EKO-LOJİK: Anadolu, tarihî eser vasfını kaybediyor

Arkeolog Nezih Başgelen, Açık Radyo’da katıldığı programda, neredeyse tepeden tırnağa yeniden inşa edilip restore edilen tarihî eserlerin depremde yerle bir olduğunu söyleyerek, “Bu kadar büyük bütçeli restorasyon projelerinde depremsellik hiç mi düşünülmedi? Anadolu, yanlış restorasyon projeleriyle tarihî eser vasfını kaybetmiş vaziyette” dedi.

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu yöneticisi, arkeolog, araştırmacı yazar Nezih Başgelen, deprem bölgesindeki tarihî miras alanlarıyla ilgili bilgi verdi. Açık Radyo’daki Altın Saatler programında Gürhan Ertür’e konuk olan Başgelen, bölgede restore edilen eserlerin depremde yerle bir olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Örneğin Antakya’da Habib-i Neccar Camii ya da Ukkaşe Türbesi. Ya da bunlara benzer, inanılmaz bütçeler harcanarak, neredeyse tepeden tırnağa yeniden inşa edilip restore edilen eserler depremde dümdüz oldu. Bunların depremselliği hiç mi öngörülmedi? Bu kadar bütçeli ve kapsamlı restorasyon projelerinde eserlerin güçlendirilmeleri ya da depreme karşı testleri hiç mi yapılmadı? Deprem kuşağında olduğu belli. Bununla ilgili birçok rapor ve olası senaryolar da var. Örneğin son Pazarcık depreminden bir yıl önce 7,5’luk bir senaryoya göre pek çok şey gözden geçirilmiş. Bu restorasyon projelerini yaparken neden tedbir alınmıyor?”

Eski minareler ayakta, yenileri yıkılıyor

Diğer ülkelerde daha şiddetli depremlerin bile ufak tefek hasarlarla atlatıldığını söyleyen Ertür, “Demek ki bu kadar çok büyük bütçe ayırdığımız restorasyon projelerinde bunları öngörmemişiz. Çünkü restorasyonu yeni bitip teslim edilen eserler bile yerle yeksan oldu. Bu açıdan İstanbul, İzmir ya da Adana’da beklenen olası depremler açısından çok ciddi düşünmemiz lazım. En önemli nokta, ‘anıtlar olası depremlerde nasıl tepki gösterecek ya da nasıl ayakta kalacak’. Bunlar için minarelerin ayrı ayrı hesaplarının yapılması lazım, çünkü eski minareler duruyor, yeni minareler olduğu gibi yıkıldı” dedi.

Sahte diplomayla 42 yıl!

Nezih Başgelen, Anadolu’nun birbirinden önemli, klasik çağlardan günümüze gelen çok ciddi eski eser envanterini restorasyon projeleriyle kaybettiğini de aktararak sözlerini şöyle noktaladı: “Yani Anadolu tarihî eser vasfını kaybetmiş vaziyette. Ciddi bir bütçe var, yani bütçe sıkıntısı yok. Çünkü emlak vergilerinin neredeyse %10’u bunun için. İstanbul’da bazı eserler dört-beş defa restore edildi. Bir bakıyorsunuz, üç-dört yıl aradan sonra farklı bir restorasyon çerçevesinde tekrar ele alınıyor. Tabii burada doğru kriterleri, programlamaları ve aktörleri devreye sokmak lazım. Bir örnek vereyim: Antalya’da uzun yıllardır bölgede restorasyon yapan kişinin diplomasının sahte olduğu çıktı. Restorasyon konusundaki uzmanlık sertifikalarının hepsi başkaları adına. Üzerlerindeki ismi değiştirerek kendi adına alıp bu evrakları 42 yıldır ilgili kurullara sunarak kaç yüz eser restore etmiş. Yani o zaman söz bitiyor.”