Ahmet Yaşar: Sektörü deprem değil AYM kararı vurdu

Şubat ayında Anayasa Mahkemesi’nin değer kaybı ve bedensel tazminat kararının sadece Quick Sigorta’ya 600 milyon lira yük getirdiğini söyleyen Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, kararın sigorta şirketlerinin maliyetlerini yüzde 35-40 arasında etkileyeceğini aktardı. Bu tür hukukî kararların sigorta şirketlerini depremden daha çok etkilediğini vurgulayan Yaşar, “Yüzyılın depremi diyoruz ama AYM’nin bir kararı bizi depremden daha fazla vurdu. Çünkü deprem hazırlıklı olduğumuz bir risk, ancak AYM kararı öyle değil. Türkiye’de hukuk riskini bir türlü çözemiyoruz. Bir ileri, iki gidiyoruz bu konuda. Sürekli bunlarla uğraşmaktan yorulduk” dedi.

 

743’üncü sayımız için Quick Tower’daki ofisinde ziyaret ettiğimiz Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar ile deprem ve yapı güvenliğinden, Quick Sigorta’nın alışılmışın dışındaki yatırımlarına kadar geniş bir yelpazede sohbet ettik.

Röportaj: Birant Yıldız
Ahmet Yaşar ile arkadaşımız Birant Yıldız, Yaşar’ın sigorta koleksiyonundan bazı parçalarla ilgili de sohbet etti.

Ahmet Bey bir önceki yıl bilanço zararı çok konuşulan Quick Sigorta, 2022’de en çok kâr eden hayat dışı sigorta şirketlerinden oldu. Hatta Corpus Sigorta’da da ciddi bir bilanço kârı görülüyor. Bu konudaki değerlendirmenizle başlayabilir miyiz?

Geçen yıl zarar yazdığımızda neredeyse sektörün yarısı kadar zarar etti dendi bizim için. Maher Holding CEO’su Levent Uluçeçen’in acenteler toplantısında söylediği bir husus önemliydi: “Zarar yazmak da bir güç göstergesidir.” Biz özsermayemizi büyütürken zarar yazdık. Hatta buna dair ilginç bir anekdot da paylaşayım: Bir toplantıda eski bir denetim görevlisi hem büyüdüklerini hem de kâr ettiklerini ve ikisinin bira arada olmasının çok zor olduğunu söyleyen şirket yöneticisine, “Şapkadan tavşan çıkarmışsınız” yorumu yapmıştı. Ben de “zarar ederken büyüyenler de var” deyince, “Siz de tavşandan şapka çıkarmışsınız” demişti. Evet, biz kurulduğumuz ilk günden itibaren Türkiye’de alışılanın ötesinde işler yapıyoruz. Başta CEO’muz Levent Uluçeçen olma üzere, ekibimiz başarılı neticeler aldı. Biz çabamızı şirketlerimizi büyütmek ve yeni yatırımlar yapmak için ortaya koyduk. Bugün geldiğimiz noktada Quick Sigorta’nın tetiklemesiyle Maher Holding’in bünyesinde Corpus Sigorta, Quick Finans, Q Pay kuruldu. En son MHR Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın halka arz çalışmaları başladı.

MHR GYO halka arz ediliyor

MHR bir Gayrimenkul şirketiyken SPK’nın (Sermaye Piyasaları Kurumu) dönüşüm izni vermesiyle gayrimenkul yatırım ortaklığı oldu. Dönüşüm izni halka arz çalışmasının ilk aşamasıydı. Yapı Kredi Yatırım’ın önderliğinde halka arz için süreç başlamış oldu böylece. SPK’nın izin süreçleri tamamlandığında halka arz için düğmeye basılmış olacak. Quick ve Corpus Sigorta’nın sahibi olduğu bu şirket halka arz olacak. MHR Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, şu an bulunduğumuz Quick Tower’ın da sahibi aynı zamanda. Bizim bildiğimiz kadarıyla, dünyada ilk kez bir sigorta şirketinin sahibi olduğu GYO halka arz oluyor. Biz süreci ülkemizdeki uygulamalara göre tersten çalıştıracağımızı hep söyledik. Bankalar sigorta şirketi sahibiyken biz de banka dışı finans alanında büyüyeceğimizi ve yatırım yapacağımızı yani sigorta şirketinin banka sahibi olacağını söyledik. Bu arada QPay’in de dönüşüm iznini aldık ve lisanslanma faaliyetleri devam ediyor.

Yatırım eşiği uzaya çıktı

Bu arada başka yatırımlar da yapıyoruz. VacciZone şirketine aşı yatırımı yaptık. Boğaziçi’nden bir profesörün, Nesrin Özeren’in girişimi. Türkiye’nin dört kıtada patent sahibi tek biyoteknoloji girişimini yaratmış. Bu başarı tesadüf değil ve biz de bir tarafında olmak istedik.

VacciZone’un yanı sıra ADASTEC adlı otonom otobüs yazılımı şirketine yatırım yaptık. Capoom adlı yapay zekayla şehir modellemeleri üzerine çalışan, dünyada örneği olmayan bir şirkete yatırım yaptık. Deprem bize bu tip altyapı yatırımlarına çok ihtiyaç olduğunu gösterdi. Bu yatırım yaptığımız teknoloji şirketleri faaliyete geçmiş, Almanya’da, Norveç’te, ABD’de Romanya’da, Yeni Zelanda’da karşılık bulmuş ve siparişlerini almış şirketler. Biz buralara hem yatırım yapıyoruz hem de öğreniyoruz. Çünkü otonom otobüslerle birlikte aslında kaskonun nereye evrileceğini de anlamaya başlıyorsunuz. Ya da yapay zekaya dayalı şehir modellemeleriyle farklı sigorta fikirleri gelişebiliyor. Kanser ve hayvan aşıları alanlarında hem yeni teknolojiler yaratmak hem eski aşı teknolojilerini yeni teknolojiye çevirecek çözümler üretilmesine destek oluyoruz. En son olarak da Avrupa’da bir uzay fonuna yatırım yapmak için sözleşme aşamasındayız.

Bu yatırımlar 360 derece bakış açımızın ve bütünleşik yaklaşımla iş yapma arzumuzun göstergesi. Finansaldan sağlığa kadar en geniş ürün gamıyla çalışırken, acente teşkilatlanmalarımız da Türkiye’nin hemen tüm kasabalarına yayılmış durumda. Bu yüzden yatırımlarımızı da 360 derece yapmaya çalışıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerinde hem gençlere dokunmak hem de duayenlere faydalı olmak istiyoruz. Banka dışı finans, teknoloji, gayrimenkul geliştirme, kentsel dönüşüm, sağlık, yaşlı bakımı konusu ilgimizi çeken alanların başında geliyor.

5-6 yıl önce hiç olmayan bir yapının sigortanın ötesine geçerek yatırımda teknoloji, sağlık ve hatta uzaya kadar göz diktiğini görüyoruz…

Evet, biz bu girişimlerde kendimizi gördük aslında. Levent Uluçeçen Bey de sermayedarımız Mahmut Erdemoğlu ile bu ekibi oluştururken, “Ah, elime bir fırsat geçse” diye bilenen insanları topladı. En önemli özellikleri okudukları iyi okullar olmayan insanlardı bunlar. Ama kazandığı tecrübelerle bilenmiş, masanın her tarafında bulunmuş ve daha iyisi için fırsat arayan, buna inanan insanlar bir araya gelince bu netice çıktı. Çok iyi bir sermayedarımız var. Bizim işimize hiç karışmadı ama tabi ki yön verdi ve destekledi. Bu da başarıda çok önemli bir faktör.

2022 bilanço sonuçlarından bahsediyorduk, yarım kaldı bu arada…

Çok kâr konuşmak istemiyoruz aslında, o yüzden yatırımlarımızdan bahsetmek istedim. Kâr gelip geçici dönemsel faaliyeti gösteriyor. Önemli olanın özkaynak ve aktif büyüklük olduğunu biliyoruz. Çok büyük sanayi şirketleri bile dönemsel gelişmelerden etkilenebiliyor. Enerji fiyatları, doğal afetler, uluslararası finansal gelişmeler dönemsel verileri belirleyebiliyor. Ama kuvvetli özkaynaklara sahipseniz ve aktiflerinizi büyütebiliyorsanız o zaman dönemsel gelişmelerden çok etkilenmiyorsunuz.

Quick Sigorta aktif büyüklükte sektörde yedinci, Corpus Sigorta 17’nci sırada. Yani, Maher Holding Sigorta Grubu olarak beşinci sıradayız. Özsermaye büyüklüğüne baktığımızda ise Quick’in tek başına beşinci olduğunu görüyoruz. Corpus ise bu kategoride 14’üncü sırada. İkisinin toplam özsermayesi sektörde yine beşinci sırada bulunuyor. Önümüzdeki şirketlerin asırlık şirketler olduğunu düşünürsek gelinen noktada “Şirket yeni biz değiliz” mottosuyla neden yola çıktığımız daha iyi anlaşılabilir.

Maher Holding Sigorta Grubu kârlılıkta 2022 lideri

Kârlılığa konsolide bakıldığında da hayat dışında sektör birincisi olduğumuz görülüyor. Tek başına Quick ikinci sırada. Kâr konuşmayı az önce de söylediğim gibi çok istemiyoruz. Sektörün toplam kârının neredeyse yüzde 10’u, hayat dışı şirketlerin %22’si oranında kârımız var ama biraz önce de söylediğim gibi, bunlar dönemsel oluyor. Bakın, şubat ayında Anayasa Mahkemesi’nin değer kaybı ve bedensel tazminat kararı sadece Quick Sigorta’ya 600 milyon lira yük getirdi. Geçen yılki kârlılık, aktif ve özsermayemizi kuvvetlendirdi ama bu karardan sonra muhtemelen farklı sonuçlar oluşacak. TSB’nin çalışmasına göre, bu karar sigorta şirketlerinin maliyetlerini yüzde 35-40 arasında artıracak. Bu tip hukuki kararlar bizi depremden daha çok etkiliyor. Yüzyılın depremi oldu diyoruz ama AYM’nin bir kararının bizi depremden daha fazla vurduğunun kimse farkında değil. Yani, özetle sigorta sektörünü deprem değil, AYM kararı vurdu diyebiliriz. Çünkü deprem hazırlıklı olduğumuz bir risk. Reasürans anlaşmalarımızı yapıyoruz, dengeleme karşılıklarımız var. Sigorta sektöründen 100 milyar lira kadar hasar çıkacağı tahmin ediliyor. Özel sigortalar 76 milyar lira, gerisi de DASK. Ama sonuçta bu rakamdan şirketlerin üzerinde 3 milyar lira gibi bir yük kalacak. Bunun da sektöre çok olumsuz bir etkisi olmayacak. Ancak AYM kararı öyle değil. Türkiye’de hukuk riskini bir türlü çözemiyoruz. Bir ileri, iki ger, gidiyoruz bu konuda. Sürekli bunlarla uğraşmaktan yorulduk. Sigortalının cebine gitmeyen ama tazminatı şişiren masraflar ödemek durumunda kalıyoruz. Örneğin, 22 bin lira ödediğimiz dosyada sigortalı bize dava açtı, çünkü kendisi beş bin lira almış. 17 bin lirası vekalet, bilirkişi ve başka ücretlere gitmiş.

“Keşke 100 milyar değil 1 trilyon lira ödeseydik”

Depremin ekonomik hasarı 2 trilyon lira olarak açıklandı. Yazık değil mi? Keşke daha çok değer sigortalı olsaydı ve biz de 100 milyar değil de 500 milyar, hatta 1 trilyon lira ödeseydik. Çünkü bizim de korumamız ona göre olacaktı; şu anda bile mevcut hasarın üç katını ödeyebilecek durumdayız. Öyle olsaydı kaynaklarımızı kalkınmamızın devamı için harcayacaktık. Orman yangınlarında harcanan, teröre harcanan, depremlerde, sellerde giden parayı bir düşünelim… Buralara giden parayı başka alanlarda kullanabilseydik bugün ülkemiz bambaşka yerlerde olabilirdi.

Bina tamamlama sigortasının önemi

Kentsel dönüşümde bina tamamlama sigortası bürokrasiye takıldı. Kaç yıldır anlatıyoruz bu sigortayı halbuki. Genel şart hazırlanmış ve sigorta arzı var. Kamu spotu yapılıp bina tamamlama sigortası almadan inşaat projesine girmeyin ya da bu sigortayı sunmayan bir müteahhitten konut almayın dense… O zaman müteahhit bina tamamlama sigortası sunuyorsa sigortacı projeyi incelemiş, yan etüdüne, fizibilitesine, mali analizine bakmış, sözleşmelerin hukuksal durumunu gözden geçirmiş, finansmanı ve müteahhidin yetkinliğini kontrol etmiş demektir. Neden? Çünkü aksi takdirde bu proje tamamlanamaz ve eğer tamamlanamazsa sigorta şirketi o projeyi tamamlamak zorunda kalır. Ya da konut alan sigortalıların bina tamamlama sigortası sahibi kişilerin zararlarını faiziyle birlikte sigortacı ödemek zorunda kalır. Bu yüzden müteahhit her türlü tedbiri almak zorunda. Biz birkaç projede bina tamamlama sigortası yaptık. Kentsel dönüşüm bitti ve hak sahipleri güvenli evlerine kavuştu. Neden daha çok binada bunlar yapılmasın?

Sigortanın bugüne kadar hep risk yönetimi ve tazmin edici özelliği ortaya kondu. Önleyici sigortacılık da çok önemli bir kavram. Sigortacılık reyting unsurudur, önleyicidir. Yapı denetimi alanı en başında gelir, burada sigortacılığın fonksiyonu çok büyük. Birçok mağdur ortaya çıktı depremden sonra. Manevi acıları önlemek imkansız ama doğru sigorta ürünleri aldıkları için çok daha iyi bir evde oturanlar var. Sigorta farkındalığını arttırabilmemiz lazım.

Son olarak kamu otoritesine çağrınız varsa onu da alabilir miyiz?

Kamu otoritesi canhıraş çalışıyor. Bu çalışmalar daha sonuç odaklı ve çevik olabilir. Kentsel dönüşüm de bu konulardan biri. Sorunları daha hızlı çözebiliriz. Taşıyıcı sistemin ayakta kalmasını sağlamanın zor olmadığını düşünüyorum. Doğru mühendislik desteği alan yapılarda taşıyıcı sistem ayakta kalarak içeridekilerin tahliyesine fırsat vermiş. Buralarda çok hızlı alınabilecek kararlar var.

Acenteler trafik komisyonuna takılıp kalmasın

Bazı acenteler hâlâ trafik sigortası komisyonunun arttırılmasını istiyor. 400 liraya poliçe satılırken 40 lira komisyon vardı. Şimdi poliçeler 4 bin liraya geldi, yani geçen seneye göre komisyonlarda 10 kata varan artış yaşandı. Ama hâlâ ezberlerle dayalı komisyon artışını konuşuyoruz. Oran yerine mutlak kazanca bakmak lazım. Türkiye 2022’de yüzde 5,6 büyüdü. Banka ve finans yüzde 21, sigorta 35,9, hayat dışı 42, kasko yüzde 90 reel büyüme gösterdi. Yani aslında en çok büyüyen acentelerin gelirleri. O zaman işimize odaklanmamız lazım. Deprem de bize bazı konulara odaklanamadığımızı gösterdi. Deprem bölgesindeki acentelere de anlattım, mağduriyet görüntüsü verirsek sigortalı bize sormaz mı, “Sen bana risk yönetim hizmeti veriyorsun ama kendini güvence altına alamadın ve mağdurum diyorsun, bana nasıl akıl vereceksin” dediğinde nasıl cevap vereceğiz. Bu hizmeti veren birinin evsiz barksız kaldığını görünce güvenebilir mi müşteri?

Eğitimde afet dersi şart

Biz bir afet ülkesiyiz. Henüz deprem geçmeden sel felaketi yaşandı o bölgelerde. Bu yüzden bizim “afetle ve afette” yaşama kültürüne sahip olmamız lazım. Depremin hemen ertesi günü 7 Şubat’ta bu dersin konması gerekiyordu. İlkokuldan itibaren içinde sigorta başlığının olduğu, hatta tuvalet kültürü başlığının olduğu afet dersleri konmalı. Depremden sonra tuvalet problemi bile yaşandı bildiğiniz gibi. Bunları nasıl çözeceğimizi, nasıl hayatta kalacağımızı bilmiyoruz. Çok daha fazla arama kurtarma ekibimizin olması lazım. Yıkılan bağımsız bölüm 500 bin. O zaman ona göre kurtarma ekibine ihtiyaç var acil yardım için.