Prof. Baltaş: Sevgiliniz sahte ürün kullanıyorsa dikkat edin!

Her insan kendisinin zevkleri ve karakteriyle özel olduğuna inanmakla beraber, kendisini tam olarak bilmediğinin de farkındadır. Başka insanları davranışlarıyla, kendimizi niyetimizle değerlendiririz. Bu arada bazı davranışları da taklit ederiz.

İnsanların ait oldukları sosyal statüye göre neleri giyip, neleri giyemeyecekleri konusundaki kuralların başlangıcı Eski Roma’ya kadar uzanır. Giyim kuralları zamanın içinde değişim göstererek bütün Avrupa ve Asya’da bazen yazılı ve zorlayıcı, bazen de sadece toplum baskısıyla günümüze kadar gelmiştir. Örneğin 17. yüzyılda İngiltere’de sadece asiller kürk, dantel ve ipekli kumaşlar giyebilirdi. Fahişeler saf olmadıklarını belirten çizgili kapüşon giymek zorundaydılar.

Günümüzde insanların giyimlerini ve kullanacakları aksesuarları yasalarla belirlemeyi kimse aklına getirmez. Ancak Antik Roma’dan kalan izler, gerçek ve taklit (sahte) giyim ve aksesuar markalarının kullanımıyla izlerini sürdürmektedir.

Yüksek fiyata satılan gerçek bir Louis Vuitton, Gucci, Prada vb markalı bir çanta, ayakkabı veya aksesuar kullanmakla taklidini kullanmak arasında, bunu kullanan kişi arasında fark var mıdır? Bu soruyu sorduğumuz zaman akla bunu izleyen başka sorular gelmektedir. Gerçek markaları kullanan insanların özgüvenlerinde bir yükselme, benlik algılarında olumlu yönde bir farklılık olur mu? Aynı farklılık taklit markayı giyen için de geçerli midir? Hatta bu soruları daha da ileriye götürerek “gerçek markaları kullananlarla sahtelerini kullananlar arasında, ahlaki normlara ve kurallara uyum açısından bir fark var mıdır?” sorusunu sormak mümkündür.

Bir araştırma

Duke Üniversitesi Davranışsal Ekonomi Profesörü Dan Ariely bu konuyu araştırmış ve çok ilginç sonuçlara ulaşmıştır. Araştırmaya katılan Duke Üniversitesi kadın MBA öğrencileri üç gruba ayrılmıştır. Birinci gruba, Chloé markalı güneş gözlükleri verilmiş ve bunların gerçek olduğu; ikinci gruba, yine aynı markalı gerçek gözlükler verilip bunların sahte olduğu; üçüncü gruba da aynı gözlükler verilip gözlüklerin gerçek veya sahte olduklarıyla ilgili herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Araştırmaya katılan kadınlardan, gözlüklerini takarak koridorda dolaşmaları, posterlere bakmaları, camdan dışarısını seyretmeleri söylenmiş ve izlenimlerini değerlendirmeleri istenmiştir. Daha sonra deneklere dikkat, hız ve belirli ölçüde matematik becerisi gerektiren bir test verilmiştir. Ariely, bu testinde “matriks ödevi” adını verdiği ve birçok araştırmada kullandığı bu yöntemde, deneklere hile yapma ve doğru cevap sayılarını kendi istedikleri kadar fazla gösterme imkânı vermektedir.

Araştırmacıların amaçları, gerçek ve sahte ürün kullandığını düşünen deneklerin test performanslarında hile yapmak yönünde bir fark olup olmadığını görmektir. Ariely ve ekibi diğer çalışmalarında olduğu gibi, kendilerine sonuçları çarpıtma imkânı verilen herkesin, bu araştırmada da sonuçları çarpıttığını görmüştür. Ancak kullandıkları gözlüklerin hakiki olduğu bilgisini alanlar yüzde 30, sahte bilgisini alanlar yüzde 71 oranında gerçek dışına çıkmıştır. Kendilerine kullandıkları gözlüğün gerçekliği konusunda bilgi verilmeyenler ise (istatistik anlamlılık taşımayan) yüzde 42 oranında hile yapmıştır.

Bütün gözlüklerin gerçek Chloé ürünü olduğunu, sadece deneklere verilen bilginin farklı olduğunu hatırlattıktan sonra, bu sonucun nedenlerini ve günlük hayatta ne anlama geldiğini anlamak gerekir.

Sosyal psikologlar bu durumu benlik işaretlemesi (self signaling) adını verdikleri bir kavramla açıklamaya çalışırlar. Her insan kendisinin zevkleri ve karakteriyle özel olduğuna inanmakla beraber, kendisini tam olarak bilmediğinin de farkındadır. Başka insanları davranışlarıyla, kendimizi niyetimizle değerlendiririz. Bu arada bazı davranışları da taklit ederiz. Örneğin dilenciye para vermek, kişinin kim olduğu, karakteri, ahlaki normlarının sıkılığı konusunda bilgi vermez. Ancak böyle bir davranışta bulunan kişi, bu davranışın sağladığı bilgiyle “benlik işaretlemesi” olarak kendisini müşfik ve hayırsever bir insan olarak görür.

Kullandığı gözlüğün sahte olduğu bilgisine sahip olan bir insan, bir taraftan bunun hakikisinden farklı olmadığını, kimsenin bunu fark edemeyeceğini düşünürken; diğer taraftan gözlüğün gerçek ağırlığından hafif olduğu, sapındaki plastiğin ucuz olduğu duygusunu yaşar. Bu araştırma; insanın bir alanda doğru yoldan saptığı duygusunu yaşadığında, diğer alanlarda da küçük ahlaki ihlaller yapmaya daha yatkın olduğunu düşündürmektedir.

Her insan, kendi gözünde ve aynaya baktığında kendini dürüst bir insan olarak hissetmeye devam edeceği kadar gerçeği kendi lehine çarpıtma ve hile yapma potansiyeline sahiptir. Dan Ariely, yaptığı araştırmalarda bunu farklı alanlarda ve farklı düzeylerde ortaya koymuştur.

Sonuç

Ariely’nin araştırmasından çıkardığı sonuç şudur; arkadaşınız yada flörtünüz sahte ürünler kullanıyorsa, “dikkat edin”. Bu kişinin farklı alanlarda da dürüst olmayan davranışlarıyla karşılaşma ihtimaliniz yüksektir.Bizim son sözümüz de şudur: Gerçek ürünleri kullanmak insanları daha dürüst yapmaz, ancak sahte ürün kullanmak dürüstlük eşiğinin (honesty trashhold) aşılmasını ve gerçeği daha çok çarpıtma eğilimini artırmaktadır.

Kaynaklar

Gino, F.; Norton, M. I.; Ariely, D. : “The Counterfeit Self: The Deceptive Cost of Faking it”. Psychological Science, 2010

Ariely, D.: The (Honest) Truth About Dishonesty, Harper Collins Publ. 2012