lirası yüzde 70’e yakın değer kaybetti. Yüzde 20 civarında seyreden enflasyon yüzde 85 ile zirveye ulaştı. Cari açık 50 milyar dolara yaklaştı, doğrudan yabancı yatırımlar yakın tarihin en düşük seviyesine geriledi. Daha pek çok metrik sayılabilir ancak bu göstergeleri vurgulamamın sebebi sigorta sektörüyle doğrudan ilişkili olmaları.

Sigorta sektöründe 2022 sonu itibarıyla yüzde 42’lik reel büyüme, 235 milyar TL prim üretimi, 18 milyar TL bilanço kârı ile ilk bakışta her şey yolunda görünüyor. Bu muazzam performansı haberlerde, raporlarda, konuşmalarda defaatle görmüşsünüzdür. Bu yazıyı okuyorsanız çok daha derinlemesine bir analizle ilgilendiğinizi düşünüyorum. Ama öncesinde sektör paydaşlarının hakkını teslim ederek başlayalım. Böylesine fırtınalı bir denizde bırakın yol almayı, gemiyi limana sağ salim yanaştırmak bile büyük meziyet.

Sektörün göz ardı edilen gerçekliklerine gelirsek, öncelikle eğilmemiz gereken teknik kârlılıktaki erime. 2021 yılında yüzde 13,6 olan teknik kârlılık oranı 2022’de yüzde 4,9’a düştü. Bu düşüşün en büyük nedeni kara araçları sorumluluk branşındaki 11 milyar TL’lik teknik zarar. Ortalama primlerdeki yüzde 130 artışa rağmen hasar maliyetlerdeki yükseliş bunun çok daha üzerinde. Aynı trend ne yazık ki 2023’te de devam ediyor ve kısa vadede çözülebilecekmiş gibi görünmüyor. Bu sarmal yakın zamanda sağlık, kasko gibi enflasyon ve kur geçişkenliğinin yüksek olduğu branşlara da sıçrayabilir.

Fiyat dalgalanmalarının olduğu dönemlerde performansı ölçmek için yazılan primden ziyade poliçe adetlerine bakmak daha sağlıklı bir analiz imkânı sunar. 2022’de toplam poliçe sayısı artmış olmasına rağmen kasko ve sağlık branşlarındaki yüzde 7 ila yüzde 4’lük düşüşler endişe verici. Ortalama primlerin bu denli hızlı arttığı dönemlerde, artan araç sayısı ve nüfusa rağmen poliçe adetlerinin düşmesi önümüzdeki dönemde bir ters seçim (anti-selection) riski ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Trafik branşında ise poliçe sayısı artsa da bu oran trafiğe kayıtlı araç sayısındaki artıştan daha düşük. Poliçe teminat limitlerinin yetersiz kaldığı da düşünülürse, trafikteki teminat açığı probleminin daha da derinleştiğini söylememiz gerekir.

Sektörün yüz yüze olduğu bir diğer risk de oto branşlarındaki yoğunlaşma. 2022 yılında kara araçları ve kara araçları sorumluluk branşlarının toplam prim üretimindeki payı yüzde 43’e ulaştı, hayat branşının payı ise yüzde 13’e geriledi. Dünyada ortalamasında motor branşının payı yüzde 12, hayatın payı yüzde 43 civarındayken bizde bunun neredeyse tam tersi bir dağılım var. Varlık fiyatlarına dayalı olarak yükselen prim üretimi bu çarpıklığı daha artırıyor. Bu durum en çok da tabana yayılmış, istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme için tehdit oluşturuyor.

Geldiğimiz noktada rasyonel ekonomi politikalarına zoraki dönüşün sigorta sektörü için oldukça sancılı bir dönemin kapısını aralayabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki iki yıl özellikle kritik. Maliyetler bir süre daha yüksek seyredebilir ancak primleri eskisi kadar hızlı artırmak mümkün olmayabilir. Dahası ekonomik aktivitedeki yavaşlama alım gücünü zayıflatırsa, lokomotif branşlardaki teminat açıkları artabilir. Küresel ekonomideki resesyon tehdidi, jeopolitik riskler ve kapasite belirsizlikleri var olan problemleri daha da derinleştirecektir. Dilerim sektör paydaşları 2022 ve 2023’teki başarının, 2024 ve 2025’i borçlandırarak elde edildiğinin bilincinde hareket ederler.