Şenol Şentürk’ün kaleminden “Uzun dönemli bakım sigortası”

Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreter Yardımcısı Şenol S. Şentürk, ülkemizde son dönemde gündeme gelen “Uzun dönemli bakım sigortası”na yönelik dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Şentürk, söz konusu sigorta ürününün ABD’de uzun süredir kullanımda olduğunu hatırlatarak, “ABD bunu deneyen ülke olmuştur ama aynı zamanda bunun başka ülkelerde niçin denenmediğinin de örneği.” ifadelerine yer verdi.

TSB Genel Sekreter Yardımcısı Şenol S.Şentürk’ün linkedin hesabında yayınladığı ve “ABD’de Uzun Dönemli Bakım Sigortasının Çöküşü!” başlıklı makalesi şu şekilde:

“Türkiye’de nüfus artış hızı Avusturya, Almanya, Hollanda, İspanya ve Belçika gibi AB ülkelerinin gerisine düştü. Nüfusumuz yaşlanma evresine çok sıkı bir giriş yaptı. Artık herkes yaşlanan nüfus için bir bakım sisteminin ve bu sistemin finansmanı için de bir sigorta sisteminin kurulmasında hemfikir.

Bazen akıllara “acaba bu sigorta sistemi sosyal sigorta değil de özel sigorta temelli olarak kurulabilir mi” sorusu geliyor? Bunun cevabının “evet” olmasını tüm sigortacılar olarak çok isterdik ama cevabı maalesef “evet” değil. ABD bunu deneyen ülke olmuştur ama aynı zamanda bunun başka ülkelerde niçin denenmediğinin de örneği.

ABD’de sigortacılar 1990’larda yaşlı bakım sigortası ihtiyacını görüp bu ürünü sunmaya başlamışlar, ürün bir ihtiyacı karşıladığı için de 2000’li yılların başında yılda 750 bin adet satış rakamlarına ulaşmışlar; ama bugün nüfus çok daha yaşlanmış olmasına rağmen adetler 50 binlere düşmüş. Poliçe kapsamları iyice daraltılmış, ürün fiyatı % 40 seviyelerinde artmış. Açıkçası artık sigorta şirketleri bu ürünü sunmak istemiyor. Daraltılan kapsama, artırılan fiyatlara rağmen bu ürünü sunan şirket sayısı 2000’lerin başında 100’ün üzerinde iken bugün 10’un altına düşmüş vaziyette.

ABD’de bu üründe ilk etapta olasılık tablosu olarak düzeltme faktörlü hastalık tabloları kullanılmıştır. Piyasanın başlangıcında ciddi bir rekabet olmuş, düşük primlerle yüksek sayıda satış gerçekleşmiştir. Bununla birlikte ancak 20-30 yıllık bir sürede ürünün sonuçları görülmeye başlanmış ve bir ürün deneyimi elde edilebilmiştir. Bu da yenileme garantili ve sabit primli bu ürünün karlılık analizlerinin geriden takibine sebep olmuştur.

Bu analizlerle üretilen poliçelerin primlerinin düşük olduğu anlaşılmış ve eyalet düzenleme otoritelerinden fiyat artışları için onay talep edilmiştir. Düzenleme otoriteleri bu taleplerin uzun süreli bir ürün için yetersiz veri ve tecrübeye dayandığını belirterek kimi talepleri reddetmiş veya kimisine çok uzun sürelerde dönüş yapmıştır. Bu da ihtiyaç duyulan prim artışlarını ya geciktirmiş ya da talep edilen artışların güncelliğini yitirmesine yol açmıştır. Gelinen noktada geçmişin düşük primli poliçelerinden kaynaklı stok zararı, çok sayıda şirketin ya ürünü piyasadan çekmesine ya da kendisinin tamamen piyasadan çekilmesine sebep olmuştur.

Sözün özü, 20-30 yıl sonra ödenecek tazminatlar için nüfus yaşlanması/uzayan ömür ve sağlık/bakım hizmeti enflasyonu gibi sebeplerle bugünden fiyat garantisi vermek imkansıza yakın. Şirketlere fiyat esnekliği tanınması ama esnekliğin kamu otoritesi onayına bağlı bir esneklik olması da özel sigorta şirketleri tarafından alınamayacak bir risk. Dolayısıyla öncelikle bir kamu modelinin kurulması, sigorta sektörünün ise tamamlayıcı bir rol üstlenmesi uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve geniş kitlelerin ihtiyacını karşılama açısından takip edilmesi gereken yol olarak görünüyor.”