“Reüsürörleri ikna etmek için yeni bir hikaye yazılmalı”

Konferansta konuşan TSB Başkanı Uğur Gülen, 6 Şubat Depreminin uluslararası reasürörleri ürküttüğünü söyleyerek, 1999 Depreminden sonra benimsenen inşaat kurallarının reasürörler için eskidiğini ve artık yeni bir hikaye yazılarak kapasite sağlayan kurumların ikna edilmesi gerektiğinin altını çizdi. SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu ise yeni neslin beynini anlayıp ona göre iş modeli oluşturmak gerektiğini vurgulayarak, “Bu yüzden otorite olarak dijitalizasyonu arttırmak istiyoruz” dedi.

Sigorta Tatbikatçıları Derneği (STD) tarafından düzenlenen “Maraş Depremi, Sonuçları ve Öğretileri ile 2024 Yılı Reasürans Yenilemeleri” konulu 15’inci Uluslararası Sigortacılık Konferansı, Hilton İstanbul Kozyatağı’nda gerçekleştirildi.

Toplantının konuşmacılarından Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Özgür Obalı, sigortacılığın ciddi bir gelişim içinde olduğunu söyleyerek, sektöre üç yılda 11 yeni şirket geldiğini bildirdi. Bankasürans alanında sigortacılığı benimsetmek için ciddi çaba sarf ettiklerini de kaydeden Obalı, son dönemlerdeki fiyat artışlarına da değinerek, “Fiyat artışlarının sebeplerini müşteriye iyi anlatmamız gerekiyor. Ayrıca, poliçe satışı tarafında iyiyiz ama yenilemeleri daha iyi nasıl yapacağımızın yollarını da bulmamız lazım” dedi.

Uğur Gülen ve Özgür Obalı (arkada).

Eksik sigorta sektörün hatası

Obalı’dan sonra söz alan TSB Başkanı Uğur Gülen ise, 6 Şubat Depremlerine çok hazırlıksız yakalanıldığını söyleyerek, “Sektör açısından düşünüldüğünde ise sigortalılık oranları çok düşüktü. Ayrıca eksik sigorta da çok yaygındı. Bunun sebebi sigortanın maliyet unsuru olarak görülmesi. Burada hata biraz da biz sigorta şirketlerinde. Poliçeler kontrol edilmedi. Aracıların da ürünlerle ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığını gördük. Depremin toplam ekonomik hasarı olan 105 milyar doların 5 milyar doları sigorta tarafından ödendi. Şubat, Mart ve Nisan aylarında DASK penetrasyonu üç katına çıktı, mayıs ayında ise eski seviyenin de altına indi. Maalesef sigorta bilinci deprem söz konusu olduğunda bile düşük. DASK’ın ne olduğunu bilenlerin oranı %17, yangın sigortasında oran o kadar bile değil” dedi.

İstanbul artık büyümesin

Doğal afetlerin insan eliyle gerçekleşen afetlere dönüştüğünü ileri süren Gülen şöyle devam etti: “İstanbul niye bu kadar büyüyor? Şehrin bir kısmını dışarı çıkarmamız lazım, yoksa risk çok büyük. Depremden sonra uluslararası reasürörlerde ilave bir kaygı oluştu. Deprem beklenmeyen yerden gelince reasürans piyasası ürktü. Hesaplar yeniden yapılmaya başlandı. 1999’dan sonraki inşaat kuralları reasürörler için artık eskidi. Yeni bir hikaye yaratmamız lazım. Kapasite sağlayan kurumları ikna etmeliyiz. Treteler sürer ama fiyatlar yükselecektir.”

Mehmet Akif Eroğlu

Yüzde 5 sigortalılık İstanbul’u korumaz

Sigorta ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) Başkanı Mehmet Akif Eroğlu ise İstanbul depreminde 100 milyar dolarlık hasar beklendiğini söyleyerek şu hususları vurguladı: “Ülkemizin sigorta sektörüne ihtiyacı var. Bu yüzden finansal sonuçlar sürdürülebilir olmalı. Uluslararası yasalara uyumlu, karşılaştırılabilir bilanço, daha üretken ve efektif market disiplini sağlayacağız. Altyapı ve yasaları güçlendirerek sıkı bir pazar kuracağız. Deprem hasarlarına karşı koyabilmek için güçlü bir sermaye oluşturmalıyız. Kahramanmaraş Depreminden sonra İstanbul yardım etti ama İstanbul’da deprem olursa kim yardım edebilecek? Yüzde 5 sigortalılık oranıyla İstanbul’u nasıl koruyacağız? Depremde sigortalılık oranını mutlaka yükseltmeliyiz. Bu konuda halkın alım gücünün düşük olduğu yorumuna katılmıyorum. Türk insanının parası var ama bu para araba ya da mobilyaya gidiyor. Halkımız sigortaya hâlâ mesafeli duruyor. Araçta da konutta da sigortalılık oranı düşük. Yeni neslin beynini anlayıp ona göre iş modeli oluşturmalıyız. Bu yüzden otorite olarak dijitalizasyonu arttırmak istiyoruz.”

Küresel GDP’de sigortacılığın payı düşüşte

BMS Sigorta Borkerliği CEO’su Kerim Gürkan ise konferanstan sonra bir değerlendirmede bulundu. Gürkan, dünyada 7 trilyon dolar olan sigorta primlerinin GDP içinde 2018’de %1 olan payın 2022’de %0,8’e düştüğünü söyleyerek, “Bu, sigorta şirketlerinin, ekonomi içerisindeki “relevance”nı (ilgi) kaybettiğinin bir göstergesi. Buradaki “protection gap” denen koruma açığını kapatacak ve yeni risklere maruz kalan kişi ve kurumların ihtiyaçlarını giderecek ürünlerin artması sigorta primlerinin GDP’deki payını arttıracaktır” dedi. Dünyada faizlerin yükselmesiyle geçmişte yaşanan risk kabul şartlarının gevşetilmesinin tekrar etmesinin beklenmediğini de belirten Gürkan, “Sigorta şirketlerinin hem yüksek faiz avantajından faydalandıkları hem de risklerin belirsizliği sebebiyle teknik kârlılık konusunda oldukça hassas davranacakları bir döneme girdiklerini gözlemleyebiliyoruz. Bu tespitle birlikte sigorta şirketlerini kârlılığa götürecek en büyük etkenin doğru risk kabul kriterleri olduğunu söylemek mümkün” dedi.

Hacim değil risk kalitesi

Türkiye’de şirketlerin gerek reasürans kapasitesini cezbetmek ve verimli kullanmak gerekse de kârlılıklarını arttırmak için kısa vade yapılabileceklere dair önerilerde de bulunan Gürkan şunları söyledi: “Underwriting konusunda çok iyi bildikleri branşlarda faaliyet göstermelerinin yaratacağı doğru risk kabul stratejileri, şirketlerin kârlılıklarına orta vadede yansıyacaktır. Ayrıca risk kabul konusunda hacme değil de risk kalitesine odaklanmaları konusundaki değişimin ardından, bundan maksimum finansal faydayı sağlayacakları model ise topladıkları reasürans priminin bir kısmının reasüröre devri değil, hasarın belli bir aşamaya gelmesi durumunda reasürörün devreye girebileceği bir reasürans anlaşması olan XL trete yapısıdır. Yurtdışından ve ulusal sermayeden temin edilen risk kapasitesinin sigortalılar için daha verimli kullanıldığı, sigortalıların sigortaladıkları varlıkların toplam değeri kadar teminat almadığı, belirlenen bir limit kadar teminat alınan “First Loss Limit” uygulamasının yaygınlaşması da faydalı olacaktır.”