Hasar Kalıcı Olacak Mı?

Bazı araştırmalar COVID-19’un insan vücudu üzerindeki bilinen hasarlarının yanı sıra akciğerler, kalp, beyin gibi yaşamsal organlarda çeşitli derecelerde kalıcı hasarlar bıraktığına işaret ediyor. Kronik yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, bacak eklemlerinde güçsüzlük, solunum sıkıntısı, nörolojik rahatsızlıklar, kalp rahatsızlığı bunlardan bazıları…

COVID-19 pandemisi ve buna bağlı olarak arkasından gelen emtia krizi, daha bu krizler bitmeden patlayan Ukrayna-Rusya savaşı da dünya ekonomisinde virüsün insan vücudunda bıraktığına benzer uzun vadeli etkiler bırakacağa benziyor. Maalesef ülkemiz bu gelişmelerin dışında kalamadığı gibi, bu kombine krizden dünyada en olumsuz etkilenen ülkelerin arasında yer alıyor.

Dünyadaki krize ilaveten ülkemizde geçen yılın son aylarında başlayan döviz hareketliliği ve arkasından gelen hiper enflasyon, tüm iş alanlarında olduğu gibi sigorta sektöründe de kalıcı hasarlara yol açma riski barındırıyor. Pandemiyle birlikte patlayan çip krizi otomotiv sektöründe üretim sıkıntısı doğurmuş, bunun sonucunda dünya çapında arz yetersizliği oluşmuştu. İnsanların hastalık bulaşma tehlikesi nedeniyle toplu taşımadan özel araç almaya yönelmesi talebi daha da kamçılamış, neticede büyük bir arz açığıyla birlikte araç fiyatları fırlamıştı.

Bunun sigorta sektörüne yansıyan ilk sonuçları, yeni araç satışındaki düşüşe bağlı olarak trafik ve kasko prim üretiminde yavaşlama ile ikame araç sıkıntısı şeklinde ortaya çıkmıştı. Pandeminin bir sonucu olarak başlayan emtia krizi dünya çapında enflasyonu körüklerken, enerji gibi birçok temel girdide net ithalatçı olan Türkiye bu gidişattan çok daha kötü etkilendi. Üstüne bir de sık değişen ekonomi yönetiminin yarattığı istikrar sıkıntısı ve kur atakları eklenince sonuç son yirmi yılın en yüksek enflasyon rakamları oldu.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı Batı dünyasının sert bir tepkiyle cephe alması sonucu bir zamanların “Soğuk Savaş”ının ufak çaplı bir örtülü bir sıcak savaşa dönüşmesi yaşadığımız krizlere kelimenin tam anlamıyla tüy dikti.

Yüksek enflasyon ve yüksek döviz nedeniyle yedek parça ve tamir maliyetlerinin yanı sıra araç rayiç bedellerinin hızla artması, buna karşılık primlerin o hızla arttırılamaması oto sigortalarında hasar/prim oranlarının bozulmasını beraberinde getirdi.

Ekonominin ya da sigortacılığın zincirinin bir halkasında başlayan sıkıntının diğer halkaları etkilememesi düşünülemez. Nitekim, beklenmedik bir hızla artan maliyetler karşısında sigorta şirketlerinin teknik sonuçları kötü sinyaller verirken, acentelerin komisyonları yetersiz kalıyor, eksperlerin operasyon maliyetleri (örneğin yakıt giderleri) katlanıyor, asistans şirketleri hizmet vermekte zorlanmaya başlıyor. Bu anlamda güncel bir örnek olarak, asistans firması Tur Assist Türkiye’deki faaliyetlerini durdurdu.

Görülmedik bir hızla artan maliyetler ikame araç konusunda olduğu gibi sigortalıya verilecek hizmetin kapsamını da etkiliyor ister istemez. Örneğin, primlerin aşırı artmaması için poliçelerden bazı teminatlar çıkartılıyor.

***

Kısacası, sigorta şirketinin, acentenin, eksperin olduğu kadar sigortalı da ziyadesiyle sıkıntıdan payını alıyor. Bu olumsuz etkenler ülkemizde zaten yetersiz olan sigortalılık oranlarını yakın vadede daha da düşürerek telafisi zor bir hasara yol açabilir mi? Bunu şimdilik bilemeyiz. Bildiğimiz; her şeye rağmen, Türkiye toplumunun dinamik bir toplum olarak en zor zamanlarda bile bir şekilde zorlukların üstesinden gelebildiği… Türkiye sigorta sektörü de bu dinamizmden yoksun değil.

 

Celal Çelik