Kaskoda Sektörü Bekleyen Yol Ayrımı: Kârlılık Mı? Derinlik Mi?

– Dr. Hasan Meral

Dünyada Covid-19 pandemisinin etkili olduğu 2020 ve 2021 yılları ülkemiz sigorta sektörünün güçlü bir performans sergilediği ve birçok alanda finansal sonuçlarını iyileştirdiği bir dönem oldu. Türk sigorta sektörünün lokomotifi konumundaki kasko branşında ise 2021 yıl sonu itibariyle son yılların en yüksek sigortalılık oranına ulaştı. Son beş yılda %25 seviyelerinde gezinen kasko sigortalılık oranı 2021 sonunda %28 olarak gerçekleşti (Kaynak: TÜİK, TSB).

Sigortalılık oranının yanında prim üretimi ve poliçe adeti açısından bakıldığında, branşın yazılan primde %33, poliçe adetinde ise %13 büyüdüğünü görüyoruz. İlk bakışta her şey olumlu görünse de sayıların detaylarına indikçe, bu sonuçların sektör açısından ciddi problemlerin habercisi olduğu anlaşılıyor.

Öncelikle 2021 yılında nominal olarak %33 seviyesinde gerçekleşen prim üretimi büyümesi, enflasyondan arındırıldığında %2’lik küçülmeye denk geliyor. Prim üretimindeki reel küçülmeye poliçe sayısındaki %13’lük artış eklendiğinde ise ortalama prim tutarlarının %13’ün üzerinde azaldığını anlıyoruz. Daha açık söyleyecek olursak kasko poliçeleri 2021 yılında bir önceki yıla göre reel olarak %13 ucuzlamış.

Diğer tüm faktörlerin pozitif olduğu bir dönemde ortalama kasko primlerindeki %13’lük düşüş çok büyük bir sorun olarak görülmeyebilir ve hatta sigortalılık oranlarındaki artışın bedeli olarak kabul edilebilir. Çünkü kasko sigortalılık oranındaki artış kara araçları branşındaki büyümenin dışında sigorta sektörünü birçok açıdan destekliyor. Ancak tüm dünyada ve Türkiye’deki ekonomik konjonktür sektör açısından finansal riskleri göz ardı edilemeyecek düzeyde artırıyor.

Sigorta şirketlerinin kasko branşındaki maliyetlerini oluşturan araç fiyatları ve servis maliyetleri 2021 yılında %60’ın üzerinde arttı, 2022 yılındaki artışın da bunun altında olması beklenmiyor. Bu durumda sürdürülebilir bir teknik denge için sigorta sektörünün 2021 yılında yaptığı indirimi telafi edip, çok daha fazlasını yerine koyması gerekiyor.

Türkiye Sigorta Birliği tarafından yayınlanan 2022 yılı ilk çeyrek teknik sonuçları yapmış olduğumuz bu çıkarımı destekler nitelikte. Kasko branşının ilk üç aydaki zararı 1 milyar 256 milyon TL. Geçmişte bu tarz dönemlerde finansal kazançlar sektörün imdadına yetişir, teknik olarak zarar edilse de finansal olarak kâr açıklanırdı. Bugünkü ekonomik konjonktürde finansal olarak kâr etmek için tabiri caizse şapkadan tavşan çıkartmak gerekiyor.

Sorunun kısa vadedeki en net çözümü ortalama prim tutarlarını artırmak, gözlemlediğimiz kadarıyla sektör de şu ana kadar bunu yapmaya çalışıyor. Tabi ki bu artışın bir de maliyeti olacak: Ortalama prim tutarlarındaki artış, tüketicilerin alım gücündeki düşüş ile birleştiğinde, 2022 yılının sigortalılık oranları açısından negatif bir yıl olacağını söylemek iddialı bir tahmin olmaz.

Sigorta sektörünün önünde önemli bir yol ayrımı var: Ya bir süre kârlılığı geri plana atıp kaskoda sigortalılık oranını artırmaya devam edecek ya da kârlılığı ön plana alıp pazarın derinleşmesinden feragat edecek. Umarım bu ikisinin ortasında bir ara yol bulunur ve sektör uzun yıllar sonra sağladığı kârlılık/pazar derinliği dengesini muhafaza eder.