İTO’da deprem semineri: Doğal afetlere karşı mücadelenin anahtarı akıl ve bilim

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Sigortacılık Meslek Komitesi, 27 Şubat’ta Deprem ve Zorunlu Deprem Sigortası Yeni Tarife ve Talimatının ele alındığı bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda deprem ve sigortayla ilgili konular etraflıca ele alındı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan İTO Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Doğan Salman, sigortanın depremin hasarlarını en iyi saran enstrüman olduğunu söyleyerek, “Sigorta ülkenin yeniden inşa edilmesini sağlıyor. Zorunlu deprem neden zorunlu değil, bunun da açıklanması gerekiyor” dedi.

Daha sonra söz alan İTO Sigortacılık Meslek Komitesi Başkanı Özgür Yılmaz, 6 Şubat depreminden sonra hasar süreçlerini oldukça hızlı yürütebilmek için DASK ve sigorta şirketlerinin hassas davranarak mağduriyetleri azaltmak için ellerinden geleni yaptığını ifade etti. Hasar süreçlerinin özellikle o bölgede yapılan birçok sigortanın eksik olduğunu da gösterdiğini söyleyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle bina metrekarelerinin eksik girilmiş olması bu sorunun ana sebepleri arasında yer almaktaydı. Maalesef ki ülkemizde DASK zorunlu deprem sigortası olarak değil de İGDAŞ, AYEDAŞ gibi kurumlarda olmazsa olmaz bir evrak olarak daha çok yer edinmiş durumda. Her ne kadar deprem sonrası ilgili poliçeye olan talep artsa da hâlâ sigortalılık oranlarında istenen seviyeye gelinmiş değil.”

Yüksek enflasyon teminat bedellerini eritti

DASK’ın kurulduğundan bugüne kadar herhangi bir mağduriyete sebep olmadığından da söz eden Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Uyuşmazlıkları tartışılabilir ama DASK, deprem gibi ciddi mağduriyetlerin yaşandığı doğal afet sürecinde hızlı aksiyon alarak mağduriyetleri giderebilmek için gösterdiği çabayla takdir edilmeli. DASK bugüne kadar zorunlu deprem sigortasında 2022 yılına kadar yıl içerisinde tarife değişikliğine bağlı olarak ek zeyilname düzenlenmesi gerekliliğini hissetmedi. Çünkü DASK’ın kurulduğu günden bu yana hiçbir zaman enflasyon bu kadar yüksek rakamlara çıkmamıştı. Dolayısıyla yıl içerisindeki teminat bedellerini yükseltmenin zaten ilk ateş mantığı ile çalışan zorunlu deprem sigortası için gerekli olduğu düşünülmedi. Lakin yüksek enflasyonun etkilerinin hissedilmesiyle birlikte DASK zeyilnameyle teminat artışı gerekliliğini gündeme getirdi. 6 Şubat 2023 depremi de bize teminatların aslında ne kadar yetersiz ve eksik düzenlenen poliçelerin ne kadar mağdur edici olduğunu gözler önüne serdi. Son yıllar bize gösteriyor ki katastrofik riskler bundan sonra hayatımızda maalesef ki daha sık yer alacak ve sektör de buna göre aksiyon almak amacıyla tarife ve talimatlarında güncellemelere gitmeyi tercih ediyor.”

Yangın sigortasına havuz önerisi

Bu durumun aynı zamanda reasürans firmalarında trete anlaşmalarının güncellemelerini gerektirdiğini de aktaran Özgür Yılmaz bu hususta şunları söyledi: “Zincirleme etki olarak da sektör daha önceden sigortaladığı riskleri bile hasarsızlığına bakmaksızın sigortalamakta zorluk çekmeye, aracılar da haliyle sigortalılarına teminat bulmakta zorluk çekmeye başladılar. Bu noktada sigortalanması zor risklere de teminat bulabilmek için yangın sigortaları için de bir havuz sistemi yaratılması belki çözüme destek olabilir.”

Yılmaz’dan sonra söz alan “Allianz Teknik” Direktörü Dr. Ceyhun Eren, iki bin yılda bir olabilecek bir depremin bu döneme denk geldiğini belirterek şunları söyledi: “Zemin yapısının etkisi çok büyük oldu ancak yapısal faktörler de önemliydi. Binalarımızdaki yapısal ve mimari hataları bu depremde de gördük. Yapılarımız malzeme kalitesi ve işçilik olarak iyi olmadığı için hasarın büyüklüğünde etkili olmuş. Ticarî risklerde kâr kaybı sigortasının da çok az olduğunu gördük bu depremde ve bunu mutlaka yaygınlaştırmak gerekiyor. Sigorta şirketleri açısından bakıldığında ise, İstanbul dışında bir yedek ofis kurmak da yeterli değil. Yakınlarını kaybedenler olabileceği için iş sürekliliği anlamında psikolojik destek, kalacak yer gibi insanî başka ihtiyaçlar da devreye girmeli.”

Herkes gerçeğin farkında

TOBB SAİK Başkanı Levent Korkut ülkeyi yönetenlerin de halkın da depreme hazır olunmadığının farkında olduğunu söyleyerek, “Her deprem olduğunda yüreğimiz ağzımıza geliyor ama üç ay sonra yine başa sarıyoruz. En kolay yolu seçip başkalarını suçluyoruz. İmar affına tepki gönderiyoruz ama çıktığı zaman hepimiz koşuyoruz. Müteahhit fazla kat yaptı ama biz de sorgulamadan o evi satın aldık. İşyeri ve konutlarda birkaç metre kazanmanın statik hesabı bozacağını düşünmedik.”

Levent Korkut doğal afet hasarlarının artmasının nedenlerini şöyle sıraladı:

-Yetersiz fiziksel altyapı

-Nüfusun afete duyarlı bölgelerde yoğunlaşması

-Hızlı kentleşme ve nüfus artışı

-Zayıf idarî kontrol sistemleri

Korkut, deprem dışındaki afetlere de dikkat çekerek, Birleşmiş Milletlere göre, 1970’ten bu yana doğal afetlerin dört kat artış kaydettiğini söyledi. Korkut, bilim insanlarının doğal afetlerin büyük oranda küresel ısınmaya bağlı olarak artış gösterdiğini vurguladıklarını da aktardı.

Çözüm akıl ve bilimde

Sigorta sektörünün ekonomik devamlılığın sağlanmasında en önemli sektör olduğunun altını çizen Korkut sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sistem ne kadar tabana yayılırsa devletin üzerindeki yük o kadar azalacaktır. Bu nedenle sigorta farkındalığının arttırılması hepimizin en büyük sorumluluğudur. Depremlerde binaların yanı sıra araçlarda ve hayat sigortası kapsamında ciddi hasarlar meydana geldiği de unutulmamalı. Afet öncesinde, sırasında ve sonrasında bütüncül müdahale planlamaları yapılmalı. Jeoloji ve meteoroloji kökenli bu afetlerin insanlar tarafından afete dönüştürüldüğü unutulmamalı. Akıl ve bilimi kullanarak afet zararlarını en aza indirmek mümkün. Doğal afetlere karşı mücadele ancak bilginin gücüyle kazanılabileceği açıktır. İstanbul’da 6306 sayılı kentsel dönüşüm yasasından faydalanıp binalarını yenilemeleri gerekirken bu sağlanamamaktadır. Bu yasanın aksayan yönlerinin tespit edilmesi gerekir. Ayrıca İstanbul ve çevresindeki sanayi yoğunluğu güvenli bölgelere dağıtılmalı. Devlet girişimcilere fabrika kurulacak planlayarak sunmalı.”

Levent Korkut Türkiye’de trafik sigortası ve deprem konuşurken dünya sigortacılığının farklı boyuta geçtiğini ve bambaşka konuları gündeme aldığını söyledi. Korkut dünyanın sigorta gündemini şöyle sıraladı:

-Sürdürülebilirlik

-Siber riskler

-Otonom araç riskleri

-Makine-insan ilişkisinden doğan riskler

-İntihar önleme sigortası

-Ötenazi sigortası

-Davranış temelli sigortalama

-Ekonomik ve jeopolitik riskler

-Enerji riskleri

-İklim değişikliği riskleri

-Para politikası riskleri

Teminat 20 bin lira olursa prim 6 bin liraya çıkar

Dask Teknik İşleticisi Türk Reasürans Genel Müdür Yardımcısı Erdal Turgut, tarifeler yüzde 100 de artsa DASK’ın tarifesinin yeterli gelmediğini ancak DASK kurumunun böyle bir iddiası olmadığını söyleyerek başladığı konuşmasında şu hususlara değindi: “Baz poliçe olarak koruma sağlayacağız, kalan kısım ihtiyarî yangın sigortasının vereceği teminatlarla sigortalanacak. Tam deprem koruması için metrekareye 20 bin lira teminat verirsek primler 5-6 bin liraya çıkar. Bunu yapmayacağız ama sorunun çözülmesi için çalışmaları sürdürüyoruz. Ancak son depremde de görüldü ki uygulamada hatalar olmuş ve düşük metrekarelerde poliçe kesilmiş. Öte yandan, acentelerle çalışmak bölgede çok faydalı oldu. Depremde herkes aynı anda hizmet bekliyor. Bu yüzden acentelerle ciddi bir işbirliği başlattık. Bazı illerde bunun için ofisler kuracağız. Depremin dışında afetleri kapsayacak yapıyı da sonraki adımda oluşturacağız.”

Müşteride ciddi bilgi eksikliği var

Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Özgür Obalı ise yaptığı konuşmasına BES, DASK ve trafiğin çıpa olarak sektöre giriş ürünleri olduğunu belirterek başladı. Bunun üstünü sektörün geliştirmesi gerektiğini söyleyen Obalı şöyle devam etti: “İşyeri ruhsatı alınırken sigorta koşulu aranmalı. Doğru önlemleri almadan sigorta yapıyorsak ya sigorta eksik oluyor ya da büyük bir hasarla karşılaşıyoruz. Acentenin risk yönetimi fonksiyonu burada çok önemli. Yapılan bir araştırmadan çıkan sonuçlara göre müşteri tarafında ciddi bilgi eksikliği olduğunu gördük. DASK ev inşa parasının belli kısmını karşılar diyen yüzde 17. Yüzde 67 ne kadar tazminat alacağını bilmiyor.”

“Soft piyasa bitti, reasürans bağımlılığını azaltmalıyız”

Reasürans sorunlarına da değinen Obalı bu konuda şöyle konuştu: “Depremden sonra reasürans kapasitesinde ciddi daralma oldu. Bu hususta global konjonktürünün etkisini de yadsımamalı. Buraya para yatıranlar da daha cimri davranmaya başladı, yatırım başka yöne kaydı ve reasürans maliyetleri arttı. Reasürans pazarlıklarında çok zorlandık ama tamamladık. Ancak reasüransa bağımlılığı azaltmamız gerekiyor. Paranın ucuz olduğu dönemde soft reasürans piyasasını 10 yıl kullandık. Ama artık şartlar daha zorlu.”

Özgür Obalı Marmara’da sanayi tesislerinde sigortalanma oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğunu söyleyerek, teminat bulamayan sanayi tesisin çok az olduğunu da sözlerine ekledi.

Bireysel poliçeler için enflasyon klozu geldi. Bu çok önemli, vatandaşa bunu anlatmak gerekiyor. Daha iyi teminat alacağını gördüğü zaman daha çok prim veriyor sigortalı.

Türk Alman Üniversitesinden Prof. Dr. Vural Seven de toplantının sonunda doğal afet sigortaları kurumunun hukuki durumu ve güncel sorunlar konulu bir sunum yaparak katılımcıları bilgilendirdi.