Güvenli geleceğin yolu: Finansal çeviklik ve yüksek penetrasyon

Kahramanmaraş depremlerinin ardından bölgeye üç kez giderek bizzat hasar incelemelerinde bulunan AXA Sigorta CEO’su Yavuz Ölken ile depremden sonra yapılması gerekenleri konuştuk. Sektörün prim artışları nedeniyle zaman zaman eleştirildiğini söyleyen Ölken, “Deprem gibi acı gerçekler bize doğru ve sürdürülebilir fiyatlamanın ne kadar hayati olduğunu gösteriyor” dedi.

 

Yaşanan afetin reasürans anlaşmalarını, konservasyonda tutulan rezervlerin bilanço üzerindeki baskısını ve sermaye yeterlilik oranlarını etkileyeceğini belirten Ölken, “Bütün bunlar daha fazla yedek akçe bulundurmak, daha yüksek sermaye yeterlilik oranlarıyla çalışmak gibi özel mesajlar veriyor. Geleceğe güvenle bakabilmek için sektörün finansal çevikliğe yatırım yaparak aksiyon alacağını düşünüyorum” diye konuştu.

 

742’nci sayımıza konuk olan Yavuz Ölken, sigorta penetrasyonun da mutlaka artması gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde ekonomiye binecek yüklerin tüm vatandaşlara sirayet edeceğini söyledi.

Yavuz Bey, depremden sonra deprem bölgesine giderek oradaki duruma tanık oldunuz. İzlenimlerinizi aktarır mısınız öncelikle?

Depremin dördüncü günü olan 10 Şubat Cuma Adana’dan başlayarak Osmaniye, Ceyhan, Yumurtalık, İskenderun, Erzin ve Antakya’ya gittik. İnsani olarak zorlu bir yolculuktu. Adana’da görünürde hasar yoktu. İskenderun hırpalanmıştı ama sanayi tesislerinin çoğu ayaktaydı. Ancak Antakya, özellikle Harbiye bölgesine kadar kaotik bir ortam vardı. Bazı bölgelere ulaşamadık bile. Sıkışmış trafik, kargaşa ve karmaşa… Maalesef daha önceden de bildiğimiz manzaralar.

Depremin değil, insanın yıkıma sebep olduğunu önceki deneyimlerimizden de biliyorduk. Yıkılmış, yerle bir olmuş, çöken ve ağır hasarlı binalar çok fazla, ancak ayakta kalan binalar da var. Can kaybına neden olmamış, hâlâ kullanılabilen binalar… Bunların bir kısmı sonradan yıkılabilir de ama içindeki insanları hayatta tutabilmiş bu yapılar.

Antakya bizim için çok üzücüydü. Sigortalanabilir neredeyse her binanın pert olduğunu görüyorsunuz. Bizim oradaki görevimiz gözlemlemek değil, hızlı hasar ödemek; bunun için gidiyoruz sahaya. Nakit akışını iyi yönetip, eksperleri iyi koordine etmemiz gerekiyor. Depremin ilk gününde eksperlerimizi karavanlarla bölgeye gönderdik. Biz de gidip onlara destek olduk, sigortalılarımızla görüştük. Üzücü ve trajik anlar yaşadık hepimiz. Ama bir taraftan da işimizin gereği olarak hasar tahminlemesi yapmak lazım. İlk günlerde, az önce bahsettiğim gibi Adana’dan Antakya’ya kadar, sekizinci gün Gaziantep ve Kahramanmaraş, 12’nci gün Malatya-Adıyaman hattına giderek çalışmalarımızı bizzat sürdürdük. Çünkü doğru tahminleme yapıp sigortalılarımızın ihtiyacını doğru anlayarak, hasarı hızla ödemek istiyoruz. Olağanüstü faaliyet yürüten eksperlerimize çok teşekkür ediyoruz. Doğru koordine olup hızlı reaksiyon üreten DASK’a da ayrıca teşekkür etmemiz gerekiyor.

Bu zaman zarfında orada kaldınız mı yoksa gidip geldiniz mi?

Biz İstanbul’a gidip geldik bu süreçte. Karayoluyla gittiğinizde yolun kırıldığını, bazı yerlerde yolun olmadığını görüyorsunuz. Malatya-Adıyaman yolunda tünelin biri kapanmış. Diğerinin içinden geçerken betondan demirlerin çıktığını görünce içiniz ürperiyor. 20 günlük deprem sağanağı yaratan bu felaketi hafife almamak lazım. Böyle bir senaryo, modellemeye bile alınmayacak kadar kötü bir senaryoydu, hatta kimse bunu modellemiyordu denebilir.

Yavuz Ölken, Sigorta Dünyası’ndan Birant Yıldız’a konuştu.

Bölgedeki gözlemlerimiz sigortalılık oranının yukarı çıkması gerektiğini gösterdi. Sigortacılar risklerin doğru algılanması için daha çok rol üstlenmeli. Belki bunu DASK’la konsolide yapmak doğru olabilir. Hepimize ev ödevleri çıkıyor bu depremden. Binaların kalitesi çok konuşuldu, bunları bizim tekrarlamamıza gerek yok. Bizim çıkaracağımız dersler sigortalılık oranıyla ilgili. Penetrasyonun mutlaka artması lazım, aksi takdirde ekonomiye binecek yükler tüm vatandaşlara sirayet edecek. Sigorta primleri çok konuşulurken korumanın ne kadar önemli olduğu atlanıyor. Ülkemiz doğal afetlere açık bir coğrafyada bulunuyor, deprem de bunların başında geliyor.

DASK’ta sigortalılık penetrasyonu yüzde 50 civarında, DASK dışındaki sivil rizikolar ise yüzde 30-35 arasında ve bu oran bir türlü değişmiyor. Sınai işletmelerde ise yüksek penetrasyon var. O bölge için de Türkiye için de bu böyle.

Kasko biraz düşük sanırım deprem bölgesinde…

Prim hassasiyeti yüksek olan bir bölgede diğer bölgelere göre kasko penetrasyonu biraz daha düşük denebilir. Ama azımsanmayacak kadar da sigortalı var. Ülke genelinde yüzde 30-35 ise orada da 25-30 denebilir. Ayrıca, depremin etkisinin sanayinin gelişmiş olduğu Adana ve Gaziantep’te düşük kalması o bölge ve ülke için şans oldu.

Bundan sonraki en önemli iki dersimiz penetrasyon ve sigorta poliçelerinin doğru yapılması olmalıdır. Ayrıca, DASK ile uyumlu şekilde teminatlar birbirinin nasıl tamamlayıcısı olur ve bunun iletişimini nasıl daha güçlü yapabiliriz, bunların üzerinde çalışmalıyız. Depremden sonra sektör, eksperler ve acentelerimiz iyi pozisyon almıştır. Bundan sonra depremin daha büyük kentlerde başımıza gelebileceğini düşünerek iş sürekliği planları yapmak zorundayız. Bunlar bizim ev ödevimiz.

Hem sektör geneli hem de AXA için hasar tahminlerinizi de alabilir miyiz Yavuz Bey?

Henüz bir ay bile dolmadı ama bazı bilgiler verebilirim: İlk gün AXA Sigorta olarak 100 milyon avroyu aşacak reasürans sonrası net maliyet tahmin ettik. Zaman ilerleyip tüm sahayı gördükten sonra yıkılma şiddeti tahminlerimizi hasar modelimize yüklediğimizde, şirketimize olan etkinin 122-155 milyon avro arasında olacağını gördük. İkinci ve üçüncü ziyaretlerden sonra da bu değişmedi. AXA’nın bölüşmeli reasürans sonrası etkileneceği rakamın bu kadar olacağını öngörüyoruz. Bunun bir kısmı excess of loss anlaşmasıyla korunuyor, bir kısmını da şirket üstünde tutuyor. Bir de ihtiyari reasüransa giden bölüm var. Bugün 2 Mart; 3400 dosyamız var, 200 milyon liranın üstünde ödeme yaptık. Ekspertiz tamamlandıktan hemen sonra ödemeyi  sigortalının hesabına yapmaya çalışıyoruz.

Sektör için tahminimizse reasürans öncesi brüt hasarın 2,5 milyar avroyu geçeceği yönünde. DASK içinse en başından bu yana 1,5 milyar avroluk hasar öngörüyoruz. Yani, ikisi için toplamda 4 milyar dolar diyebiliriz. Türkiye’deki toplam konservasyon miktarını bilmiyorum ama Türk sigortacılığının tarihin en büyük afet tazminatını ödeyeceği açık. Her ne kadar sanayi tesisleri ayakta desek de Maraş ve Malatya’da endüstriyel hasar var. Küçük bir işletmede bile 5 milyon liralık mal oluyor. Aslında buna 250 bin avroluk makine yatırımı diyebilirsiniz ama ülkenin içinden geçtiği ekonomik konjonktür nedeniyle rakamlar daha yüksek görünüyor.

AXA Grubu deprem için ne tür yardımlar planlıyor?

Grubumuz bu konuda çok hassas. Sigortacı olarak sorumluluğumuzu eksiksiz yerine getireceğiz ama yapabileceklerimiz sadece hasar ödemekle kalmıyor. AXA Grubu hem çalışanlarımıza hem de acentelerimize ciddi destek verdi. AXA, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu arasındaki iş birliği anlaşması çerçevesinde 2 milyon avroluk bağış yaptı. Bunun dışında, tüm AXA çalışanlarının katıldığı ayrı bir yardım kampanyasında 80 bin avroya yakın bağış toplandı. AXA Kore 500 bin liralık yardım gönderdi. AXA Meksika da 100 bin dolarlık yardım gerçekleştirdi. Biz de şirket olarak ilk günden bu yana sahadayız. “AXA Tüm Kalplerde” gönüllü ekibimizden dört arkadaşımız fiilen oradaydı. Bizler tüm şehirleri gezip ihtiyaç analizi yaptık. Üç tırla 300 civarı çadır ünitesi; yani içinde dört kişinin barınabileceği soba, bot, battaniye, mat, konserve, gıda ve suyu olan setler hazırlandı. Türkiye Voleybol Federasyonu ve Alışan Lojistik’in üçlü kampanyasıyla Antakya, Malatya ve Maraş’a ulaştırdık bu yardımları.

AXA acentelerinin de desteğini aldığımız bir yardım kampanyası doğrultusunda 2023 yılındaki tüm pazarlama faaliyetlerimizi depremzedeler için ayırdık. Bunu büyüteceğiz de ayrıca. Bizden ödül almaya hak kazanan acentelerimiz için ayırdığımız seyahat bütçesini rezerv olarak yardım fonumuzda tutuyoruz. Ne tür yardımlar yapılacağına acentelerimizle beraber yöre ihtiyaçlarına göre karar verilecek. Katkıyı veren tüm acentelerimizin adını ölümsüz kılmak istiyoruz. Yöre sakinleştikten sonra acentelerimizle birlikte okul mu yapacağız, sağlık ocağı mı yoksa farklı bir kalıcı destek mi sağlayacağız konusuna karar vereceğiz. Şu an bütçemiz hazır. Bu bütçe acentelerin hak ettiği ödüllerin karşılığı. Bir o kadar da AXA koyacak ama ihtiyaca göre de arttıracağız. İki depremzede aileyi de koruma altına almış durumdayız. Tuluhan Tekelioğlu tarafından AXA Sigorta’nın katkılarıyla çekilen Çocuklar Hep Doğruyu Söyler belgeselinde de yer alan iki ailenin hayatlarının ilk yılını AXA olarak biz garanti altına aldık.

Yavuz Bey bu depremler sizce güvenli yaşam ve sigorta açısından milat olur mu?

Buna cevap verirken derin nefes alıyorum çünkü deprem afetini ilk defa yaşamıyoruz. 17 Ağustos, Van, Elazığ, İzmir depremlerini de gördük. Dün İzmir Bayraklı’ya gittim; yeniden yapılmış ve doğru yapılmış bu sefer. Demek ki olabiliyor. Bu iş finansman da gerektiriyor. Halkın farklı bir bilince ulaşması, bunu da ilkokuldan üniversiteye eğitim reformuyla yapmamız lazım. Doğal afetlerin etkisini işlememiz lazım bu eğitimlerde. Sadece deprem değil, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin neden olduğu diğer afetler de var. Bunlarla birlikte sigorta penetrasyonunu nasıl arttırılacağına çalışılması lazım. “Lazım” diye diye de yorulduk aslında. Daha hızlı gitmek mümkün olmalı. DASK ile ihtiyari ürünler arasında entegrasyonu yeniden çalışmak gerekiyor. Sigorta sektörü için de bir milat bu. Çünkü bu afet reasürans anlaşmalarını, konservasyonda tuttuğumuz rezervlerin bilanço üzerindeki baskısını ve sermaye yeterlilik oranlarını etkileyecek. Bütün bunlar daha fazla yedek akçe bulundurmak, daha yüksek sermaye yeterlilik oranlarıyla çalışmak gibi özel mesajlar veriyor. 2022’de trafik sigortası ve hiper enflasyon nedeniyle zor bir yıl geçirdik; 2023 de böyle geçmeye aday. Geleceğe daha güvenli bakmak için finansal çevikliğe sektörün yatırım yapması gerekiyor. Bu büyük depremin sigortalılarda, kamuda, yerel iradelerde iş birliği perspektifi açacağını, sigorta şirketlerinin geleceğe hazır olmak için finansal yapılanmalarını daha ön plana çekecek aksiyonlar alacaklarını düşünüyorum.

“Sermaye yeterlilik oranının önemi”

AXA Sigorta 2022 yılını yüzde 209 sermaye yeterlilik oranıyla kapattı. Depremin bu orana etkisinin 20 puan olacağını tahmin ediyoruz. Yani kanunen talep edilen yüzde 115 oranının hâlâ çok üstündeyiz. Bu da şirketimizin özellikle rezerv, ödenmiş sermaye, özkaynak açısından dengeli bir portföye sahip olduğunu ve bu gibi katastroflara çok hazır olduğunu gösteriyor. Ama bunu sektördeki diğer şirketlerden ayrıştığımızı göstermek için dile getirmiyorum. Hiçbir zaman şirketleri mukayese ederek yorum yapmam. Peki bunu niçin söylüyorum? Böyle hazır olmasaydık nakit akışımız da sorunlu hale gelirdi. Bundan sonraki rizikolarla ilgili büyüme tutkumuz sekteye uğrayabilirdi. Dolayısıyla, doğru bir portföy, güçlü bir sermaye yeterlilik oranıyla hayatını sürdürme gerekliliği gibi çok önemli bir ders alınmalı buradan. Sektörün bu konuda üzerine düşeni yapacağından da hiç kimsenin şüphesi olmamalı.

20 yıldan uzun süredir faaliyette olmasına rağmen DASK’ta sigortalılık oranı yarıyı ancak geçiyor. Bu oran yüzde 100 yapılabilir mi bu depremden sonra?

Aslında zorunlu sigorta yüzde 100 olur mu diye sormak bile ironik oluyor. Ancak şunu da sormak lazım: Dünyada yüzde 100 olmuş mu? Tabi ki her yerde kaçak var. Ama bu biraz daha yukarı çıkabilir, hedef 80’in üstü olmalı.

Biz DASK’ta önemli değişim eğrisi görüyoruz. 6-7 yıla öncesine göre poliçe alanların oranı ve hizmet verme şeklinde gelişim var. Beş yıl sonra çok daha farklı olabilirdi ama bu depremden çok sert darbe aldık. DASK’ın da ciddi çalışmaları olduğunu biliyoruz. Sektörle DASK’ı birbirine yapışık hale getirecek modelleri çalışıyorlar. Biz de kendi ürünlerimizi adapte ederek sektör olarak destek vereceğiz. Kamu, DASK ve sigorta şirketlerinin rollerinin doğru tanımlanması, görevlerini yerine getirirkenki gelişmeleri de açık ve şeffaf biçimde paylaşılması lazım.

Yavuz Bey son olarak kamuoyuna nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Sigortacılık bu gibi zamanlarda ön plana çıkan, deneyim gerektiren, itibarlı bir sektör. Ancak zaman zaman gereksiz hırpalanıyoruz. Sektördeki deneyimi 33 yıla varan bir profesyonel olarak, sigorta şirketlerinin bugün ortaya koyduğu iradeyi dikkatle izlemek gerektiğini düşünüyorum. Böyle büyük bir depremde sektör 2,5 milyar avro, DASK 1,5 milyar avro ödeyecek. İlk doksan gün içinde bu meblağın önemli bir kısmının tasfiye edileceğini ve ekonomiye kazandırılacağını düşünüyorum. Sigortacılığa biraz da bu taraftan bakılmasını temenni ediyorum. Sigortacılık gündeme geldiğinde prim artışı dışında bir konu konuşulmuyor. Bizim sorumluluğumuz hasar ödemek. İyi riski doğru fiyatlamamız gerektiğini söylediğimizde zaman zaman tepkiler alabiliyoruz. Deprem gibi gerçekler de bize doğru, sürdürülebilir fiyatlama yapma gerekliliğini tokat gibi hatırlatıyor. Bu meslek her zaman var olmaya devam edecek. Bu ülke topraklarının yaşanabilir olması için hepimizin varlıkları ve ekonomiyi yaşatması lazım. Sigorta sektörü bu sorumluluğu üstlenebilen konumdadır. Sigorta sisteminin içinde hangi modeli seçerseniz seçin sistemin içinde olmak çok kıymetlidir. Tüm vatandaşlara, sanayicilere, ticarethanelere tavsiyemiz sigorta sistemi içinde yer almalarıdır. Adetsel artış keşke deprem olmadan gerçekleşebilseydi. Bu gibi doğal afetlerde ilk 45 gün, sonraki 45 gün ve üçüncü 45 gün olarak baktığımızda, ilk fazda farkındalığın önce çok yükseldiğini, sonra aşağıya döndüğünü ve en sonunda eski normale geldiğin görüyoruz. Bu süreyi uzatmak gerekiyor. Deprem sonrasında yapılan poliçelerin yenilemesini her yıl yapabilmeliyiz. Pandemi döneminde de gördük ve artan trend normalleşti ve yenilemelerde zorlanma oldu. Farkındalık bireysel ve sosyal bilinçle değişmek zorunda.

Penetrasyonu yükseltip sektörü büyütemezsek dünyadaki katastrofik olaylar sonucu ortaya çıkan reasürans maliyetleri ya da kapasite daralması sebebiyle sigortalama iştahını bile kaybedecek duruma düşebiliriz. Biz sektörü büyütebildiğimiz müddetçe daha geniş havuzdan, daha makul fiyatlarla sigorta koruması verebileceğiz. Sigortalılarımız da acentelerimiz de sigorta şirketlerine dünden daha fazla güvensinler.